Aydın ENGİN
Zor durumdayım.
Sıcak boğucu. Sırtımdan ter dereleri akıyor.
Oysa hamam suyuna dönmüş de olsa denize bir dalıp çıkmak vardı...
Olmadı bahçede yakın arkadaşım hırsız saksağanla oynaşmak; o da olmadı çınar gölgesine sığınmak vardı...
Gel gör ki hem kağıt, hem internetteki sayfalarından tüm gazeteleri inceden inceye okumak zorunluğu gibi berbat bir meslek seçmişim...
Kendimi kıstırılmış, yakın gelecek için çıkış yolu olmayan bir labirentte hissediyorum.
Ne yapacağımı bilemiyorum.
Kabul edileceğini, derdime derman olacağını bilsem dua bile edebilirim.
Çocukluğumda anlayabileceğim bir Türkçe ile okutulan din derslerinde “Bismillahirrahmanirrahim”in “Esirgeyen, bağışlayan Allahın adıyla başlarım” demek olduğunu öğretmişlerdi.
Bağışlanma değil ama esirgenmeye sahiden ihtiyacım var...
Tamam biliyorum, günahkârım.
Ama "Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir. Bu çatışma İstanbul'da kalemle devam ediyor, İstanbul'da kitapla devam ediyor. Geçimli'de atılan havan mermisiyle burada, Ankara'da yazılan yazıların bir farkı yoktur" diyen, böyle düşünebilen, kültürel düzeyi, entellektüel birikimi, demokrasi anlayışı bu cümlelerde tabak gibi açığa çıkan birinin İçişleri Bakanı olduğu bir ülkede yaşamak zorunda bırakılacak kadar da büyük günahlar işlemiş olamam.
Bitmedi...
Kürt sorunu üstüne kendisinden farklı düşünen gazetecileri hedefleyip '”Kimin medyası diye ben soruyorum bu soruyu. Hani terör örgütünün yayın organları var bunu biliyoruz, ama bir de onlarla ilişkisi olmadığını söylediği halde bilerek veya bilmeyerek maalesef onların tezgâhına veya onların ocağına odun taşıyanlar var” diye kendince bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra . “Bunları nereye kadar kabulleneceğiz? İsmen mi bunları ifşa edeceğiz” diye sorup aba altından sopa gösteren bir Başbakanın yönettiği ülkenin yurttaşı olmak için ne gibi günahlar işlediğimi düşünüyorum ve işlediğim, işleyebileceğim bütün günahları alt alta koyup topluyorum; ı-ıh cezası bu kadar vahim ve ağır olamaz...
Hem milletvekili, hem profesör, hem terör uzmanı, hem Başbakan danışmanı olan bir zatın söylediklerini okuyorum. (Okumadıysanız boşverin Tırmık’ı ve o zatın söylediklerini okuyun.Tıklayın...)
''...Orduda, poliste, istihbaratta çürük yumurtaları ayıklama başlamış durumda. Kafamız net olursa 1-2 seneye kadar terör biter".
Haydi buyrun bakalım. Meğer Güneydoğu’da akan kanlar bir kaç üniformalı çürük yumurta yüzündenmiş. Ben de Kürtlerin “eşit haklı yurttaş” olma taleplerine devletin askercil yöntemlerle cevap vermesindan o bölgede kan dereleri akıyor sanıyordum.
Hem terör uzmanı (ne demekse artık), hem profesör, hem milletvekili, hem Başbakan danışmanı zatın kafasının nasıl işlediğine gelince. Buyrun okuyun. Şu sözler de ondan: "Irak savaşında 1 Mart tezkeresine evet demeliydik, yanlış yaptık, masanın kenarına oturamadık. O zaman ABD karşıtı bir propaganda yapıldı, dindarlar da demokratlar da bu propagandaya yenildi. ABD bizi istemese bile orada olmalıydık”.
Görüyorsunuz birinci sınıf bezirgan kafası...
Peki ama ben hangi günahları işlemiş olabilirim ki böyle birinin hem profesör, hem milletvekili, hem başbakan danışmanı olduğu bir ülkede yaşamak zorunda kalıyorum...
* * *
Daha sayfalar dolusu örnekler sıralayıp çaresizliğimi, boğuntumu sergileyebilirim. Ama gerek yok. Derdim anlaşılmıştır....
Bu durumda dua etsem bir işe yarar mı diye düşünmeye başladım.
Lütfen “Senin gibi bir zındığın duası kabul olmaz” diye itiraz etmeyin.
Görüyorsunuz, bu zatlardan kurtulmak için yakın erimde bir çıkış yolu, bir umut kapısı yok. Yani işimiz Allaha kalmış gibi.
O yüzden dua edeyim en iyisi.
Belki tutar...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bunlar iyi günlerimizmiş, çok zor günler geliyor
31.01.2022 - Türkçe yazıldığı gibi okunur (mu?)
29.01.2022 - Eyvah İmamoğlu iyi yaptı; yaşasın İmamoğlu kötü yaptı
28.01.2022 - Sanıklar dün AKP’nin yargısını, iktidarını ve Reisi’ni yargıladılar
18.01.2022 - Safra kesesinin intikamı
17.01.2022 - Boğaziçi’nde bir yıl önce dün, şimdi bugün ve yarın…
3.01.2022 - Diyelim birkaç milyon liram var…
24.12.2021 - Sevinmek varken sövmek…
13.12.2021 - Yine promptersiz konuştu: İstanbul’un sahibi AKP imiş
6.12.2021 - Avrupa Konseyi'nin uzun sürecek sınavı başladı
4.12.2021
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Ad Soyad Giriniz...
İzmir yangını konusu son derece tartışmalı olup,Nurettin Paşaya mal edilmesi doğru değildir.Bu hususta Amiral Bristolun anıları önemli bir yol gösterici olup,daha çok yerli Rum ve Yunan askerleri işaret edilmektedir.
Mehmet Gültekin
Adil ve dürüst olunmalı. Güçlüyken adil olmak kadar iyi bir davranış olamaz. Adlet herkese lazım .Bir de gerçekler bilinmeli ve ders alınmalı