Atilla YAYLA

Atilla YAYLA
Atilla YAYLA
Tüm Yazıları
YÖK’ün Haliç’e yanlışlığı
14.05.2016
1663

 Türkiye’de kamu idaresinin şeffaflık ve etkinlik bakımından iyi durumda olmadığı hepimizin malûmu. Böyle bir idarenin yozlaşmaya uğramaması ve haksızlıklara yol açmaması imkânsız. Bundan dolayı halk arasında en çok şikâyet edilen şeylerden biri idarenin ayrımcılık, haksızlık yapması ve bazen vatandaşa tahakküm etmesi.

     Türkiye’deki yükseköğretim rejimi son derece merkeziyetçi. 12 Eylül döneminde yaratılan ve yükseköğretimi demir yumrukla her bakımdan belirlemeyi ve kontrol etmeyi amaçlayan YÖK aleyhindeki tüm söylemlere ve politik vaatlere rağmen hâlâ ayakta. Bu kurumun hangi niyetle yapılırsa yapılsın birçok icraatının zararlı sonuçları oluyor. Yükseköğretim bu yüzden rekabetten, çeşitlilikten, kaynak kullanımında etkinlikten uzak kalıyor. Aslında politikacılar da bunun farkında. Bu yüzden YÖK reformu tartışmaları ve planları gündemden hiç düşmüyor.

     YÖK Vakıf Yükseköğretim Kurumlarına karşı özellikle kuşkucu bir bakışa sahip. Vakıf okullarının mütevelli heyetlerinin ve başkanlarının çoğuna potansiyel kabahatliler gözüyle bakıyor. Bu kuşkucu duruş usulün de esasın da ihmâl edildiği YÖK icraatlarına yol açıyor.

     YÖK’ün bu tür icraatlarının son örneği Haliç Üniversitesi’ne yapılan muamele. Dün sabah Haliç Üniversitesi’nin hamisi İstanbul Üniversitesi’nden bir heyet polislerle YÖK’ün talimatı doğrultusunda üniversiteye geldi ve yönetime el koymak istedi. Yapılan iş usul bakımından da esas bakımından da sıkıntılıydı. YÖK mevzuatına göre problem olduğu düşünülen üniversitelere eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi için yazılır ve süre verilir. Süreç muhtemelen birkaç yazışma alır. İşlemler tekemmül ettikten sonra bir sonraki aşamaya geçilir. Haliç olayında böyle bir durum yok. Tam da tersine sanki bir acelecilik var.

     YÖK bir idarî kurum. Yargısal yetkisi yok ve olamaz. Haliç Üniversitesi hakkında usulsüzlük, yanlışlık iddiaları varsa bunları yargıya havale etmeliydi. Oysa YÖK bu durumda hem yargı makamı hem de bir yargı kararını yerine getiren idare gibi işliyor.

     Medyaya düşen haberlere göre YÖK’ün bu davranışının gerekçesi “kötü yönetim.” Bu iddia çok sübjektif. Bu iddiayla her üniversiteye aynı şekilde muamele edilebilir. Kaldı ki bir üniversitenin iyi mi yoksa kötü mü yönetildiğini genel gidişata bakarak anlayabiliriz. Haliç dört sene öncesinde yol kenarındaki bir binayla bilindiği için E-5 üniversitesi diye tanınan üniversiteler arasındaydı. Şimdiki yönetim kurumu borç ve fiziksel yetersizlikler içinde devraldı. Aradan geçen sürede 100 bin metrekareyi aşan bir alan stokuna ulaşıldı. Geçen Eylül’den beridir bu Üniversitedeyim ve –çözülmek üzere olan malî krizi bir yana bırakırsak- her geçen gün daha iyiye gittiğini gözlemlemekteyim.

       Haliç’e yapılan haksız muamele sadece Haliç’e zara vermekle kalmaz, diğer vakıf üniversitelerini de sarsar. Bir diğer merak konusu, Gülen cemaatine bağlı ve ciddî suç iddialarıyla ilişkilendirilen  üniversitelerle ilgili işlem yapılacağından söz edilirken Haliç’e yönelik böyle bir icraatın gerçekleştirilmesi. Neler oluyor?

     Haliç Üniversitesi’ne yapılan yanlış ve haksız muameleye bir an evvel son verilmesini temenni ediyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar