Atilla Aytemur
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Karadeniz’deki doğalgaz müjdesinin üzerinden çok geçmeden, Karadeniz’in en güzel illerinden Giresun’da korkunç bir sel felaketi yaşandı.
İlçeler ve köyler balçıktan görünmez oldu. Çok sayıda can kaybının yanı sıra, sele kapılan yurttaşlardan halen bulunamayanlar var.
Tarım Bakanının, “Binlerce dere var, hepsine yönelik tedbir almak mümkün değil” mealindeki sözlerle durumu izah etmeye çalışması, olan bitenin üzerine tüy dikti. Her sağanak ve sel sonrası yaşananları kaçınılmaz kader gibi ele alması, haklı olarak tepkiyle karşılandı.
Felakette üç sebep öne çıkıyor. İlki, dere ve akarsu yataklarında ve taşkın alanlarında köy ve kent yapılaşması. İkincisi, AK Parti döneminde bir furyaya dönmüş olan ve neredeyse bir parmak suyun aktığı yere bile yapılan hidro elektrik santralleriyle (HES) bölge ekolojisinin bozulması ve doğal yatakların değiştirilmesi. Üçüncüsü ise, son 20-30 yıldır bütün dünyayı artan bir hızla etkileyen iklim değişikliğine ve iklim krizine Türkiye’nin ve Karadeniz bölgesinin hazırlıksız oluşu.
Mevcut yapılaşma ölüme davetiye çıkarıyor
Karadeniz bölgesinin yapısı itibariyle yapılaşma ve tarım için yeterli ve uygun toprağa sahip olmadığını biliyoruz. Buna rağmen bölgede yaşayanlar, geride kalan yıllarda köy ve kasabaları için dağlar arasından akıp denize ulaşan akarsu ve derelerin bulunduğu vadileri seçmişler.
Uygun arazi yokluğu ve hızla artan nüfus, bu köy ve ilçelerde dere yatağı ve taşkın alanlarında keyfi ve usulsüz bir yapı stokunun oluşmasına yol açmış. Bunlar yalnız yurttaşlara ait değil. Aynı alanlarda inşa edilmiş kamu binaları, yollar, köprüler ve teknik bakımdan yetersiz menfezler de söz konusu. Bu yüzden, sağanak ve sellerde yolunu bulamayan su, her zaman büyük yıkıma yol açıyor ve can kayıpları oluyor.
Daha önceleri benzeri felaketler yaşanmış olmasına karşın, merkezi idare ve yerel yönetimler ders çıkarmayıp, doğal yapıyı dikkate almayan yapılaşma pratiğini devam ettirdiler. Yağmur, sel, toprak kayması, kaya yuvarlanması ve çökme gibi yaşamsal riskler umursanmadı.
Her felaket sonrası verilen sözler ertesi gün unutuldu. Halk, elleri yüreklerinde bir sonraki sağanak ve seli beklemeye başladı. İhmal, sorumsuzluk, kuralsızlığa göz yumma, plansızlık, kamu kaynaklarının çarçur edilmesi işi bu noktaya getirdi. Özetle son facia da göz göre göre geldi.
HES’ler sorunları daha da büyüttü
Türkiye geleneksel enerji kaynakları bakımından yoksul bir ülke. Milli gelirin önemli bir bölümü enerji ithalatına gidiyor. AK Parti iktidarı özellikle Karadeniz bölgesinde HES kurmayı kısmi bir çözüm olarak görüyor.
Bu nedenle de, neredeyse bir parmak su bulunan her vadiye HES kurulması için ruhsat dağıtıyor. Bu şirketler eliyle bölgenin ekolojisi tarumar edildiği gibi, söz konusu derelerin milyonlarca yılda oluşmuş yatakları da değiştiriliyor.
Bölgenin fauna ve florası değişiyor. Bu adımlar bölge halkının rızası üzerinden atılmıyor, onlara rağmen yapılıyor.
Dünya alarm veriyor: İklim krizi
İklim değişikliği artık iklim krizi boyutuna sıçradı ve bütün dünyayla birlikte bizim de gelip kapımıza dayandı.
Önceleri anlamlandırmakta zorlandığımız, olmadık zamanlarda patlayan fırtınaların, okyanuslara özgü korkutucu hortumların denizlerimizde görülmesinin, yazın ortasında tenis topu büyüklüğünde yağan dolu kâbuslarının, koca bir mevsimde hatta bir yılda yağması umulan yağmurların birkaç saat içinde kentlerin tepesine boşalıvermesinin sebebinin iklim krizi olduğunu, şimdilerde yaşayarak fark ediyor ve anlıyoruz.
Yeni iklim normallerimiz artık bunlar. Mevsimsel bütünlük ve geçiş mevsimleri neredeyse ortadan kalktı. Denizlerin ısısı yükseldi. Karadeniz de bunu bütün boyutlarıyla ve en şiddetli şekilde yaşayan bölgelerimizden biri oldu.
Kent ve köylerimiz, iktidar ve yerel yönetimlerimiz bu yeni gerçekliğe hazır değil. İnşaatların nitelikleri, alt yapıları, meydanlar, sokaklar, kanalizasyon sistemleri, dere ve akarsu havzaları bu gelişmeye göre tanzim edilmiş değil. Ayrıca, halk bu değişikliğe fikren hiç hazır değil.
Sanayileşmenin başlangıcından itibaren enerji olarak kömür, petrol, doğalgaz fosil yakıtlar ve nükleer kullanılıyor. Sanayileşme, ekonomi ve bağımlı olduğumuz teknoloji esas olarak onların üzerine inşa edildi.
Bu enerji kaynaklarıyla, dünyanın çoğu ülkesi belli bir gelişmişlik ve refah düzeyini yakaladı, ama ortaya çıkan olağanüstü çevresel kirlenme ve küresel ısınma, insanlığın, canlı yaşamının ve kürenin geleceğini tehdit etmeye başladı. Bugün iklim krizi dediğimiz küresel sorunun ardında kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar ve nükleer enerji yatıyor.
Karadeniz için çözüm yeni yerleşimler
Tekrar Giresun’a ve Karadeniz’de yaşanan sel felaketlerine dönecek olursak, bölge halkının bu çaptaki bir sorunun üstesinden kendi imkânlarıyla gelmesi mümkün değil. Ayrıca vadilerdeki o yerleşmelerin bu nüfusu ve çarpık yapılaşma yoğunluğunu kaldırması da artık imkânsız.
Gelecek yılların daha şiddetli doğa olaylarını davet edeceğini dikkate alırsak, bu köy ve ilçelerde yapılacak kısmi düzeltmelerle risklerin bertaraf edilmesi oldukça zor. Palyatif tedbirler pek çözüm olmayacak. Bu bakımdan, Karadeniz bölgesindeki böylesi yerleşmelere çözüm bulmak için, merkezi iktidar ve yerel yönetimler bütün imkânları seferber etmelidir.
Gerekli dersleri çıkarıldığı, iklim değişikliğini gözeten, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir yaşam örgüsü üzerinden yeni yerleşim alanlarının kısa zamanda planlanması ve gerçekleştirilmesi önerisi üzerinde düşünülmelidir. Aksi durum bölge halkının kendi kaderine terk edilmesi anlamına gelir.
İklim krizi şaka değil
İklim krizi bütün belirtileriyle oldukça hızlı ilerliyor. Buna karşılık, devletler iklim değişikliğinin sebeplerini azaltarak ortadan kaldırma konusunda gerekli hız ve kararlılığı göstermiyorlar. Dünya ekonomik sistemlerine hâkim olan kapitalizmin tüketim ve kâr ideolojisi ve hırsı acil tedbirlerin alınmasına engel oluyor.
Örneğin, Birleşmiş Milletler’in İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2015’te Paris’te yapılan anlaşmaya imza atan ABD, 2017’de çeşitli bahanelerle, olağanüstü bir ulusal bencillik sergileyerek imzasını geri çekti. Anlaşmanın amacı dünyanın ısınma derecesini belli bir ölçünün altında tutarak, riskli bir noktaya gelmesini önlemekti. Amaç, karbon yakıtların kullanımından zaman içinde uzaklaşmak, sera gazı salınımını azaltmak, ekonomik gelişmeyi yenilenebilir enerji kaynaklarına dayandırmaktı.
Bazı bilim insanları bunun için bile zamanın geçmiş olduğunu, tehlikeli bölgeye girildiğini ileri sürüyorlar. Her halükârda fosil yakıt ve nükleer enerji kullanımına son verilmesi için bütün dünya devletlerinin planlı ve kararlı olmaları, rüzgâr, güneş, dalga, vb. yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye sokmaları yegâne çıkış yolu olarak görülüyor.
Dünyanın geleceği yenilenebilir enerjiye bağlı
Karadeniz’de bulunan doğalgazın müjdesi ile iklim değişikliğinin Giresun’da yarattığı felaketin aynı zamana denk düşmesi tarihin acımasız ve tuhaf bir cilvesi mi, bilemiyorum. Ama uygarlığın 19. ve 20. yüzyıllardaki yükselişinin ardında olan fosil yakıtlara ve nükleer enerjiye dayalı gelişmenin artık sonlanması gerekiyor.
Vakit varken, dünyayı tüketen bu geleneksel kaynaklardan kendini kurtaracak yenilenebilir enerji kaynaklarına hızla yönelmeliyiz. Türkiye’nin coğrafyası bunun için son derece elverişli. Bu noktada tedrici adımlar yerine cesaretli değişimlerin tercih edilmesi, iklim krizinin tahribatının sınırlanması, hızının önüne geçilmesi gerekiyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022