Bayram ZİLAN
Temel hak ve özgürlüklerin Türkiye ve dünyada siyasetin konusu yapılması ve bu hususun siyasetçilere malzeme olması evrensel demokrasi normları açısından iç açıcı bir durum değil.
Siyaset kurumunun “temel hakların tanınmasını” bile müzakere veya pazarlık konusu yapması, bir toplumun neyi giyip giymemesi ve neyi yiyip yememesini tartışmak ve müzakere konusu yapması gibi komik ve saçmadır.
Eğer bir ülkede “en temel hakların” tanınması bile siyaset kurumu için pazarlık konusu yapılıyorsa, o ülkede “demokratik olgunluk”tan söz etmek mümkün değildir. Çünkü temel haklar, insanların doğuştan sahip olduğu ve insanca yaşayabilmesi için gerekli olan haklardır. Bu hakların başında “anadilini hiçbir baskı altında kalmadan, özgürce kullanabilmek” gelir. Zira anadil, doğuştan edinilen bir haktır. İnsanlar anadilini seçerek dünyaya gelmezler. Anneniz, babanız ve aileniz hangi dili konuşuyorsa siz de kaçınılmaz olarak aynı dili konuşursunuz. İsminin “dil” değil, “anadil” olmasının sebebi de budur zaten.
İşte tam da bu noktada sorun yaşıyoruz. Anadil meselesini idrak ederek, hakkıyla ve layıkıyla tartışmıyoruz. Özellikle toplum olarak anadilin doğuştan gelen bir hak olduğu ön kabulüyle konuşmuyoruz. Bahşedilecek hakmış gibi nobranca bir tavır içerisine giriyoruz.
Türkiye’de anadil tartışmaları maalesef çok “sığ” ve “ilkel” bir zeminde yürütülüyor. Anadil bahsi “Doktor, Vali, Kaymakam olabiliyorsunuz, daha ne istiyorsunuz” pespayeliğiyle tartışılacak bir mevzu asla değil. Aksine anadil bahsi çok özel ve kutsal bir alana tekabül eder.
Bir bireyin veya topluluğun anadilini yasaklamak utanç verici bir durumdur. Demokratik toplumlarda anadil gibi temel hak ve özgürlükleri tartışma ve müzakere konusu yapanlar veya mezkur hakları mevzu bahis yapanlar ayıplanırlar. Bu ayıbı ayıplamamak bile başlı başına “ayıp” kabul edilir.
Son zamanlarda dolaşımda olan ve yeri geldiğinde kulaklara çalınan “size anadilde ders seçme hakkı verdik” şeklinde bir klişe söz var.
İnsanın “Allah razı olsun abi, Allah ne muradınız varsa versin” diyesi geliyor.
Mübarek adam! Öncelikle bir söyler misin? Bu haklar neden sende toplandı? Hani biz eşittik? Eğer eşitsek sen neden “veren, dağıtan” konumundasın, ben neden hep “alan, isteyen” konumundayım. Bunu hiç sorguladın mı?
Ayrıca ben sana “yiyeceğin yemeği seçme hakkı verdim” diyor muyum hiç?
Demiyorum.! Niye diyeyim? Diyemem..
Çünkü “yemek yemek veya yiyeceği yemeği seçmek” senin en tabi hakkın.
Hem ben kimim ki, sana “yemek yeme hakkı” tanıyayım?
Senin canın nerede, ne yemek istiyorsa yersin.
Bir de söyle bir klişe var: “Anadilde eğitimi serbest bırakırsak bölünürüz”
Yahu Müslüman! Sen pilav üstü kuru fasulye yerken ülkeyi mi bölüyorsun?
İnsanlar kendi anadilinde eğitim görünce neden ülke bölünsün?
90 yıldır kendi problemlerimize böyle baka baka bu hale gelmedik mi zaten?
Hak ve özgürlükleri teminat altına alan bir ülke mi bölünür? Yoksa hak ve özgürlükleri gasp eden bir ülke mi bölünür?
Kendinden pay biç. Sen haklarını gasp etmiş birisini mi daha çok seversin? Yoksa bütün haklarını güvence altına alan birisini mi daha çok sever, bağlanır ve sadakat gösterirsin? Aslında biraz empati yapsan sahip olduğun korkunun bir tür “öğrenilmiş paranoya” olduğunu keşfedeceksin.
Ama bütün bunlara rağmen hala korkuyorsan(ki bu korkunu tedavi ettirmelisin, çünkü bu bir 1.Cumhuriyet hastalığıdır artık) gelişmiş, demokratik ülkelerin “dil” konusundaki uygulamalarına bak.
Mesela Çin’de 51 tane resmi dil kullanılıyor.
Hindistan’da 36 dil, İran’da 8 dil, yanı başımızda beğenmediğimiz Irak’ta 4 dil, İtalya’da 11 dil, Filipinler’de 17 dil, Rusya’da 34 dil, düne kadar “Apartheid Rejim”le yönetilen Güney Afrika’da 11 dil, İspanya’da 5 dil, İngiltere’de 10 dil, ABD’de 8 dil olmak üzere, dünyada toplam 113 ülkede birden çok resmi ya da bölgesel olarak tanımlanmış dil var.
Bütün yazılı kurallarını “copy paste” yaparak uyguladığımız, bunu yaptığımız için de ontolojik paradoks yaşadığımız ve tek dil kullanılıyor diye emsal gösterdiğimiz Fransa’da bile Fransızca dışındaki diller, talep olması halinde yerel yönetimlerce devlet okullarında okutuluyor.
Bu ülkeler bölünmemiş, aksine güçlenmiş ve büyümüşken biz neden bölünelim?
Üzülerek belirtmek gerekir ki, HDP’nin okulların açıldığı gün “anadil” üzerinden manevra yapması da etik değil. Bu hususun siyasi polemik haline getirilmesi, siyaset kurumuna malzeme edilmesi şık değil. Silahların gölgesinden sıyrılan siyasal alanı, temel hak ve özgürlükler bahsine tahvil etmek elbette olağandır. Ancak bunu, kendi tabanına “bak biz istiyoruz, onlar vermiyor” mesajını vermek için kullanmak ve bu yüzden mevzu etmek “siyasi kurnazlık”tan başka bir amaca hizmet etmez.
Burada belki de Ak Parti’nin, Kürt Siyasi Hareketi karşısında hak ve özgürlükler noktasında “defans yapıyor algısı tuzağı”na neden düştüğünü tartışmak gerekir. Bu da başka bir yazının konusu olsun.
Son sözüm: Anadilime Dokunmayın.!
Twitter: @bayramzilan
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019