Cemile Bayraktar
“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yasa Teklifi” 19 Aralık 2020 itibariyle TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Yasa teklifinin maddelerinin ilk 19’u 25 Aralık 2020 itibariyle kabul edilmişti bile. Birçok STK’dan yasanın geçmemesine dair talepler geldi. Bu itirazlara rağmen yasa teklifi Meclis’ten geçecek gibi görünüyor. Peki, neden bu yasa teklifi Meclis’te ve içeriği nedir, önce kısaca bunlara bakalım…
11 Eylül sonrasındaki atmosferde birçok ülke gibi Türkiye de 2001’de, Birleşmiş Milletler Terörün Finansmanının Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf oldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kitle imha silahlarının önlenmesi, terörün finanse edilmesinin önlenmesi üzerine çalışmalar yaparken üye devletlerden de bu çalışmalar destek vermesini istedi. Böylece dünya çapında terörün finans kaynaklarını engellemeyi amaçlıyordu. “Buraya kadar pek sorun yok, finansın kesilmesi teröre desteği azaltacaktır” denilebilir ancak öyle değil. Zira bu yasa teklifinin bazı maddeleri terörün finansmanının engellenmesine yönelik olsa da bazı maddeleri sivil toplum kuruluşları gibi önemli ve gerekli kurumları ciddi anlamda kontrol altında tutma yetkisine de maalesef imkan tanıyor.
Uluslararası ortamda terör her ne kadar 11 Eylül ile birlikte daha sık duymaya alıştığımız bir kavram olsa da, özellikle ABD’nin başını çektiği Batılı kapitalist ülkelerin, Soğuk Savaş sonrası komünist tehlikenin bertaraf edilmesi sonrası, yeni bir düşmana ihtiyaç duyarak Müslümanları “yeşil düşman” koduyla şeytanlaştırarak yeni bir düşman icat etmesiyle ortaya çıktığını söylemek daha doğru olur. Elbette bugünkü yasa teklifine de konu olan “terörle mücadele, küresel terörle mücadele” yasaları, 11 Eylül’ün bir ürünü olarak karşımızda durmakta. Dahası terörün küresel hale gelme meselesi de aslında bir anlamda yine Batılı kapitalist ülkelerin küreselleşme icatlarının bir sonucu. Küreselleşme’nin Batı’da refah ortamı vaat ederken, Batı dışındaki toplumlarda kimliklerine yönelik baskı hissi oluşturması bir şekilde kimliğine daha fazla sarılma refleksi doğurarak, Batı’yı tümden düşman görme hatasını doğurdu ve körükledi. Bunun yanı sıra küreselleşme ile Batılı değerlerin de ekonomik gelişmelerle birlikte dayatılması bu tepkileri güçlendirdi. Ayrıca küreselleşme ile birlikte silahların serbestçe dolaşımı ciddi fırsat buldu, terör saldırılarında kullanılan bu silahların terör gruplarının eline geçmesi imkanı doğdu.
11 Eylül sonrasında tüm dünya, terörle mücadele bahanesiyle Afganistan ve Irak’a savaş açılmasını bile olağan karşıladı. Tüm dünyanın teröre karşı birleştiği bir savaşta gelin görün ki terör bitirilemedi hatta arttı. Artan baskılar, sivil toplum kuruluşlarının, camilerin, Müslümanların fişlenmesi, sivillerin katledilmesi, insan hakları ihlallerinin rafa kaldırılması gibi yanlış baskıcı uygulamalarla terör grupları moral destek buldu. Dolayısıyla yanlış küresel politikalar sonucunda da kısmen imkan bulan terör, yanlış terörle mücadele uygulamaları ile daha da arttı.
Uluslararası ilişkilerde güvenlik konusu üzerine çalışmış biri olarak, özelinde devletlerin, genelinde uluslararası kurumların terörle mücadele etmesinin kolay olmadığını biliyorum ancak bazı devletlerin ve kurumların terörü bitirmek konusunda çok da hevesli olmadığını düşünüyorum. Zira devletler çoğu kez haklı olsalar da bir kadar sayıda haksız olabilirler, haksızlık ve yer yer yanlış politikalarını meşrulaştırmak, eleştirilmemek, iktidarların devamını sağlamak için kitleleri bir şeyle korkutmaya ihtiyaç duyarlar, terör bu ihtiyacı karşılayan en önemli ve en etkili olgudur. Elbette terörle mücadele edilmediğini söylemiyorum edildiğini ancak yer yer pragmatik amaçlar için terörün, terörle mücadelenin araçsallaştırıldığını söylüyorum.
Bazı STK’lar, sivil toplum kuruluşu altında illegal faaliyetlere yönelebilir ancak bununla mücadelenin yolu bir yasa ile sivil toplumu denetlemenin imkanlarını arttırmak, sivil alanı kontrol altında tutmak değildir. Sivil toplum kuruluşları, her ülkede hukuktan ekonomiye, demokrasiden insan haklarına kadar birçok alanda olumlu faaliyetler yürüten, deyim yerindeyse vatandaşa nefes alacak alan bırakan, gerekli kurumlardır. Bu kurumların sürekli kontrol altında tutulması nefes alacak alanın da kısıtlanması anlamına gelmektedir. Ayrıca STK’lar sadece ülke içinde de olumlu faaliyetler yürütmezler, bazen devletlerin dış politikadaki gerekli hamleleri konusunda yardımcı birer aktör olabilirler. BMGK’nın terörle mücadele çalışmalarına taraftar ülke olarak katılma gereği anlaşılır ancak kolları kanatları maksadı aşacak kadar geniş bir yasayla sivil toplumu kontrol etmek pek makul bir davranış biçimi değildir.
BMGK’nın konuyla ilgili yasası, her ne kadar sivilleri korumaya yönelik görünse de aynı zamanda sivilleri bir anlamda baskı ve kontrol altında tutma imkanı da sağlıyor. Örneğin; BMGK’nın savaş ve çatışma durumlarında, yani bir devletin kendi halkının güvenliğini sağlamadığı hatta güvenliğini tehlikeye attığı durumlarda bu durumu engellemek için “Koruma Sorumluluğu, İnsani Müdahale” gibi kararları da var. Ancak bu kararların egemenliği engellediği durumlarda uygulanmama gibi imkanları da var. Yani bu yasayı BMGK üzerinden terörle mücadele, sivillerin güvenliğini sağlama olarak da okumamak gerekiyor.
Terörün finans da dahil olmak üzere birçok kaynağı var, dünyadaki tüm ülkeler bu konuda mücadelelerini sürdürüyorlar zaten devlet ve vatandaşlar arasındaki sözleşmede devlet, güvenliği sağlayan meşru kurum olarak kabul ediliyor. Ancak devletlerin asli görevi olan güvenliği sağlama sorumluluğunu yerine getirirken, sivillere rağmen, siviller için siviller aleyhine kararlar almaması, bu tip yasaların da sivilleri temsilen Meclis’te bulunan vekiller tarafından onaylamaması gerekiyor. İhtiyacımız olan her anlamda güvenli bir ortamdır, daha az sivil alan, daha az hürriyet buna karşın daha fazla kontrol değil.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024
28.07.2024
21.07.2024
20.06.2024