Bayram ZİLAN

YENİ TÜRKİYE’NİN MOTTOSU: TÜRKİYELİLİK
14.08.2014
1832

 Hepimiz aynı ecdadın, aynı kültürün ve aynı medeniyetin, aynı tarihin evlatlarıyız. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Yaşam tarzlarımız farklı olabilir. İnançlarımız, mezheplerimiz, değerlerimiz, etnik köken ve dillerimiz farklı olabilir. Ama biz hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Hepimiz bu ay yıldızlı bayrağın gölgesi altındayız. Her birimiz bu devletin sahipleriyiz. Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Süryani, Ezidi’den önce Türkiyeli vardır. Alevi’den, Sunni’den önce Türkiyeli vardır. Türk, Kürt, Arap, Laz, Gürcü, Rum, Ermeni’den önce Türkiyeli vardır.”

Yukarıdaki sözler Başbakan Erdoğan’ın “9.Balkon Konuşması”ndan.

Başbakan Erdoğan, Yeni Türkiye’nin mottosunun ve önümüzdeki dönemin şifresinin “Türkiyelilik” olduğunu işaret ediyor.

Bu işaret aynı zamanda 1921’e geri dönüşü de ima ediyor. Zira 1921 Anayasası da “Türkiyelilik esası” üzerine inşa edilmişti. 1921 Anayasasının hiçbir yerinde herhangi bir etnisiteye referans yoktu. Devlet “Türkiye Devleti” şeklinde tanımlanmıştı. Vatandaşlık bağı tanımı herhangi bir etnik kimliğe yaslatılmamıştı.“Merkez”in“Çevre”yetahakkümü yoktu. 1921’in ruhunda “Özerklik ve Yerellik” hâkim koddu. Merkezi Yönetim ya da Merkezden Yönetim anlayışı yoktu. Farklılıklara saygı, temel anlayıştı. Ötekileştirme, vatandaşı tek kalıba sokma, makbul vatandaş tanımlaması ve “belirli bir zümrenin egemenliği için göreceli özgürlük” gibi çarpık bir düzen yoktu.

İşte bu ruh tekrar geri geliyor.

Bu ruhun adı “Türkiyelilik ruhu”dur.

Türkiyelilik, etnisiteler üstü, Türkü, Kürdü, Çerkesi, Lazı, Alevisi, Sunnisi, Ermenisiyle 76 milyon Türkiye vatandaşının hiç itiraz etmeden içselleştirerek buluşabileceği şemsiye bir kavramdır.

Türkiyelilik ruhunda herhangi bir ayrıştırıcılık, ötekileştiricilik yoktur. Aksine bütün farklı kimlikleri olduğu gibi kabul etme ve kucaklama vardır.

90 yıllık Cumhuriyet tarihinde en büyük problem, Kürdlerin zorla “Türkleştirilmesi” problemi olmuştur. Kürdler de 80 yıl boyunca Türklere değil, Türkleştirmeye itiraz etmiştir. Kürdler, Türklerle değil, Türkleştirme ile kavga etmiştir.

Nitekim Demirtaş’ın, Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında yaptığı “Türkiyelilik” açılımının Batı kamuoyunda çok kısa sürede karşılık bulmasının sebebi de Türklerle Kürtler arasında herhangi bir problemin olmayışıdır. Demirtaş’ın Fırat’ın Batı’sında yaptığı mitinglerde kayda değer bir olay ya da mukavemet olmaması, iki halkın arasında herhangi bir sorunun olmadığına dair önemli bir kanıttır.

Mevcut siyasal atmosfer ve iç dinamikler Yeni Türkiye’nin kurulumu ve Türkiyelilik mottosunun toplumsallaşması adına önemli avantajlar ihtiva etmektedir. Bu minvalde mevcut anayasanın değiştirilmesi esnasında önceki dönemlerde yapılan sert çıkışların bu yeni dönemde fazlaca yapılmayacağını söylemek şimdiden mümkün. Geçmişte Yani Anayasa müzakerelerinde yapılan çıkışlar, bu yeni dönemde büyük oranda azalacaktır.

Öte yandan çatışmasızlık ortamı ve çözüm süreci, Batı ve Doğu arasındaki psikolojik bariyerlerin kalkması için önemli bir işlev de görmektedir. “Silahlar”ın yerine “söz”ün ikame edilmesi, halkların birbirine daha fazla dokunmasına, acı ve sevinç gibi ortak duyguların daha fazla yaşanmasına ve bu duyguların paylaşılmasına, kenetlenme, birleşme ve ortaklaşma iradesinin daha da güçlenmesine olanak sağlamaktadır. Çözüm Süreci, siyaset kurumunun elini güçlendirmekte, Türkiye toplumunun demokratikleşmesini sağlamaktadır.

Örneğin Demirtaş’ın Batı’da çok rahat bir kampanya yürütmesi doğrudan Çözüm Süreci ile ilgilidir. Demirtaş, aynı kampanyayı 2 yıl önce yapmak isteseydi yapamazdı. Bu nedenle Çözüm Süreci’nin mutlaka devam ettirilmesi ve nihayete erdirilmesi yeni dönemde siyaset kurumunun en önemli görevi olmalıdır.

Yeni Türkiye’nin ihyası, 1921’de olduğu gibi bugün yine Kürdlere ve Türklere düşmektedir. Ve öyle görünüyor ki, 2015 seçimlerinden sonra Yeni Türkiye’yi, bir başka anlamda 2.Cumhuriyeti Kürd-Türk ittifakı inşa edecektir. Anayasayı değiştirme önündeki aritmetik sorunsal da bu ittifakla aşılacağa benzemektedir.

Bu noktada Ak Parti’nin 2002 ruhuna geri dönüş yapması veya böyle bir iradeyi ortaya koyması önemlidir. Başbakan Erdoğan’ın 3 dönem kuralındaki ısrarı, yeni dönemde partide genç kadrolara yer verileceğini, yeni bir heyecan ve dinamizmin geleceğini işaret ediyor.

Ak Parti’deki “gençleşme”, Türkiyelilik kavramının toplumsallaştırılması için önemli bir avantajı da beraberinde getirecektir.

Çünkü bizatihi “Türkiyelilik kavramının kendisi genç bir kavramdır”

Tüm bunlardan öte, Yeni Türkiye, genç kuşakların Türkiye’sidir. Dolaysıyla Yeni Türkiye’nin kurulumunda gençlerin aktif rol alması ziyadesiyle önemlidir. Yeni Türkiye’nin harcını karması gereken de yine “Genç Türkiyeliler”dir.

Ortak bir mirasın yeniden ihyası, köklerimize, geleneklerimize geri dönüş, birleşmeye davet, helalleşmek, toplumların en önemli besin kaynağı olan “toplumsal hafıza ve birikim damarı”ndan yeniden beslenmek ve özü yeniden kavrayış “Türkiyelilik” ile mümkündür.

İşte o Türkiyeliliğin ilk harcını 10 Ağustos’ta halk atmıştır.

Eski Türkiye 9 Ağustos’ta kalmıştır. 10 Ağustos itibariyle yeni bir Türkiye’nin kurulumu başlamıştır.

Yeni dönem ve Yeni Türkiye bütün Türkiyelilere armağan olsun.

Twitter: @bayramzilan

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar