DOĞAN ÖZGÜDEN
Avrupa Sürgünler Meclisi’nin geçen cuma akşamı Nürnberg’te düzenlediği sempozyumda sürgünlüğü dayatan koşullardan, özellikle kitlesel soykırımcı ve özgürlük düşmanı faşizan baskılardan bahsederken sadece Türkiye değil, benzeri uygulamaları yapan tüm ülkeleri, 20. yüzyılda tüm insanlığı iki kez dünya savaşına sürükleyen emperyalist güçleri, özellikle de Almanya’yı düşünüyordum.
Nasıl düşünmeyeyim ki, toplantının yapıldığı Nürnberg kenti, Hitler’in yönetim ve kitlesel gösteriler merkeziydi… Nazi partisi NSDAP’nın ilk toplantıları 1923’te Münih’te, 1926’da Weimar’da yapılmışken, 1927’den itibaren Naziler her yıl sadece bu kentte bir araya gelmişlerdi. Hitler’in havlama ya da ulumayı andıran konuşmalarıyla tüm insanlığa kin, tehdit ve korku saldığı büyük mitingleri de Nürnberg’te gerçekleştirilmişti.
Dahası, tüm dünyayı kana bulayan Hitler, 1945’te Kızılordu’nun Berlin’e girişi sırasında intihar ettikten sonra diğer Nazi elebaşılarından müttefiklerce yakalanabilenlerin yargılanması için Nazizm’in yükselişine beşiklik etmiş olan Nürnberg kenti seçilmiş, savaş galibi ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa’nın görevlendirdiği yargıçlardan oluşan Nürnberg Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından 20 Kasım 1945’den 1 Ekim 1946’ya kadar süren duruşmalar sonunda Hermann Göring’in de aralarında bulunduğu 12 sanık idama, 3’ü müebbet hapse, 4’ü de 10-20 yıl arası hapis cezalarına mahkum edilmişti. Hitler’in en yakın suç ortaklarından Göring idamına birkaç saat kala hücresinde intihar etmişti.
***
Çocukluk günlerimdi… Türkiye savaşa girmemişti ama “savaşa hazır olma” teyakkuzunun yarattığı terör ortamı, kıtlık, özellikle yaşadığım köylerde yoksul köylünün çektikleri belleğime asla silinmeyecek şekilde kazınmıştı. Bunları “Vatansız” Gazeteci kitabımda ayrıntılarıyla anlattım.
1944-45 yıllarında, okulsuz ara istasyonlardaki demiryolu emekçilerinin çocukları için Konya Garı’nın tam karşısında açılmış olan bir yatılı ilkokulda eğitim görüyordum. İlerici öğretmenlerimiz bizi savaşın gelişimi konusunda sürekli bilgilendiriyor, bazen değerlendirmelere bizleri de katıyordu.
Doğu cephesinde 1943’te Stalingrad’ın, 1944’te Leningrad’ın Kızılordu tarafından, aynı yıl batı cephesinde Fransa ve Belçika’nın büyük bölümünün. Normandiya Çıkarması’nı başaran Müttefik Kuvvetler tarafından Nazi işgalinden kurtarılmasını nasıl coşkuyla anlattıklarını unutmam mümkün değil.
Ne ki, bu sevinç yaşanırken 1944’ün son günlerinde Alman Ordusu’nun son bir debelenişle tüm güçlerini seferber ederek Belçika’nın Ardenler bölgesine girdiği, intikam duygusuyla bu yerlerde halka zulmettiği haberleri gelmişti.
Ama son silkinişler de fayda vermeyecek, Alman birlikleri kısa zamanda geri püskürtüldüğü gibi, Mayıs 1945 başında Kızılordu’nun Berlin’e girip Reichstag’da kızıl bayrağı dalgalandırmasıyla 12 yıllık Nazi kâbusu son bulacaktı.
Hitler başına neler geleceğini bildiği için Berlin’in düşmesinden iki gün önce metresiyle birlikte intihar etmiş, İtalya’nın faşist lideri Mussolini de ondan bir gün önce partizanlar tarafından ele geçirilerek idam edilmişti.
Hitler yok olup Berlin düştükten sonra geride kalan Nazi erkânının Almanya’nın müttefiklere kayıtsız şartsız teslimini imzalamaktan başka yapabilecekleri bir şey kalmamıştı.
Çocukluğumun derin iz bırakan anılarındandır… Savaş boyunca herkes gibi biz yatılı okul çocukları da ekmek karneye bağlandığı için günde bir iki dilimle yetinmek zorundaydık, peynir, zeytin de sınırlıydı…. Bir sabah yemekhaneye indiğimizde gözlerimize inanamamıştık. Masalardaki ekmek sepetleri tepeleme doluydu. Beyaz peynir dilimleri sanki her zamankinden daha iri kesilmişti, zeytin taneleri de daha fazlaydı. Şaşkın şaşkın birbirimize bakarken nöbetçi öğretmen yüzünde coşkulu bir ifadeyle yemekhaneye dalmış, “Çocuklar” demişti, “nihayet Müttefikler düşmanı boğdu, Nazi Almanyası teslim oldu. Bunun şerefine bugün içine ekmek serbest... Dilediğiniz kadar yiyebilirsiniz.”
Ne ki ekmek sevincimiz uzun sürmemişti. Ertesi günden itibaren dilimler yine sayıyla gelmeye başlamıştı. Kıtlık ve karneli yaşam devam ediyordu… Ama savaşsız bir dünyada yaşama umudu her şeyi unutturuyordu.
***
Faşist diktatörlükler Almanya ve İtalya’da 75 yıl önce son bulmuştu ama faşizm kendi ülkem Türkiye’nin gündeminden hiç mi ama hiç eksik olmadı.
CHP’nin tek parti döneminde vatandaşın siyasal ve sosyal haklarını hiçe sayan devlet terörü İttihat ve Terakki’den müdevver Türk ırkçılığının yanı sıra 20’li yıllarda İtalya’da, 30’lu yıllarda Portekiz, İspanya ve Almanya’da kurulan faşist diktatörlüklerden ilham alınarak uygulamaya konulmamış mıydı?
Tüm gazetecilik yaşamında başımızda Damokles’in kılıcı gibi duran Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddeleri Mussolini’nin ceza yasasından kopya edilmemiş miydi?
1962 senesinde işçi sınıfının sendikal liderleri tarafından kurularak ülke siyasetine emekten yana yeni bir ses getiren Türkiye İşçi Partisi kitlesel bir güce dönüşmeye başlayınca sadece resmen faşist MHP değil, iktidardaki AP de, ana muhalefetteki CHP de bu yeni sesi susturmak için seferber olmamışlar mıydı?
1965-66’da Akşam gazetesini yönetirken bu tehlikeye karşı kamuoyunu sürekli uyarmış, ayrıca faşizmin kaynaklarını, iktidara geliş yöntemlerini, tekelci sermaye tarafından nasıl desteklendiğini, insan haklarını ve özgürlükleri nasıl ihlal ettiğini açıklayan Faşizm* adlı bir kitap yazmıştım. İktidarın ve sermaye çevrelerinin baskısıyla gazete yönetiminden uzaklaştırılmamın başlıca nedenlerinden biri bu kitabın Akşam Kitap Kulübü tarafından yayımlanmasıydı.
Alman faşizmine beşiklik ve hattâ başkentlik etmiş olan Nürnberg’e altı saat süren tren yolculuğunda bunlar film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu.
Ayrıca, Nürnberg toplantısına giderken geride bıraktığımız Belçika tam da o gün Nazi Ordusu’nun Ardenler’e saldırısının 75. yıldönümü dolayısıyla dört gün sürecek olan anma etkinliklerini başlatıyordu. Özellikle bölgenin merkezi durumunda olan Bastogne’daki etkinliklere sadece Belçika’nın değil, Avrupa’nın dört bir yanından, hattâ Amerika’dan onbinlerce insanın gelmesi bekleniyordu.
Ardenler’de Hitler’in ordusuna kahredici son darbe vurulmuştu, varacağımız Nürnberg’te ise Hitler’in en yakın cürüm ortakları layık oldukları cezalara çarptırılmışlardı.
Bu nedenle olsa gerek, cuma akşamı sürgünler sempozyumundaki konuşmalar bittikten sonra Avrupa Sürgünler Meclisi yöneticisi arkadaşlarla sohbet ederken program dışı bir istemde bulundum:
“Yarın sabah erken saatlerde trenle Brüksel’e döneceğiz… Ama ahir-i ömrümde Hitler’in bir zamanlar tüm dünyaya dehşet saldığı ünlü Nürnberg miting alanlarını ve cürüm ortaklarının mahkum edildiği Nürnberg Uluslararası Ceza Mahkemesi binasını uzaktan da olsa görmeden olmaz...”
Sağ olsun, Sinan Aydın arkadaşımız, Brüksel trenini kaçırmayalım diye sabahın köründe İnci’yle beni otelden alarak tüm bu alanlara götürdü. Ziyaret saati olmadığı için 11 kilometrekarelik mitingler alanında bulunan ünlü Kongre Salonu’nu da, Nazilerin yargılandığı Adalet Sarayı’nı da ancak dışarıdan görebildik.
***
Nazi mitingleri alanını gezerken ister istemez 21. yüzyılda ülkemizin başına bela olan Türk-İslam faşizminin Yenikapı mitinglerini, Adalet Sarayı’nın önünde duraklarken yine Türk-İslam faşizmi liderlerinin günü geldiğinde nerede yargılanabileceğini düşündüm.
Brüksel’den ayrılmadan önce bilgisayarıma Tutuklu Hukukçular Girişimi’nin dehşet verici sayılarla dolu 10 Aralık 2019 tarihli bir raporu ulaşmıştı.
2016 çakma darbesinden sonra 559.064 kişi yasadışı örgütlerle ilişkide oldukları gerekçesiyle kovuşturmaya tabi tutulmuş, 27’si milletvekili olmak üzere 261.700 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 91.283’ü tutuklu olarak yargılanmış.
Tutuklananlar arasında Anayasa Mahkemesi’nin iki üyesi, 193 Yargıtay üyesi, 2.360 yargıç ve savcı, 562 avukat ve 308 gazeteci bulunuyor.
Aynı dönemde 90’ı belediye başkanı olmak üzere 146.713 kamu görevlisi, 4.463 yargıç ve savcı, 8.693 akademisyen, 6.687 doktor ve sağlık görevlisi, 44.392 öğretmen görevden uzaklaştırılmış.
Devlet terörüne ilişkin bir başka veri:
Adalet Bakanlığı’nın 13 Eylül 2019 tarihli resmi açıklamalarına göre, AKP iktidarı 2006 ve 2019 yıllarını kapsayan 14 yıllık süreçte 178 yeni cezaevi açmış. Sadece bu yılın ilk dokuz ayı boyunca açılan yeni cezaevi sayısı 14… Türkiye’de halen 272 kapalı, 76 açık cezaevi, 4 çocuk eğitim evi, 9 kadın kapalı, 7 kadın açık ve 7 çocuk kapalı cezaevi olmak üzere toplam 375 cezaevi bulunuyor. Cezaevlerinde yatanların toplam sayısı ise 264 bin…
Tayyip Erdoğan’ın 14 yılda inşa ettirdiği 178 yeni cezaevi içinde kuşkusuz en görkemlisi, Türk medyasında verilen rütbe sıralamasına göre büyüklük ve ihtişamda Kuala Lumpur, Manchester, Los Angeles, Antwerp, Rotterdam, Dublin, Birmingham adalet saraylarını da geride bırakarak birinci sıraya oturan İstanbul Anadolu Adalet Sarayı…
60’lı ve 70’li yıllarda haftanın nerdeyse her günü yargılanmak için koridorlarında saatlerce beklediğim, Ant Dergisi’ne yetiştirmek için yazılarımı Hermes Baby daktilo makinesiyle mahkeme kapısında yazdığım Sultanahmet’teki adliye sarayı artık tarihe karışmış,
Yine Türk medyasının verdiği bilgilere göre 360 bin metrekare alana yayılmış İstanbul Anadolu Adalet Sarayı 297 adet duruşma salonu, 326 adet savcısı odası, 22 adet başsavcı vekili odası, 30 adet müfettiş odası, 50 adet icra dairesiyle gerçekten göz kamaştırıyor.
Nürnberg’te içine giremediğimiz, karşıdan seyretmekle yetindiğimiz adalet sarayı, dıştan bakışta sıradan bir devlet dairesi… Özgürlükleri ve insan haklarını boğazlamaktan sanık Nazi suçluları bu binanın 600 numaralı duruşma salonunda yargılanmış ve bu salon tarihe geçmiş… Günümüzde de bu 600 numaralı duruşma salonunda ağır ceza gerektiren cinayet davalarına bakılmaktaymış.
Türkiye’de gün gelir de, özgürlükleri ve insan haklarını boğazlamaktan sanık Türk-İslam faşizmi suçluları yaptıklarının hesabını vermek zorunda kalırlarsa, yargılanacakları yer herhalde ne bir zamanların külüstür Sultanahmet Adliyesi gibi, ne de evkaf dairesi görünüşündeki Nürnberg Adliyesi gibi bir yer değil, mutlaka ve mutlaka kendi kurdukları o dünyanın en görkemli adalet sarayı olan İstanbul Anadolu Adalet Sarayı olacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024
11.12.2023