DOĞAN ÖZGÜDEN
Bugünkü yazımı yazmaya koyulmuştum ki, TÜSTAV’ın ekranıma düşen bir mesajıyla sarsıldım: "TİP üyesi, Vakfımızın bağışçısı, şair, ömrünü sosyalizm mücadelesine adamış Abdullah Nefes yaşama gözlerini yumdu. Mücadelesi ve anısı önünde saygıyla eğiliyoruz."
Benden beş yıl sonra, 20 Ekim 1941 yılında doğmuş olsa da, 60'ların sosyal uyanış yıllarında hem Türkiye İşçi Partisi militanları, hem de sosyalist gazeteci ve yayıncılar olarak aynı mücadeleyi paylaştık.
1963 yılında ben Türkiye İşçi Partisi'nin İzmir ve genel merkez örgütlerinde sorumluluk üstlenirken Abdullah da partinin Ankara Gençlik Kolları ve Ankara Merkez İlçe başkanıydı. Yayıncılık yaşamına TİP'in yayınladığı ve benim de yazı kurulunda bulunduğum Sosyal Adalet dergisinde 1964 yılında yazı işleri müdürü olarak başlamıştı. Benim Akşam gazetesini yönettiğim 1965-66 yıllarında Abdullah da Ankara'da partili genç arkadaşlarıyla birlikte Dönüşüm dergisini çıkartıyordu. 1968 yılından itibaren Türk Sinematek Derneği Ankara şubesini 3 yıl boyunca yöneten ve bu arada Ser Yayınları'nın kuruluşunda yer alan Abdullah. 12 Mart 1971 darbesinden sonra tutuklanarak 1974 yılına kadar Ankara Mamak, Ulucanlar ve Adana Cezaevlerinde yatmıştı.
Sosyalist meslektaşımız Abdullah Nefes’le yıllar sonra, 2016’da, sosyal medyada tekrar buluşmamızın öyküsünü ve ölümü üzerine duyduğumuz acıyı ayrıntılı olarak Facebook sayfasında paylaştım.
Bu haftaki yazımın ana konusunu oluşturan “Tayyip-Putin Bilardosu” da nereden çıktı?
Artıgerçek ve ArtıTV’nin değerli yorumcularından Armağan Kargılı, 20 Nisan’da yayınlanan “Erdoğan, Putin’den kurtulmaya mı çalışıyor?” başlıklı yazısında Suriye, Libya, Karabağ ve en son Ukrayna konularında karşıt konumda olmalarına rağmen ABD ve AB’nin dayatmalarına karşı bir şantaj unsuru olarak Putin’le ilişkileri canlı tutmaya özen gösteren Erdoğan’ın artık köşeye sıkıştığını belirterek şöyle diyordu:
“Ukrayna’da çıkacak olası bir içsavaşın muhtemelen Rusya-NATO çatışmasına dönüşeceği öngörüsü ile Türkiye şimdiden pozisyonunu almaya başladı bile, bu konuda muhtemelen ABD’den işaret bekliyor. Şimdi sorun, iç politikadaki Putin desteğine benzer bir desteği ABD ve NATO Erdoğan’a verecek mi? Böyle bir destek gelmezse eğer, AKP iktidarının baş aşağı gidişinin önünde kimse duramaz.”
Gerçekten de AKP’nin 18 yıllık iktidarında Tayyip’in Putin’le ilişkileri tam bir bilardo partisine dönüşmüş durumda.
6 yıl kadar önce dış siyaset konusunda önemli belgeler yayınlayan Global Politics’teki bir yazıda uluslararası ilişkilerde farklı modellerden biri olarak “Bilardo Topu Modeli”nden söz ediliyordu. Bu modele göre, “Devletler, birbirleriyle çarpışan bilardo toplarıdır. Egemenlik, topun çarpışmanın etkisine dayanmasını sağlayan, yırtılıp çatlamaz sert dış kabuğudur. Ancak topların hepsi aynı büyüklükte değildir, bu yüzden uluslararası politikada 'büyük güçlerin' çıkarları ve davranışları ağır basar.”
Evet, 21. yüzyıl Rusya’sı ile yine 21. yüzyıl Türkiye’si arasındaki ilişkiler de, bilardo tutkulusu iki megalomanın, Çar Putin ile Sultan Tayyip arasındaki bitip tükenmez bir bilardo partisine benziyor.
Ne ki, iki ülke arasındaki ilişkilere damgasını vuran Bilardo Topu Modeli’nin uygulanması aslında Putin ve Tayyip’le de başlamış değil…
1919’da Mustafa Kemal liderliğinde İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’a karşı başlatılan “milli mücadele”nin başarıya ulaşmasında, ondan sadece iki yıl önce, 1917’de Rusya’da kurulmuş olan komünist yönetimin siyasi, askeri ve ekonomik desteği inkar edilmez bir gerçekti. Buna rağmen, Sovyet Komünist Partisi’nin başını çektiği Komünist Enternasyonal’e üye Türkiye Komünist Partisi (TKP)‘nin Türkiye’ye dönen liderleri, Mustafa Kemal’in 22 Ocak 1921’de TBMM’de yaptığı kışkırtıcı konuşmadan bir hafta sonra, 29 Ocak’ta Karadeniz’de katledildiler.
Bu katliama Sovyet yönetimi bir tepki göstermediği gibi, üzerinden iki ay geçmeden, 6 Mart 1921 tarihinde Moskova’da ağırladığı Ankara heyetiyle “Türkiye-Sovyet Rusya Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması”nı imzalayarak Kemalist yönetime desteğini sürdürmekte tereddüt etmedi.
Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sonunda kayıtsız şartsız ABD’nin kontrolü altına girmesine, NATO’ya üye olduktan sonra da Pentagon’un Sovyet sınırındaki ileri karakolu olma misyonunu yüklenmesine rağmen Türk-Rus bilardo partilerinin ardı arkası hiç kesilmedi. NATO güdümlü 1971 ve 1980 faşist darbelerini izleyen yıllarda dahi…
1971 darbesinden bir yıl sonra Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan idam hücresinde gün sayarken Sovyet Yüksek Şurası Başkanı Podgorni 12 Nisan 1972 günü Türkiye'yi ziyaret ederek sadece politikacılarla değil, darbeci generallerle de canciğer dostluk görüşmeleri yapabildi.
O dönemdeki Türk-Rus bilardosunun kürelerinden biri sürgünümüzün 7 inci yılında bizleroi de vurarak Türkiye’ye kesin dönüş yapmamızı engellemişti.
“Ortanın Solu” lideri Bülent Ecevit 1971 darbesinin ardından ikinci kez başbakan olduğunda Sovyetler Birliği’ne tantanalı bir ziyaret yapmış, 23 Haziran 1978’de Moskova’da iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini öngören bir anlaşma imzalamıştı.
Bu anlaşmanın imzalanmasından sonra Türkiye’de sol kitapların daha özgürce yayınlanabilmesi gerekirdi. İnci ile ben de, sürgün yaşamımıza son vererek Türkiye’ye kesin dönüş hazırlığı yapmaya koyulmuştuk. 1974 yılından beri yazdığım ya da çevirdiğim, Brüksel’de İnfo-Türk Ajansı tarafından yayınlanmış olan kitap ve broşürler Türkiye’de kızkardeşim Çiğdem Özgüden’in kurmuş olduğu Güncel Yayınları tarafından art arda basılmaya başlamıştı. Bu kitaplar arasında, Sovyet askeri uzmanları tarafından yazılmış olan Marksist-Leninist Askerlik Bilimi adlı iki cilt de vardı.
Ecevit’in “Moskova Fatihi” olarak ülkeye dönüp alkışlarla karşılanmasından kısa bir süre sonra Türkiye’deki avukatım Marksist-Leninist Askerlik Bilimi’nin İstanbul’da yayınlanması üzerine Donanma Askeri Savcılığı’nın hakkımda kovuşturma açtığını, bu bakımdan ülkeye kesin dönüşümüzü bir süre daha ertelememiz gerektiğini bildirdi.
Bunun üzerine Brüksel’de kalıp bir yandan İnfo-Türk yayınlarını, sendikalar ve göçmen örgütlerindeki çalışmalarımızı sürdürürken, öte yandan Türkiye İşçi Partisi’nin Avrupa’da örgütlenmesi sorumluluğunu üstlendik.
Askeri savcılığın hakkımızda açtığı kovuşturmaya karşı itirazın sonuçlarını beklerken 12 Eylül 1980’de yapılan ikinci faşist askeri darbe Türkiye’ye dönüşümüzü tamamen engellediği gibi, Kenan Evren’in “Kansızlar” diye nitelediği sürgündeki tüm muhalifler gibi bizler de Türk vatandaşlığından atıldık.
Türk-Rus bilardosunda sürpriz vuruşların ardı arkası kesilmiyordu… 12 Eylül faşizminin o kara günlerinde tüm sol örgütler generallerin kurduğu rejimi "faşist" olarak nitelerken Türkiye Komünist Partisi ve yan örgütleri SSCB'nin Türkiye ile ilişkilerini tehlikeye düşüreceği ve barış davasına zarar vereceği gerekçesiyle bu kelimenin kullanılmasına tüm platformlarda karşı çıkacaktı. Öyle ki, TKP’nin bir yan örgütü tarafından Berlin’de çıkartılan Kurtuluş Gazetesi 15 Nisan 1981 tarihli sayısının birinci sayfasında "Türk-Sovyet Dostluğu 60 yaşında" başlığı altında Evren ile Brejnev'in fotoğraflarını yan yana yayınlayabilecekti.
O da yetmezmiş gibi, cunta şefi Evren 25-28 Şubat 1982'de Bulgaristan'a yaptığı ziyarette "Büyük Balkan Yıldızı” nişanıyla taltif edilecekti!
Ancak onyıllardır yakından tanığı olduğum bir gerçek daha var… Bilardo Topu Modeli sadece Türkiye-Rusya ilişkileri için değil, Türkiye-Avrupa ilişkileri için de sonuna kadar geçerli.
Ömrümde hiç bilardo oynamadığım gibi, kurallarını da bilmem… Bilardo partilerine sadece Ant dergisini yayınlamaya başladığımız 1967 yılında, derginin basıldığı Tan Matbaası’nın yakınında, Orhan Kemal başta olmak üzere dönemin ünlü yazar ve çizerleriyle buluşup söyleştiğimiz ünlü Meserret Kahvesi’nde tanık olmuştum.
Siyasal bağlamda ise bilardo’yu ilk kez, 1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmış olan ünlü anti-faşist Alman yazarı Heinrich Böll’ün 1959’da yazdığı, Dokuz Buçukta Bilardo (Billard um halbzehn) adlı kitabıyla tanımak olanağı bulmuştum.
1972 bizim sürgünümüzün en önemli dönüm tarihlerinden biriydi. 12 Mart darbesinden sonra Türkiye’de işlenen insan hakları ihlallerini, insan avlarını, işkenceleri, kitlesel davaları, mahkumiyetleri, idamları, basına ve düşün dünyasına uygulanan baskıları File On Turkey (Türkiye Dosyası) adlı hacimli bir kitapta belgelemiştik.
Başta Avrupa Konseyi ve Avrupa Ekonomik Topluluğu olmak üzere tüm uluslararası kuruluşlara sunduğumuz kitabı şahsen temas kurarak ulaştırdığımız şahsiyetlerden biri de Almanya’daki Heinrich Böll’dü.
1972 yılı Heinrich Böll için iki nedenle son derece önemliydi… Tam da Almanya’da başlatılan anti-terörist bir arama taramada evi basılmış, bu skandala rağmen Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştü.
Heinrich Böll, o dönemde sadece Almanya’da değil, o sırada Avrupa’da faşist yönetim altında bulunan Türkiye, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’daki, ABD ile Latin Amerika ülkelerinde ve de Varşova Paktı ülkelerindeki insan hakları ihlallerine karşı ardıcıl bir mücadele başlatmıştı.
Türkiye’de derhal “Türk düşmanları” listesine alınmış olmasına rağmen, kendisine Nobel Edebiyat Ödülü verilince, Böll’ün diğer kitapları gibi Dokuz Buçukta Bilardo adlı kitabı da 1972 yılında Milliyet Yayınları tarafından Türkçe olarak yayınlanmıştı.
1973’te Hollanda’da legale çıktıktan sonra Türkiye’den getirttiğim ilk kitaplardan biriydi Dokuz Buçukta Bilardo… Almanya'nın Ren bölgesinde yaşayan Fahmel ailesinin üç kuşağı kapsayan dramatik öyküsünü, iç çatışmalarını anlatmaktaydı. Aile içi bu çatışmalar, aslında Alman toplumu içindeki çatışmaların bir izdüşümüydü.
İç hesaplaşmanın önemli bir bölümü Köln kentindeki Prince Heinrich Oteli’ndeki bilardo salonunda geçtiği için kitaba böyle bir ad vermiş olan Böll, bu kitabında kendi acılarını da dile getiriyordu… Çünkü kendisi de Köln’de doğup büyümüş, kentin Nazi diktası altında çektiklerini bizzat yaşamış, savaşın sonuna doğru da Müttefikler tarafından bombalanıp tarümar edildiğine tanık olmuştu.
Dokuz Buçukta Bilardo yazarı Böll de dahil yüzlerce uluslararası tanınmış şahsiyetin, Avrupalı demokrat ve ilerici parlamenterlerin Türkiye’deki rejimi tıpkı Yunanistan’daki albaylar diktası gibi Avrupa Konseyi’nden attırma gayretleri, ne yazık ki, Bilardo Topu Modeli uyarınca, özellikle de Ecevit’in engelleyici müdahaleleri nedeniyle sonuç vermeyecekti.
Aynı modelin 1980 faşist darbesinden sonra olduğu gibi, Tayyip’in 18 yıllık iktidarı süresince de aynı şekilde defalarca uygulandığına genç kuşaklar da tanıktır.
En son Avrupa Birliği'nin iki üst yöneticisinin 6 Nisan 2021 günü Türkiye’de islamo-faşist rejim despotununa ayağına kadar giderek yeni ödünler vermeleri bunun en son örneği…
AB Konsey Başkanı Charles Michel ve kendisinden koltuk esirgendiği için görüşmelere yan taraftaki bir kanapeye çökerek katılmak zilletine katlanan AB Komisyonu BaşkanıUrsula Von der Leyen Türkiye ile ilişkilerin sürmesinin AB'nin stratejik çıkarına olduğunu vurguladılar, insan hakları ihlalleri hız kesmese de, ekonomik işbirliğini güçlendirme, gümrük birliğini güncelleştirme ve sığınmacılar için Türkiye'ye fon akışını artırma konusunda bir dizi vaadlerde bulundular.
Tüm bunlar olurken Tayyip-Putin bilardo masasında istekaların darbelediği topların dansı devam ediyor… Ancak, Armağan Kargın’ın çok iyi vurguladığı risklerle…
Dileyelim ki, Ukrayna krizinde yalpalamaya başlayan Tayyip, iç politikada bugüne kadar Putin’den elde ettiği desteği ABD ve NATO’dan alamazsa, daha 2023 randevusuna varmadan tepe taklak olsun, Türkiye insanı bir nebze rahat nefes alsın!
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
9.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024