Bayram ZİLAN
İyi bir konuşma veya hitabet, konuşmacı ile dinleyicinin aynı duyguyu yakalayabilmesi ile mümkündür. Zira toplumsal konuşmalar, taraflar için canlı bir buluşmadır.
İyi bir hatip ise, kalbi ile dili arasında senkronizasyon kurabilendir. Hatip, söylediklerinin etkisindeyse inandırıcıdır. Etkisini hissettiği şeyleri söylediği veya söylemediği ölçüde karşılık bulur veya bulmaz.
Tepeden indirgemeci bir dille dinleyicilere hitap eden, duygu dilini yakalayamayan, dinleyicilerle hiyerarşik bir ilişki kurmaya özen gösteren, hissetmediği veya inanmadığı şeyleri söyleyen, konuşmalarında eşitlik ilkesini gözetmeyen, yani rütbeli insanlarla da, rütbesiz insanlarla da eşit biçimde konuşmayan hatipler asla inandırıcı olamazlar.
Resulullah için “insanlığın en büyük hatibi” denir.
Buhari, Müslim ve Tirmizi, Resulullah’ın az sözle çok derin ve hikmetli anlamlar içeren cümleler kurduğunu, tane tane konuştuğunu, acele konuşmadığını, anlaşılmaz cümleleri kullanmadığını, hatta konuşmalarında kelimelerin bile rahatlıkla sayılabildiğini nakleder.
Hz. Hasan, Resulullah’ın her cümleyi ayrı ve net olarak söylediğini, konuşmanın içeriğine göre el hareketleri yaptığını söyler.
İbn-i Sad da, Resulullah’ın halka hitaben yaptığı konuşmalarda bazen gözlerinin kızardığını, bazen heyecanının arttığını, terlediğini, sinirlendiğini ve çoğu zaman konuşma yaparken asa, baston, değnek türünden bir çubuk kullandığını söyler.
Resulullah’ın hitabetindeki en güçlü yön ise, onun “eşitliğe” büyük önem atfetmesidir.
Öyle ki, konuşma yaptığı topluluğun statüsüne göre asla ayrım yapmamış, Müslim-GayriMüslim, zengin-fakir, kadın-erkek, yaşlı-genç, fark gözetmeksizin herkesle eşit derecede muhatap olmuştur. Mekke’nin ve/ya Medine’nin ileri gelenleriyle de sade halkla da eşit konuşmuştur.
Allah Resûlü’nün hutbelerinde kalbi ile dili arasında tam bir irtibat vardır. Söylediği her şeyin bizzat etkisinde olmuş, söylediklerinin samimiyeti her daim yüzüne yansımış, dinleyicilerin kalbine tesir ederek, onları derinden etkilemiştir.
Her hatibin kendisine münhasır bir takım özelliklerinin olması gayet doğaldır. Konuşma üslubundaki ton, jest-mimik ve kullanılan kelime farklılıkları, bir hatibin iyi ya da kötü olduğu hususunda kayda değer bir veri sunmaz.
Hitabette belirleyici özellik veya altın kural, hatip ile dinleyici arasındaki “hiyerarşisizlik”tir. Kürsünün arkasındaki ile önündekilerin aynı duygu dilini yakalayabilmesidir.
Osmanlı padişahları arasında hitabeti çok iyi olanlar ve halka bütünleşebilenler olduğu gibi, hükümranlığı boyunca hitabetiyle dinleyicileri asla etkileyememişler de olmuştur. Türkiye siyasi tarihinde de böyle örneklere çokça rastlamak mümkündür.
Babamın bir gün: “Diyarbakır’da 300-400 kişiye hitap edecektim. Onları anarken ağzımdan bir protokolvari bir kelime çıkmadı. Yapamadım. İçime sindiremiyordum. Çünkü onları kendim gibi kabul ediyordum. Ve sonunda konuşmanın sonuna kadar onlara ‘kardeşlerim’ diye hitap ettim. O an Başbakan Erdoğan aklıma geldi. Ve dedim ki ‘demek ki Erdoğan da bu yüzden böyle konuşuyor, “kardeşlerim” diyor’. İnsanın kalbi ile alakalı bir şey bu” dediğini hatırlıyorum.
Evet, meselenin özü buradadır aslında.
Türkiye’de siyaset sahnesine çıkan siyasetçilerin hitabetlerini incelediğinizde, aslında başarı endeksleriyle doğru yönlü bir korelasyon olduğunu görürsünüz.
Başarı, konuşmalarda halkla bütünleşebilmekten, aynı duyguyu yakalayabilmekten, duygudaş ve eşit olabilmekten geçiyor.
Cari siyasette de durum böyle. Erdoğan’ın başarısı ile diğerlerinin başarısızlığının altındaki temel etken “söylemdeki kalbilik”tir.
Erdoğan, Türkiye’nin neresine giderse gitsin, gönül dili ile konuşuyor, halkla arasına mesafe koymuyor. Kendisini halkın üzerinde bir yere konumlandırmıyorum. Kürsünün önündekilere tepeden bakmıyor. Sık sık “onlarla aynı oluğunu” dile getiriyor. Kitleler, onu dinlerken “kalpten konuştuğunu” hissediyor. Onun halk ile arasındaki o güçlü bağı kuran temel motivasyon, kullandığı samimi, doğrucu, eşitlikçi ve bütünleştirici dildir.
“Adına sol denen” gelenekten gelen siyasetçiler, CHP’nin şimdiki ve daha önceki lideri, mevcut Çatı Adayı ve şuan partileri başında olan diğer liderlerle halk arasında güçlü bir bağın olmaması yine söylemlerindeki hiyerarşidir. Halkı sınıflandıran veya sınıfsal farklılıklarını nazara alarak “söylemde ayrımcılık” yapmalarıdır. Kalpten konuşmamalarıdır. Samimi ve eşitlikçi bir dili yakalayamamalarıdır.
Ak Parti’yi 13 yıl iktidarda tutan, diğer partilerle arasındaki “söylem” farkıdır.
Erdoğan’ın siyasete girdiği ilk yıllardan bu yana, yaptığı konuşmaların tamamına baktığınızda halkı kendi dili, rengi ve dinini olduğu gibi kabul ettiğini, bunu kalbi ile tasdik ettiğini ve bu kabulü konuşmalarında da tatbik ettiğini görürsünüz.
Erdoğan’ın Ak Parti kurulduğu günden bugüne 13 yıldır dilinden hiç düşürmediği “biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik” sözü, “Cumhuriyet elitlerinin 80 yıl boyunca bu ülke insanları arasında kurduğu hiyerarşik sınıflandırmanın sıfırlanması” değil midir?
Yeni Türkiye ile Eski Türkiye arasındaki farkı, Caillou ve Pepe gözüyle bulmaya çalışarak, “Yeni Türkiye’yi” “ti”ye alanlar, sadece 1 gün arayla Diyarbakır’a giden iki Cumhurbaşkanı adayının konuşmalarına bakarak “eski ile yeni arasındaki farkı” keşfedebilirler.
Adaylardan biri olan Erdoğan’ın "Yol arkadaşlarım Diyarbakır, kardeşim Diyarbakır davam, derdim, hasretim Diyarbakır. Sizleri bir kez daha yürekten selamlıyorum, bir kez daha hasretle selamlıyorum ey Diyarbakır. Senin toprağına bereket katan enbiyayı, sahabe-i kiramı, evliyayı, tüm gönül dostlarını hürmetle selamlıyorum. Şanlı tarihini, senin surlarını, türbelerini, senin Mekke, Medine, Kudüs ve Şam'dan sonra bu coğrafyada nam salmış camilerini gönülden selamlıyorum"diye başladığı konuşması ile “Az önce Sayın Başkan duygusal konuşmaların işe yaramadığını söyledi. Duygusal konuşma ‘yapamayan’ biri olarak buna katılıyorum. Duygusal konuşma yapanlara da gıpta ederim böyle hünerleri olduğu için. Ancak problemleri çözen, milletleri ilerleten, barışı sağlayan akılcılıktır. Heyecanlı konuşmak insanları harekete sevk edebilir. Savaşa götürebilir. Ama barışa götürmek için akılcılık gerekir” diye konuşma yapan diğer aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Hegelci-Pozitivist konuşması arasındaki fark her şeyin özeti değil mi aslında?
Halkın hangi zihniyeti, neden bugüne kadar iktidara taşıdığını veya taşımadığını göstermesi açısından yeterince ibret verici değil mi?
Twitter: @bayramzilan
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019