DOĞAN ÖZGÜDEN
Uluslararası siyaset sahnesinde Venezuela üzerine yeni bir traji-komik gelişme yaşanmakta… Tam bu yazıyı yazmaya başlarken bilgisayar ekranına düşen bir habere göre, ABD’nin dümen suyunda giden Avrupa Parlamentosu da 751 üyesinden 439’unun oyuyla muhalif lider Juan Guaido’yu ülkenin geçici devlet başkanı olarak tanımış bulunuyor.
AB'nin önde gelen üyelerinden Almanya, Fransa, İspanya ve İngiltere daha önce Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya, hafta sonuna kadar seçim kararı almaması halinde Guaidó'yu Venezuela lideri olarak tanıyacakları yolunda uyarmıştı.
Rusya'nın resmî haber ajansı RIA'ya açıklamalarda bulunan Maduro ise, uluslararası arabulucuların katılması kaydıyla muhalefetle görüşmelere hazır olduğunu belirterek "Venezuela'nın yararı ve barışın sağlanması için muhalefetle müzakere masasına oturmaya hazırım" demişti.
Rusya ve Çin başta olmak üzere birçok devletin Maduro’ya destek vermesine rağmen Atlantik ittifakının iki yakası da Venezuela’nın başına sağcı bir yönetim oturtmakta kararlı.
Tıpkı 70’li yıllarda Şili’de sol destekli cumhurbaşkanı Allende’nin ABD’nin tezgâhladığı bir darbeyle devrilip yerine faşist general Pinochet’nin oturtulması gibi... ABD’nin başını çektiği Batı ülkeleri tarafından desteklenen sağcı muhalefetin, şimdilik yönetime sadık görünen orduyu da el altından pazarlıklar ve kışkırtmalarla oyuna dahil ederek Maduro’yu devirmesi ihtimal dışı değil.
Bizim açımızdan iki olay arasındaki büyük fark, Türkiye’yi yönetenler Şili’deki darbe karşısında ABD’nin safında yer alıp darbecileri alkışlarken, bu kez Tayyip yönetiminin “anti-emperyalist” kesilerek Maduro’ya sahip çıkması…
Sadece o mu? Nazım Alpman dostumuz dün Artıgerçek’teki yazısında manzarayı çok iyi resmetmiş:
“Yılların anti-komünisti Devlet Bahçeli de Venezuela'nın ‘sosyalist’ liderine karşı gönülden bir destek verdi. Türkiye Komünist Partisi (TKP) 26 Ocak 2019 Cumartesi günü Kadıköy'de bir sokak gösterisiyle Venezuela Devlet Başkanı'nın yanında olduklarını açıkladı. Venezuela'nın Ankara Büyükelçisi de katıldı. Sosyalist solun bütün partileri ve grupları ‘doğal olarak’ ABD karşısında kim varsa onun yanında dururlar. Bu defa sağ cenah da anti-emperyalist kanatta konuşlandı.”
Sahi, bu sağ kanat her daim anti-emperyalist kanatta mı konuşlanmıştı? O günleri yaşayanlardan hâlâ hayatta olanlar bu sağ kanadın nerede konuşlandığını hiç unutabilir mi?
50 YIL ÖNCESİNİN ABD UŞAKLARI VE FEDAİLERİ...
Tam 50 yıl önce, 1969’un başlarıydı… Dönem, Ernesto Che Guevara’nın Bolivya’da ABD uşakları tarafından katledilmiş olmasına rağmen birçok Latin Amerika ülkesinde anti-emperyalist mücadelenin gerilla örgütlenmeleriyle güçlendiği dönemdi… Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olduğu halde halkı büyük sefalet içinde yaşayan Venezuela’da devrimci güçlerin oluşturduğu Milli Kurtuluş Cephesi ABD emperyalizmine ve onun dümen suyundaki yöneticilere karşı yiğitçe mücadele veriyordu.
Dönem aynı zamanda Türkiye’de ABD emperyalizmine ve NATO’ya karşı mücadelenin devrimci gençliğin de gittikçe büyüyen kitlesel katılımıyla iyiden iyiye güçlendiği dönemdi.
Vietnam’da CIA’nın karşı harekât uzmanı olarak görev yapmış olan Robert Komer, Türkiye’ye ABD büyükelçisi olarak geldikten sonra 6 Ocak 1969’da ODTÜ’yü ziyareti sırasında arabasının Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Ulaş Bardakçı ve Mustafa Taylan Özgür’ün de dahil olduğu devrimci gençler tarafından ateşe verilmesi sadece AP ve MHP gibi Amerikan uşaklığı tescilli olan partileri değil, solcu geçinen belli kesimleri de telaşa düşürmüştü.
Türkiye İşçi Partisi’nin 1965’te 15 milletvekiliyle Meclis’e girerek siyasal gündemi değiştirmeye başlamasından sonra “ortanın solu” ucubesini yaratarak sola açılışın önünü kesmeye çalışan İnönü-Ecevit ikilisi de, bu gelişmelerden sonra NATO’yu savunan demeçler vermeye başlamıştı.
40’lı yılların ikinci yarısında Türkiye’nin kapılarını ABD emperyalizmine sonuna dek açmış olan İnönü’nün bu tavrı o yılları yaşamış olanlar için hiç de şaşırtıcı değildi. 21 Ocak 1969 tarihli Ant’ı “Hayır İnönü! Türkiye NATO’da kalamaz” yazılı bir kapakla yayınlamıştık.
Üzerinden iki hafta geçmemişti ki, ABD 6, Filosu’nun İstanbul’u ziyaretini protesto için 16 Şubat 1969’da büyük bir yürüyüş ve miting organize eden işçilere ve gençlere o korkunç “Kanlı Pazar” saldırısı yapıldı.
Saldırıyı izleyen günlerde, ünlü düşün dergisi Papirüs’ü çıkartmakta olan değerli dostumuz şair ve yazar Cemal Süreya bir öneriyle geldi. Fransa’da Venezuela Milli Kurtuluş Cephesi lideri Douglas Bravo’nun Venezuela’da sömürü düzenine tam anlamında son verilebilmesi ve ülkenin süper güçlerden tamamen bağımsız bir yönetime kavuşabilmesi konusundaki görüşlerini içeren bir kitap yayınlanmıştı. “Türkiye’de de mutlaka okunmalı. İstersen hemen Türkçeye çeviririm” diyordu. Kısa zamanda çevirdiği kitabı 1969 Nisan’ında “Milli Kurtuluş Cephesi – Douglas Bravo konuşuyor” adıyla yayınladık.
Kitabın yayınlanması üzerine ABD emperyalizminin uşaklığını yapan İslamcı ve ırkçı çevrelerin Ant’a saldırıları daha da yoğunlaştı. Bugün keskin Maduro dostu kesilen Recep Tayyip Erdoğan’ın o dönemdeki İslamcı ağababaları bize en gözü dönmüşçesine saldıranlardandı.
O günlerde Müslüman Kardeşler tarafından TC başbakanlığına hazırlandığını belgelerle açıkladığımız Necmeddin Erbakan, Anadolu’daki İslamcı işadamlarının da desteğiyle Türkiye Odalar Birliği’nin genel başkanlığını ele geçirmişti. Yaptığı ilk işlerden biri de tüm dünya kapitalistlerini bir araya getiren Uluslararası Ticaret Odası'nın yıllık kongresini İstanbul’un göbeğinde, “Kanlı Pazar”ın yaşandığı Taksim Meydanı’nın yanıbaşındaki İstanbul Kültür Sarayı’nda ağırlamak olmuştu.
Kongrenin toplanacağı haberini, fetih kutsaması içindeki İslamcıların da dikkatini çekmek için, Ant'ın 3 Haziran 1969 tarihli sayısının kapağında "Fethin 516. yılında İstanbul kapitalist işgali altında" başlığıyla duyurmuştuk.
Dünya kapitalistlerini en iyi şekilde ağırlayabilmek için devletin tüm olanakları seferber edilmiş, yapımı 23 yıldır süren Taksim'deki İstanbul Kültür Sarayı birçok eksiklere rağmen alelacele kullanıma açılmıştı. Uluslararası Ticaret Odası'nın genel başkanı Arthur K. Watson, ki aynı zamanda çokuluslu IBM'in İdare Meclisi Başkanıydı, İstanbul'a gelişinde resmî törenlerle bir imparator gibi karşılanmıştı. Ağırlama komitesinde Vehbi Koç, Sakıp Sabancı ve Nejat Eczacıbaşı'nın yanı sıra İstanbul Valisi Vefa Poyraz, Belediye Başkanı Fahri Atabey ve de Türk Ordusu'ndan Selami Pekün adında bir general bulunuyordu.
Dünya kapitalistlerinin toplantısını kamuoyuna olumlu göstermek ve tepkileri önlemek için de Bâbıâli'nin başlıca medya şeflerinden oluşan bir Halkla İlişkiler Komitesi kurulmuştu.
Kültür Sarayı'ndaki kongreyi açış konuşmasına Arthur K Watson Ant'a saldırarak başlamıştı: "Size bu sabah ne söyleyebileceğimi haftalardır düşündüm. Dünya iş aleminde geçmiş iki yılı size özetleyecek, benim görüşüme göre nerede olduğumuzu size söylemeye çalışacak ve nereye gidebileceğimize ait tahminimi sizinle paylaşabileceğim bir yol bulmak istedim. İlhamımı sonunda, hiç umulmadık bir yerde, bir küçük İstanbul gazetesinde buldum. Makale yazarının inançları, anladığıma gör Mao Çe Tung'un biraz daha solunda..."
Watson, "Ben bu makaleyi ciddi olarak ele almak niyetindeyim. Makale yazarına direkt olarak cevap vereceğim" dedikten sonra Ant'ın UTO Kongresi'ne ilişkin haber ve yorumlarından paragraflar alıyor ve yanıt niyetine kapitalistlerin tüm dünyada ne denli insani bir rol oynadıklarını anlatıyordu… Oysa o günlerde kapitalistlerin çıkarları uğruna Vietnam Savaşı tırmandırılıyor, Latin Amerika'da, Afrika'da, Asya'da, hatta Yunanistan örneğinde olduğu gibi Avrupa'da faşizan darbeler birbirini kovalıyordu.
Bâbıâli medyası, genel yayın müdürleri de tezgaha ortak edildiğinden, "güler yüzlü kapitalizm" propagandasına geniş yer veriyor, yedi düvelden gelmiş kapitalist eşlerinin hamam sefalarını "binbir gece masalları" havasında yansıtıyordu.
Kongreden sonra çıkan ilk Ant'ta tüm bu pislikleri ayrıntılarıyla verdik. "Başkapitalist Watson'a" başlıklı başyazıda şunları yazmıştım: "Evet, Ant sosyalist bir dergidir, soldadır. Mao Çe Tung'un emperyalizme ve kapitalizme karşı verdiği savaşın yüzde yüz haklı olduğuna inanır. Ama gerçekleri görmek için kişinin Mao'nun solunda olmasına dahi gerek yoktur. Sadece kapitalist ya da kapitalist uşağı olmamak kafidir(...) Amerikan emekçi halkından devlet bütçesine toplanan vergileri, insanları birbirine kırdırmak uğruna iç eden bir korporasyonlar kapitalizminin başıdır Watson... Ve bacakları kasıklarına, kolları koltukaltlarına kadar kan içindeyken, İstanbul'un kaşanelerinde emekçi Türkiye halkına, ezilen dünya halklarına kapitalizmin zafer türkülerini söylemekte, dünyaya meydan okumaktadır!"
KÜBA'YA İKİNCİ CAMİ VE DE SİMON BOLİVAR'IN KILICI
Evet, o günlerin üzerinden tam yarım yüzyıl geçti. O zaman ABD emperyalizmine karşı mücadele verenlerin hayatta olanları, sınıf değiştiren bazı istisnalar dışında, şimdi de ABD emperyalizmine karşı…
Ya o dönemde ABD emperyalizminin uşaklığını ve fedailiğini yapan İslamcılar ve ırkçılar?
17 yıldır ülkenin kaderine tek başına hükmeden Erdoğan’ın bir “bölgesel süper güç” lideri, hatta Afrika’nın batısından Çin’e ve Endonezya’ya dek tüm İslam dünyasının halifesi olma hesapları Washington’unkilerle ters düştüğü zaman yaptığı kabadayılık gösterileri o uşak ve fedai takımını da bugün “anti-emperyalist” maskesi takınmaya zorluyor.
Bir zamanlar en ağır hakaretlerle saldırdıkları, yıllarca zındanlarda çürüttükleri Nazım Hikmet’in işlerine gelen bazı şiirlerini artık büyük bir yüzsüzlükle dillerinden düşürmedikleri gibi…
O kadar ikiyüzlüdürler ki, MHP’li milletvekilleri Küba’ya yaptıkları ziyarette Che Guevara beresiyle resimler çektirir, Erdoğan bir yandan Che Guevara anıtı önünde fotoğraf çektirirken öte yandan Amerika kıtasının 1492’den önce Müslümanlar tarafından keşfediliğini ileri sürerek "Kristof Kolomb'un hatıralarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahsedilmektedir. Kübalı kardeşimle bunu konuşuruz. O dağın tepesine bir cami bugün de yakışır” saçmalıklarında bulunur.
Maduro ile zaten “dünya ahret kardeş” gibidir… Türkiye dostluğunu Ertuğrul dizisinin çekildiği film setinde Osmanlı kılığına girerek ve “kalbe giden yol mideden geçer” misali özel uçağını İstanbul’da indirip bir kebapçıyı onurlandıran Maduro, Venezuela’ya gittiğinde Erdoğan’ı Caracas‘taki Miraflores Sarayı'ndaki resmî törende Simon Bolivar'ın kılıcının replikasını sunarak onurlandırır.
Erdoğan ve İslamcıların bugünkü ABD emperyalizmi karşıtlığı takiyyeciliklerinin şanındandır,
Hele bir Suriye’nin IŞİD katillerinden temizlenmesi operasyonu bittikten sonra bu mücadelenin asıl kahramanı Kürt halkına ihanet edip onları da Türkiye’deki kardeşleri gibi Tayyip zulmüyle karşı karşıya bıraksın, Trump’tan büyük dost olmaz.
Konjonktür elverdikçe tekrarladıkları gibi… ABD Türkiye’nin “stratejik ortağı” değil mi? Arada cilveleşmeler yaşanmış olsa da, eski dosttan düşman olmaz!
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024