Cihan AKTAŞ
Fas'ta her kesimden kadın ve erkek benzer modele sahip, ama ayrıntı ve motiflerde farklılaşan giyside buluşuyor: Cellabe. Modern ve laik bir zihniyete sahip kadınlar da, mütedeyyinler de cellabeyi tercih edebiliyor. Türlü renklerde uzun ve bol geleneksel dış giysisi cellabeyi başı örtülü olmayan kadınların da yaygın olarak kullandığını gözlemledim.
Cellabe, kadının çarşıda ve sokakta ve kamusal alanda tabii bir şekilde yer almasını kolaylaştıran bir dışarı giysisi. Zevkli ve kullanışlı geldi bana. Aynı giyimin erkeklerin giyinebileceği versiyonlarının da bulunmasını ilginç buldum. Kadın cellabeleri erkeklerinkine göre daha renkli ve süslü olabiliyor. Erkekler mat renklerde ve beyaz cellabe tercih ediyor. Kapşonlu, uzun ve bol giyside modern kent kültüründe kendini hissettiren Fransız üslubunun ötesinde bir varlık, her türlü renk ve kumaşın yorumuyla dile geliyor.
Fas 1956'da bağımsızlığına kavuştu, ne var ki kültürünün kolonyal ideolojiden tamamen özgürleştiği söylenemez. Avrupa merkezli kültürle krallık sisteminin oluşturduğu ittifakın etkin bir siyasallığın önünü kapattığını her alanda gözlemlemek olası. İfade özgürlüğüne dönük çok yönlü baskı, ilerici bir sanatın gelişmesine sınırlı olarak izin vermiştir.
Fas insanı ve kültürü, postmodern edebiyata örnekleri yansıdığı üzere egzotik bir bağlama sabitlenmiştir sanki. Ancak bu ülkede örtülü -örtüsüz kadın zıtlaşmasının yaşanmadığı apaçık. Örtülü kadınlar çeşit çeşit giysileriyle her yerde. Üniversitelerde kız öğrenci oranının hiç düşük olmadığı söyleniyor. Bu arada başörtülü kadınlar devlet dairelerinde çalıştıkları gibi, okullarda öğretmenlik yapabiliyor. Bu açıdan kılık kıyafet modernizmi baskısını yaşamış ülkelere özgü bir gerilimden söz edilemez.
Kuzey Afrika'dan daha doğuya oryantalist ressam ve şairlere cazip gelen harem olgusu Fas kadını açısından başka şekilde okunabilir. Yoksul kadınların yaşadığı güçlükler, şehrin kimi noktalarında toplanarak kendilerini işçi olarak seçmeye gelecek iş verenleri bekleyen kadın grupları, "egzotik Fas" manzaraları arasına nadiren karışabilir.
Faslı yazar Fatma Mernissi "Haremden Kaçan Şehrazat"ta, harem üzerine oryantalist bakış açısını -Rana Kabbani'nin ve Mohja Kahf'ın yaptığına benzer şekilde- sanat ve edebiyat eserleri üzerinden kurcalıyor. Kendisinin de bir haremde yetiştiğini belirten 1940 Fes doğumlu Mernissi, Doğu/İslam'ın kadını mekâna hapsettiği iddia edilse de modern Batı'nın kurduğu haremin çok daha acımasız olduğunu savunuyor kitabında. Batı haremi, azami kırk iki beden dayatmasıyla bir güzellik yarışına katılmaya zorladığı kadını uyguladığı baskıyla zamana hapsediyor. Batılı ressamlar haremdeki Müslüman kadını rehavet içinde, uyuşuk, hareketsiz gövdeler halinde resmetmişlerdir. Buna karşılık Mernissi Doğu'nun harem tasvirlerinde kadının Batı'da olduğunun tersine savaşçı, avcı ve aynı zamanda fitneye yol açacak şekilde ortalığı karıştıran kişilikler olarak gösterildiğini öne sürüyor. Kuşkusuz tartışmaya açık bir konu ve beş parmağın beşi bir olamaz.
Fransız etnolog Germaine Tillion ise 1963'de yayımlanmış olan "Harem ve Kuzenler'inde Akdeniz havzasında dönemsel ve kurumsal düzeyde yaptığı araştırmalara dayanarak harem olgusunun İslam'a mal edilemeyeceği tespitini yapıyor. Kıskançlığın hayli tuhaf bir şekilde dini inançla yan yana getirilmesine karşı Tillion'un cevabı şöyle: "...dinden kaynaklanan bir kıskançlıktan söz etmek bize, kıskançlıktan kaynaklanan bir dinden söz etmek kadar abes görünüyor."
Malın mülkün ve çocuğun aile içinde kalmasına dayalı bir tür kıskançlık ve baskı özellikle, bir topluma hasredilemez. Bitlisli G. mesela, 13 yaşındayken rızası hilafına evlendirildiği kocasını trafik kazasında yitirdikten sonra kendi ailesinin de rızasıyla kayınbiraderiyle evlenmesi için baskı gördü, hatta dayak yedi. İlkokul mezunu bile olmayan G., babası yaşındaki evli kayınbiraderinin "imam nikahlı" karısı olmamak için üç çocuğuyla yıllardır temizlik işçiliği yaparak hayata tutunmaya çalışıyor. Ne yazık ki tam anlamıyla saçını süpürge ettiği halde çocukları bir baltaya sap olmadı. G.'nin başına gelenlere benzer şekilde 14 yaşındayken zorla evlendirildiği kocasını trafik kazasında yitirdikten sonra yaşlı ve evli kayınbiraderinin "imam nikahlı" karısı olmamak için direnen ve yine temizlik işçiliğiyle üç çocuğunun geçimini sağlayan –Muhammediye'de tanıdığım- E., çocuklarını hayata kazandırma konusunda daha başarılı görünüyor: Üç kızının biri üniversiteyi bitirdi, diğer ikisi de iyi öğrenciler.
G. ve E.'nin dramlarını "İslam" ile açıklamak, yüzeysel olacaktır, Germaine Tillion'a göre. Çünkü, malı mülü aile içinde tutmaya dönük "kuzen evlilikleri" düzeni İslam öncesine uzanıyor ve İslam coğrafyasının sınırlarını da aşıyor.
Ya aşiretin dağılması pahasına Kur'an yasasını uygulamak, ya da dini yasayı çiğneme pahasında aşireti korumak. Mağrip'in her yanında bugün bile varlığını koruyan çok sayıda aşiretin bulunması, seçimin niteliğini sergiliyor. "Sözde fanatizm" ise göz ardı edilmiş bir hakkın çiğnenmesinin perdesi sayılabilir: Kız çocuklarının miras hakkının gaspı. Güvenilmez kadın mitinin bir sebebi de bu haksızlık olmasın? Bir Fas atasözünün meramı, bize de yabancı gelmeyecek: "Kayıp giden tekneler gibidir kadınlar. Mahvolmaya mahkumdur teknedeki yolcular."
Tillion, Kur'an'ın koyduğu mirasın iki soydan devamı kuralıyla aşiret sistemini dağıtmayı ve böylelikle bir toplumu eşitlikçi bir şekilde değiştirmeyi amaçladığını ve bu önemli devrimin de ta 7. Yüzyıl'da yapıldığının altını çiziyor. Yazarın bu tespitlerini Magrip ülkelerinde on yılı bulan yaşama tecrübesine dayandırdığını da belirtmeliyim. Fakat kadın-erkek ilişkisindeki denkliği belirleyen çok fazla kaynak ve etken var. Cezayir ve Fas'ta yaşayan Berberi boyu Tuareg'lerde erkek çocuğun kız çocuğu lehine mirastan feragatı bir misal.
Sonuçta bütün bu farklı hatta zıt yorumlar hayat tarafından elenip dokunularak yaşamayı veya ölmeyi sürdürüyor. Fas kadınları 1950'lere kadar kamusal alanda doğrudan bir varlığa sahip değillerdi. Hoş krallığın yasalarıyla biçimlenen mevcut kamusal alanın erkekler için de teşvik edici olduğu söylenemezdi. Bugün Fas, 1947'den itibaren yaşanan değişimin bütün kadınlara –maddi eşitsizlikler dışında- eşit olarak yansımasının avantajlarına sahip. Gelgelelim fikirlerin özgürce dile getirildiği çoklu karşılaşmalar alanından söz edilemez. Bu açıdan Marakeş'te bulunduğum günlerde beni en çok etkileyen tarihi yapı olan, 14. Yüzyıl'da Berberi Merenids Hanedanı dönemi eseri- daha sonraları yeniden inşa sırasında Endülüs ögeleri de eklenen- Endülüs Ali Bin Yusuf Medresesi'nin faaliyetinin günümüzde neye karşılık geldiğini düşünmeden edemedim. Bir dönemde başarıyla gerçekleştirilmiş şehirli/medeni kültürü geliştirmektense tekrarlamaktaki ısrar, başarılı bir tekrara bile duyarsızlaşma gibi bir sonuç veriyor.
Berberi kadınlarının direncinden söz ediyordu, yıllardır Fas'ta yaşayan İlkin Hanım. İslami kaynaklarla yeniden tanışmanın, İbni Arabî'nin ayak izlerini taşıyan Magrip'te kadınların lehine bir süreci başlattığı söylenilebilir. Bu tanışma aynı zamanda gelenek içinde içselleştirilmiş dini ahkâmın da başka bir şekilde etkinleşmesinin önünü açmış.
Cellabe giderek şöyle görünüyor bana: Takva örtüsünde buluşmak. Fas ikliminden Endülüs'e akan, orada gelişip Fas'a geri dönen gelişmiş bir kadın varlığı olgusundan söz edilebilir.
Varsıl da yoksul da aynı giyside buluşuyor; kumaşı daha ucuz veya pahalı olabilir. Tabii cellabeyi yeğlemeyen örtülü kadınlar da var. Kimisi Türkiye ve Suriye tarzında pardösü ve başörtülü, kimisi koyu renkli çarşaf ve peçe kullanıyor. Türkiye'de de rastlandığı şekilde kısa tunik ve dar pantolon üstüne uzun başörtüsü örtenlere de rastlanıyor. Bu arada Fas şehirlerinde uğradığım kitapevlerinde, başörtülü kadınlara dönük "hayat tarzı" dergileri de ön sıralardaki tuttukları yerle dikkatimi çekti.
Başörtülü olanla olmayan arasında yasakların bizim ülkelerimizin gençlerinin bedenlerine ve mimiklerine damgasını vuran muamele farklarının izleri yok Fas'ta. Marakeş'te kaldığımız otelin personeli arasında her düzeyde başörtülü kadın vardı. El-fna Meydanı'nda peçeli kadınlar hemcinslerine kına dövme yapıyordu. Yaşlı kadınlar su, şerbet, kuruyemiş satıyordu. Meydana bakan, tajin yediğimiz lokantada masamıza bakan garson başörtülü genç bir kızdı.
Araştırıldığında belki farklı izler çıkacak karşımıza: Fransa sömürgesi olmuş ve hâlâ bunun etkisini yansıtan bir ülke, Fas. Özellikle kadınların hâlâ bir tür çarpık yorum kurbanı Şehrazat olarak görülmenin güçlükleriyle yüz yüze olması anlaşılabilir. Mernissi, Batı'nın akıllı ve zeki kadınlara tahammülü olmadığını savunuyor. Bu nedenle de ölüme razı olmayarak cümleleriyle savaşım veren Şehrazat, oryantalist muhayyilede değişime uğrayıp fettan, işveli bir harem dilberine dönüşüyor.
Arap Baharı başladığında Fas Kralı acilen başlattığı reformlara kadın meselelerini de katmış ve meclisin açılışında yaptığı konuşmada hadisler okuyarak, parlamento üyelerinden kadının aile içindeki ezilmişliğine karşı çalışmalarını istemişti. Bunun önemli bir sonucu, evli kadının kaç yıllık kocasının üzerine evlendiğini bir yabancıdan duyması gibi bir kötülüğün son bulması anlamına gelmiyor. Çünkü rüşvet ve bir makamda tanıdık sahibi olmakla çözümleniyor, ilk eşin rızasını talep eden belge sorunu. Dünya medyasında bu gibi kadın acılarının El-Fna Meydanı misali "renkli " Fas imgelerinin gerisinde kayboluyor olması ise anlaşılır. Faslı yazar Tahar ben Jelloun'un, "Tanca'da bir çay" isimli tiyatro oyununa kattığı Genet'in diliyle sergilediği gibi, kralın himayesindeki İslam yorumu hiçbir açıdan"siyasal İslam" değil.
Bir yandan keyfi bir şekilde uygulanması olağanlaşmış taaddüt-i zevcat endişesine mahkûmiyet, diğer yandan İslami muhalefet hareketinin lider adayı olabilme. Kanunen erkek dört kadınla evlenebilir, bu konuda mevcut eşine karşı sorumluluğu yok. Gerçi uygulamada pek rastlanmıyor taaddüt-i zevcata. Diğer taraftan, ise İslamcı Adalet ve İhsan Hareketi lideri Şeyh Yasin'in vefatından sonra yerine geçebilecek adaylar arasında kızı Nadya'nın da adının geçmesini olağan karşılayan bir ülke, Fas.
Fas kadını adeta nice oryantalist ressamın, hatta yolu Kuzey Afrika'ya düştüğünde Delacroix'in "Cezayir Kadınları"nı taklit etmekten kendini alamayan Le Corbusier'in bile rehavet hali içinde tasvir ettiği Şarklı Müslüman kadın imgelerinin mirası yüzünden, modernliğin hareminin baskılarının azabını iki kat yaşıyor. Cellabe, bu azaba karşı şefkatli, aşina bir sığınak olarak da göründü bana.
Özellikle Marakeş'te motosiklet veya mobilet kullanan hatırı sayılır bir kadın nüfusu var. Gueliz Meydanı'nın kenarında arkadaşlarımı beklerken bir on dakika içinde sayısız mobiletli kadının adeta bir tür hız hırsıyla caddeden geçtiğini gördüm. Daha önce Kapalı Çarşı içinde gezinirken de hemen yanı başımdan mobiletli hanımların geçtiğini görmüştüm. Kral ehliyet hakkı tanıdıktan sonra kadınlar trafiğe hakim oldu, demişti, kapalı çarşıda bir esnaf. Mernissi'nin Şehrazatları başkaları tarafından keyfi bir şekilde yorumlanarak imgelere hapsedilmenin acısını mobiletlerle mi çıkarıyor, diye bir soru geliyor aklıma.
Daha önemli bir şeyler de makul bir açıklama yapılmaksızın gecikiyor, bir şeyler azımsanıyor belki. Ancak şu apaçık: Ezan okunduğunda sayfiye şehirlerinde bile müminler, omuzlarında seccadelerle camiye akıyor. Faslılar galiba çözülemeyen sorunlarını kralın sorgulanamazlığının oluşturduğu o müphem alana göndererek yüreklerini serinletmeye çalıştıkları bir aralıkta, yeni bir baharın haberini bekliyorlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016