Cemile Bayraktar
“Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD), Avrupa Birliği'nin yargı organıdır ve Adalet Divanı ve Genel Mahkeme olmak üzere ikili bir yapıdan oluşur. Adalet Divanı'nın temel amacı, Avrupa Birliği hukukunun Avrupa Birliği içerisinde her yerde aynı şekilde yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır. Divan, Birlik hukukunun yorumlanmasında ve uygulanmasında hukuka saygıyı sağlama, ulusal hukuk düzenleri ile AB hukuk düzeni arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi, hukuki denetim, yorum, uyuşmazlık çözme, hukuk yaratma ve boşluk doldurma işlevlerini yerine getirir.” (https://www.ab.gov.tr/avrupa-birligi-adalet-divani_45632.html )
“Avrupa Birliği (AB), hukukunda din veya inanç temelinde ayrımcılığa karşı bir miktar sınırlı koruma olduğu halde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) kapsamı bundan çok daha geniştir zira 9. madde bağımsız vicdan, din ve inanç özgürlüğü hakkını içerir… AİHS kapsamında maddi bir hak olan din ve inanç özgürlüğüne dair çeşitli davalarda, AİHM devletin bir din veya inancı neyin oluşturduğunu tanımlamaya teşebbüs edemeyeceğini, bu kavramların ‘ateistler, agnostikler, skeptikler ve ilgisizleri’ de koruduğunu, böylece ‘dini inançlara sahip olmayı veya olmamayı ve bir dinin ibadetlerini uygulamayı veya uygulamamayı’ seçenleri koruma altına aldığını açıkça belirtmiştir. Bu davalarda, din veya inancın esas itibariyle kişisel ve öznel nitelikte olduğu, kurumlar etrafından düzenlenen bir itikat ile bağlantılı olması gerekmediği de kaydedilmiştir.” (https://fra.europa.eu/sites/default/files/fra_uploads/1510-FRA-CASE-LAW-... )
Bunlar din ve inanç konusundaki ayrımcılıklara karşı hukuki durumun kağıt üzerindeki hali, bir de uygulamalara bakalım…
2017 yılında, Lüksemburg merkezli Avrupa Birliği Adalet Divanı, iş yerlerinde çalışanların “görünür bir biçimde dini, siyasi, felsefi sembolleri taşımaları” hakkında Belçika ve Fransa’dan yapılan iki başvuruyu karara bağladı. Mahkeme, “İşverenlerin, çalışanların iş yerlerinde iç kurallar gereği herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün görünür kullanımını yasaklamasının doğrudan ayrımcılık teşkil etmediğine” hükmetti.
2021 yılında mahkeme benzer bir karara daha imza attı… Almanya'da iki kadın başörtüsüyle çalışmalarına izin vermeyen işverenlerine karşı dava açtı, Alman mahkemeleri de Avrupa Adalet Divanı'ndan görüş istedi. İşe başladıklarında başörtüsü takmayan iki kadın da izinli oldukları dönemden sonra başörtülü bir şekilde işe döndüklerinde işverenle sorun yaşadılar... İki kadının dini özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasıyla konuyu taşıdıkları Alman iş mahkemeleri de başörtüsü yasağının bu durumda ayrımcılık olarak sayılıp sayılmayacağı konusunda Divan'a başvurdu. Avrupa Birliği Adalet Divanı, iş yerinde başörtüsü gibi dini sembollerin yasaklanıp yasaklanamayacağı konusunda kendisine yapılan başvuruyla ilgili kararını açıkladı, buna göre; “İşverenin iş yerinde ‘siyasi, dini ya da dünya görüşünü yansıtan’ ve dışarıdan açıkça görülebilir şekildeki sembolleri belli şartlar altında yasaklayabileceğine hükmetti.” Ancak bunun için işverenin müşterilerine karşı tarafsız görünüm sergileme ya da sosyal huzursuzlukların önüne geçme ihtiyacını kanıtlaması gerektiğini kaydetti.
Karşımızda duran şey her ne kadar başörtüsü ve Müslümanlarla ilgili gibiymiş görünse de mesele aslında tüm dindar insanlarla alakalı. Yani bir Yahudi’nin kipası, bir Hristiyan’ın haçı, bir Müslüman’ın başörtüsü ayrımcılıkla mücadele edildiği, insan hakları lehine kararlar verildiği iddia edilen mahkemeler tarafından hukuki yolla yasaklanıyor, yani bir ayrımcılık kanun ve hüküm yoluyla meşru hale getiriliyor. Bu meselenin hukuki garabeti… bi de bunun din fobisini besleyen toplumsal bir yönü var.
Maalesef Avrupa’da her geçen gün yabancı düşmanlığı artıyor. Irkçılığın bir türü olan yabancı düşmanlığı, sadece Müslümanları hedef almıyor; Yahudileri, siyahları, göçmenleri de hedef alıyor. Bu ırkçılık sadece söylemde de kalmıyor aynı zamanda eyleme de dökülüyor, birçok ırkçılıkla mücadele, hak ihlali raporu, anti-Semitist, anti-İslamist nefret saldırılarının her geçen gün biraz daha arttığını gösteriyor. ABAD’nın verdiği ayrımcılığı destekleyen kararlar ise bu ırkçı ve saldırgan türün kanun ve hukuk yoluyla moral destek bulmasını, kendi saldırılarını bir hakmış gibi görmelerini sağlıyor.
Avrupa, dini baskının zindanından Reform ve Aydınlanma ile kurtulduğuna o kadar çok inandı ki, aklın kurucu ilke olduğu tezinden yola çıkarak insanın dünyanın merkezi olduğu ideolojisini bir dogma edindiğinin farkına varamadı. Dahası, geleceğin geçmişten daha iyi olacağını öyle bir ön kabul olarak belirledi ki, dini bağnazlıktan kurtulduğunda mükemmel bir dünya kuracağı fikrine kapıldı… insan hürriyeti, bireysel haklar konusunda yazdığı insan hakları beyannamelerinin, insanın tek kurtarıcısı olduğu fikrine taptı. Dahası birçok yolla bunu tüm dünyaya yaymaya çalıştı, kısmen de başarılı oldu. Ama bireysel hak ve özgürlüklerimizin hukuk yoluyla kısıtlandığı, din ve vicdan hürriyetinin hayatın birçok noktasında engellendiği, ayrımcılık gibi bir suçun hukuk yoluyla uygulanır ve meşru hale getirildiği bu kararlara baktığımızda, tüm bu ezberlerin aslında gerçeği yansıtmadığını gördük. Şimdi, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın ayrımcılıklara ve ayrımcılara cesaret veren, adalet dışı kararlarına bakarken, yaklaşık olarak dört yüz yıl önce hürriyet karşıtı her eylemde kendi başına buyruk kararlara imza atan Katolik Kilisesi’nden farkının ne olduğu anlamaya çalışıyorum… Biri dini merkeze alarak, diğeri dini merkezden alarak aynı baskıyı uygulamıyor mu?
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024