Aydın ENGİN
Hımmm!..
Bunu öngörmemiştim.
"CHP'yi şey etme, sonra şey olur" başlıklı dünkü Tırmık'a CHP'li tanıdık, tanımadık epey çok sayıda okurdan böylesine bir tepki rüzgarı eseceğini öngörmemiştim.
"Vay, Aydın Engin, ‘yetmez ama evet’ günlerine dönüp yeniden AKP'nin kayığında kürek mi çekmeye başladın" yollu çapsız sataşmalardan tutun da "Bugünlerde CHP'ye, onun adaylarına vurmak sana yakıştı mı" yollu eleştirilere (eleştiri?) kadar bir dizi e-posta, Twitter üstünden dolaysız mesaja (DM) yağdı Allah yağdı.
Övgüler kadar sövgülere de şerbetliyim. O yüzden tepkilere öfkelenmiş değilim. Ama Anayasa'nın çiğnenmesi filan değil düpedüz, apaçık yok sayılmasının bu kadar önemsiz bulunması ürkütücü...
O yüzden yazılacak onca önemli konu varken aynı bağlamda bir ikinci Tırmık yazmak, "Anayasa yok edilirse" ne olur sorusuna bir kez daha cevap vermek farz oldu.
Ama önce bir uyarı: Alışılmıştan epey daha uzun bir tırmık olacak. Vaktiniz darsa atlayın, okumadan geçin. Yok, okumak niyetindeyseniz...
Buyrun.
* * *
İyi kötü, çarpık eksik, kör şaşı, topal aksak da olsa demokrasinin var olduğu bir ülkede Anayasa’nın çiğnendiği, ihlal edildiği olur. Yaptırımlar getirilir, çiğnenmesini önleyici hükümler konur, çiğneyenler cezalandırılır filan...
Ancak Anayasa'nın yok sayıldığı, tartışmaya yer bırakmayacak ölçüde geçersiz kılındığı bir ülkede artık demokrasiden de, hukuk devletinden de söz edilemez.
Bu ölçüde vahim, ürkütücü ve yurttaş güvenliğinin devletin zorba gücü karşısında tümüyle savunmasız bırakılması üstüne bırakın bir gazete yazısına, okkalı bir kitap cildine bile sığmayacak bir hukuk, özellikle "anayasa hukuku" literatürü var.
Keza Meclis Başkanı’nın Anayasa’nın açık hükmüne rağmen istifa etmeden bir siyasi partinin adayı olarak yerel seçimlere katılması üstüne de medyada, özellikle dijital medyada çok kapsamlı ve derinlik içeren yorumlar, değerlendirmeler yayınlandı.
Ama ben, bunları özetleyip aktarmak yerine Türkiye'de az bilinen bir "hukuk cinayeti"nin öyküsünü aktaracağım.
* * *
1970'li yıllarda Almanya'da Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) adını taşıyan ve siyasal mücadelesini tümüyle şiddet ve terör üstüne kurmuş bir örgüt vardı. Benzerleri İtalya'da, Japonya'da, Fransa'da, Yunanistan'da, Türkiye'de de bulunan RAF'in kurucu ve yönetici kadrosundan Andreas Baader, Gudrun Ensslin, Jan Karl Raspeömür boyu hapse mahkûm edilmişlerdi ve Stammheim kasabasındaki Almanya'nın en yüksek güvenlikli hapishanesindeydiler. Hücrelerinde tek başlarına kalıyorlardı ve 24 saat gözetlenmekteydiler.
13 Ekim 1976'da dört Filistinli militan bir Lufthansa yolcu uçağını kaçırdı, Somali'nin Mogadişu havaalanına indirdi ve tutuklu RAF liderlerinin serbest bırakılmasını istediler. Alman özel harekat birlikleri uçağa başarılı bir baskın yaptı ve tüm rehineleri kurtardı. Filistinli militanlar da "etkisiz hale" getirildi.
O gece Almanya'da, sessiz sedasız bir kriz kabinesi toplandı. Toplantıya Başbakan, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, ana muhalefet partisinin genel başkanı ve güney eyaletlerinden birinin belediye başkanı katıldılar. Uçak kaçırma ya da benzeri eylemlerinin arkasının geleceği, soruna kısa ve kesin bir çözüm bulunması gerektiğinde mutabık kalındı.
Kısa ve kesin bir karar alındı: 16 Ekim 1976 gecesi Federal Almanya Anayasası iki saat süreyle yürürlükten kaldırıldı.
O iki saat boyunca Almanya anayasasızdı.
O gece Stammheim hapishanesindeki RAF tutuklularından Andreas Baader ve Jan Karl Raspe ve Gudrun Ensslin öldüler.
18 Ekim günü yapılan resmi açıklamada. Andreas Baader ve Jan Karl Raspe'nin kendilerini tabanca vurarak, Gudrun Ensslin'in ise kendini bıçaklayarak intihar ettikleri resmen açıklandı.
Resmi rapordaki ayrıntılar ilginçti. Andreas Baader’in ölümüne yol açan kurşun ensesinden girip alnından çıkmıştı. Solak olmasına rağmen sağ elinde barut izi bulunmuştu.
Tüm adli tabipler, intihar eden kişilerin ellerindeki silahı düşürdükleri konusunda görüş birliği içindeydiler ve Jan-Carl Raspe’nin “intihar”da kullandığı silah elindeydi.
Gudrun Ensslin’in vücudunda kuşku uyandırıcı kan oturmaları gözlenmekteydi ve bir kişinin kendini bıçaklayabileceği ancak defalarca bıçaklamasının mümkün olmadığı adli tıpta kabul edilen kesin bir veriydi.
Raporda ayrıca RAF liderlerinin hücrelerine hapishane gardiyan ve görevlilerinin değil, sadece Alman Gizli Servisi görevlilerinin girebileceği bir geçit bulunduğu özellikle belirtilmişti.
(RAF'e ilişkin bütün bu bilgi ve ayrıntıları Der Spiegel dergisinin eski yayın yönetmeni Stefan Aust'ın, "Baader-Meinhof Komplex" adlı ve bir gazetecilik anıtı kabul edilen kitabından aktardım).
16 Ekim 1976'yı 17 Ekim 1976'ya bağlayan gece yaşanan o iki saatten sonra Almanya Anayasası yeniden yürürlük kazandı. Sabahleyin Almanlar bir hukuk devletinin yurttaşları olarak uyandılar.
* * *
Yurttaşların devlete ve daha önemlisi, çok daha önemlisi devletin yurttaşlarına karşı yükümlülüklerini, sorumluluğunu, ödevlerini ve uymak zorunda olduğu ilkeleri belirleyen Anayasa'nın yok sayılması, yürürlüğünün kalmamasının, yurttaşların devletin zorba gücü karşısında savunmasız kalışının yol açabileceği sonuçlardan çok çarpıcı bir örnek aktardım.
Meclis Başkanı’nın istifa etmeden bir siyasi parti adayı olarak seçime katılması ile aktardığım örnek elbette orantısızdır. "Türkiye'de de benzerleri yaşanabilir" iddiasını ya da uyarısını yapmıyorum. Ama aktardığım örnek CHP'lilerin pek de önemsemediği, yeri göğü birbirine katmaya filan kalkışmadığı, Anayasa'yı açıkça yok sayan bir tutumun anlamını göstermek bakımından çok da anlamlıdır.
Yani Anayasa şey edilirse Meclis Başkanı istifa etmeden seçimde aday da olabilir; Anayasaya göre hapis yatması ve sadece bu kadarıyla cezalandırılması gereken suçlu yurttaşlar bir gece yarısı "şey" de olabilir...
Anayasa'nın şey edilmesi bu yüzden çok önemli ve bir o kadar da ürkütücüdür...
Ama CHP tepeleri ve bana dünkü Tırmık'tan dolayı fırça atan okurlar galiba bunun farkında değiller.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021