Bayram ZİLAN
Yağmurun yağması için su buharlarının yoğunlaşarak gri veya siyah bulutlar oluşturması gerekir. Önce yoğunlaşma ve buharlaşma olur. Yüz binlerce metreküp su buharlaşarak atmosfere doğru yükselir. Ve yükseldikçe soğumaya başlar. Öyle biran gelir ki su buharı ısının çok düşük olduğu bir bölgeye gelir. Soğuk hava katmanına rastlayan buhar tanecikleri havadaki toz parçacıklarına tutunarak su damlaları haline dönüşür. Bunlar birleşerek bulutları oluşturur. Bu su damlacıklarının yeryüzüne düşmesi yani yağmur oluşturması için belirli bir büyüklüğe gelmesi gerekir. Bu da yüz binlerce su damlacığının birleşmesi anlamına gelir. Yeterli büyüklüğe ulaşınca yerçekiminin etkisiyle yağmur damlaları yere düşmeye başlar.
Doğumun gerçekleşmesi için belirli bir süreye ihtiyaç vardır. Hakeza bir tohumun çiçek açması, bir ağacın meyve vermesi için de.
Tabiat, belirli bir yasa çerçevesinde hareket eder. Her şeyin bir kuralı ve süresi vardır. İşte bu kural, süre ve yasalar bütününe “Sünnetullah” diyoruz. Yani Allah’ın âdeti, yönetme sanatı.
“Tabiat mühendisleri”nin doğaya müdahale ederek geliştirdikleri her şey tabiatın ve insanların aleyhine olmuştur. Söz gelimi, gıda ve ziraat mühendisleri gıdaların genetiğini değiştirdikçe toprağın verimliliği azalmış, insan, doğa, toprak ve çevre sağlığı bozulmuştur. “Verimlilik ve sağlık” ters korelâsyonlu çalışır. Tavukların yumurta verme süresi ve bu süreye bağlı yumurta sayısı, bir civcivin olgunlaşma ve tavuklaşma süresi belliyken, mühendisler bu sürelerle oynamış, kapital duygularla zamanı ve adeti insan(lığın)ların aleyhine çevirmişlerdir. Allah’ın belirlediği yasa her zaman en idealken, mühendisler bu yasanın koyduğu kurallarla, sürelerle ve koşullarla oynamış, ortaya çıkardıkları ürünle maddi ve manevi hayata zarar vermişlerdir.
Bugün kanser vakalarının artmasının, kalp krizi ve benzeri hastalıkların erken yaşta meydana gelmeye başlamasının altında yatan asıl neden, insanların “sünnetullahi kurallara” uymamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim uzunca bir dönem hit olan kırdan kente göç, bugün yerini kentten kıra doğru göçe bırakmıştır. Toprakla bağını koparan insanlar, tekrar toprakla bir bağ kurma ihtiyacı içerisine girmiştir. Bütün dünya, genetiği bozulmuş gıdaları tüketmekten, doğal ve organik gıdaları tüketmeye doğru çok hızlı bir geri-dönüş dönemine girmiştir.
Sosyoloji de “sünnetullahi”dir ve Allah’ın kusursuz âdeti üzerine işler.
Toplumların değişimi ve dönüşümü için her zaman belirli bir zamana, koşullara ve yasalara ihtiyaç vardır. Olgunlaşmadan, olgunlaşması beklenmeden veya suni olgunlaştırmalar ile ne maddi ne de manevi değişimler gerçekleşmez.
Cemaatlerin ve dinlerin aidiyetleri dikkate alınmadan yapılan her türlü mühendislik ter teper, tepmiştir de.
Toplumsal dokuyu tahrif ederek elde edilmesi murat edilen her türlü proje çökmeye mahkûmdur.
1 gecede yapılan bütün devrimler, gün gelir karşı-devrimle karşılaşır.
Bağından ve bağlamından kopartılmış bütün metazori değiş(tirmecilik)imler, isyan ve başkaldırıyla karşılaşır.
Toplumsal mühendislerin müdahale ederek yatağını değiştirdiği bütün ırmaklar, gün gelir tekrar kendi mecrasında ve yatağında akmaya başlar.
1 gecede yok sayılan bütün etnisiteler, kültürler ve normlar, aksine hiçbir zaman yok olmazlar. Hatta daha dirençli ve güçlü bir şekilde var olmaya devam ederler. Daha çok “biz varız” demeye başlarlar.
Bir toplumun kadim geçmişiyle olan bağı kurmasını sağlayan ana damarı keserseniz, o toplum bir gün mutlaka o damarı bulur ve kadim örf, adet ve geleneğinden beslenmeye tekrar başlar.
Bizim 2.cumhuriyet, yeni Türkiye vb kavramsallaştırmalarımızın temelini de “mühendisler” ile “Sünnetullahi yasalar” arasındaki kavga oluşturur.
100 yıllık parantezin kapanması asıl itibariyle müdahaleci ve bozguncu mühendislerin tavsiyesi ve tarihin ve sosyolojinin tekrar kendi doğal mecrasında akması anlamına geliyor.
Tepeden indirgemeci dizayncılığın, yerini tavandan tepeye uyumluluk hareketine bırakmasını ima ediyor.
Evet, Türkiye halkı Türkiyelilik, Anadoluluk ve Yerliliğe geri dönüyor.
Dicle ve Fırat’ın, Sakarya ve Yeşilırmak’ın kadim halkı, self-oryantalistlerin dayatmacılığını, toplum mühendislerinin merkezciliğini, merkeziyetçiliğini ve bozguncu-dizayncılığını tarihin çöp sepetine atıyor.
Yerine ikame edilense Sünnetullahi yasalar. Yani yok saymamak, inkâr ve müdahale etmemek, her şeyin kendiliğinden ve kendi isterse değişebileceğine iman etmek, müdahaleyle hiçbir şeyin değişemeyeceğini ve iyileşemeyeceğini idrak etmek.
İşte, 100 yıllık parantezin kapanması demek, tarih yazımının 1920’li yıllardan itibaren yeniden yazılmaya başlaması demek.
Bu da “mühendisciliğin iflası ve mühendisler tarihinin sonu”nu anlamına gelir.
Fukuyama’ya yine bir iş düştü.
Ne dersiniz?
Twitter: @bayramzilan
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019