Eser KARAKAŞ
Bu devlet alevi meselesini çözemez.
Kürt meselesini de çözemediği gibi.
İşin en can sıkıcı tarafı, devletin arada sırada telaffuz ettiği değişim kavramının bu topraklarda asla hayata geçememesi, dönüp dolaşıp eski, çözümsüzlük isteyen devlet reflekslerinin, tabiatının hep öne çıkması, galebe çalması.
Alevi meselesi ve kürt meselesi bu ülkenin iki temel problemi.
Bugüne kadar bu problemlere anlamlı bir çözüm üretilemedi, bugünden sonra da, en azından kısa ve orta vadede, üretilemeyeceği anlaşılıyor.
Çünkü sorun ne aleviler, ne de kürtler.
Problemlerin ayak izleri doğrudan devlete çıkıyor.
Aslında bu iki temel problemi alevi meselesi, kürt meselesi diye ayrıştırmak da belki doğru ve anlamlı değil.
İki problemin özü de devletin vatandaşa bakışındaki büyük sakatlık.
Alevi ve kürt problemleri aynı madalyonun iki eş yüzü.
Bizim (!) devlet vatandaşı ile hukuk temelli bir ilişki kuramıyor, kurmak da istemiyor.
Hukuk temelli bir devlet-vatandaş ilişkisi yerine bizim devlet benzeri yapımız vatandaşla etnisitesini ve inancını öne çıkararak ilişki kurmakta ısrarlı ve bundan asla vazgeçmek istemiyor.
Birileri size dönem dönem gündeme gelen çözüm iddialarınıhatırlatırsa asla kulak asmayın.
Bu sütunda ve başka yerlerde hep yazdım, yazıyorum, lafları değil kurumsal-anayasal-hukuksal yapıları izleyin.
“Kürt realitesini tanıyoruz” ya da “Hz. Ali’yi sevmeyen bizden değildir” gibi boş lafları bir kenara bırakın.
Zurnanın zırt dediği anayasal-kurumsal yapılara bakın.
Lafı uzatmaya gerek yok.
Alevi meselesi denilen mesele aslında alevi meselesi falan değildir, Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunda kristalize olan devlet mantığıdır.
Kürt meselesi de ne kürt meselesidir, ne PKK meselesidir; azgın Türk milliyetçiliği ve özetle Anayasanın 66. maddesinde kibarca ifadesini bulan ırkçılık meselesidir.
Bu kurumsal meseleler öncelikle çözüme kavuşturulmadan, yani Diyanet İşleri Başkanlığı merkezi bütçeden, vergi havuzundan finanse edilen bir kuruluş olmayı sürdürdüğü müddetçe; devlet de anayasa dili ile her vatandaşına ve sadece vatandaşlar kümesi olan millete de türk demeye devam ettiği sürece alevi ve kürt meseleleri çözülmeyecektir, herkesin bunu iyi görmesi, bilmesi gerekiyor.
Alevi ve kürt meseleleri aslında, yukarıda belirttiğim gibi, sadece, devletin vatandaşına etnik kökenini ve inancını, inanç pratiklerini görmeden, hukuk bazlı yaklaşamama sorunudur ve sadece de budur.
Devletin de, vatandaşın inancına, inanç pratiğine, etnik kökenine kör olabilme ihtimalini, bu bir hukuk devleti şartıdır, bugün için çok çok uzak bir ihtimal olarak görüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı ABD ziyaretinde bir Diyanet Külliyesinin açılışını yaptı.
Basına sızan bilgilerden bu külliyenin yüz milyon dolar maliyeti olduğu anlaşılıyor.
Bu para tümüyle bağışlardan karşılansa mükemmel bir durum.
Ama, maliyetin yüzde onu, Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklaması, yani on milyon doları, Diyanet bütçesinden yani seksen milyon vatandaşın ödediği vergilerden karşılanmış.
Bakiyesi de Diyanet Vakfından ve bu vakfın da nasıl finanse edildiği çok saydam değil.
Devletimiz, Diyanet Bütçesi, Diyanet Vakfı bu kadar bir parayı mesela cemevleri için verecek mi?
Devletin kör değil şaşı olduğunu ısrarla yazıyorum, aslında inanç ve etnik aidiyetlere kör olması şarttır, zira yine ısrarla sadece bir tarafa bakıyor ama o tarafta vatandaşların tümü yok.
Devletin şaşı gözlerinin baktığı yerde sadece kendini türk ve sünni Müslüman olarak tanımlayan vatandaşlar bulunuyor.
Bu şaşı bakışlaTürkiye’nin alevi ve kürt meselelerini çözmesi mümkün değildir.
Alevi meselesi dedelere maaş bağlanması, seçimlik Ehl-i Beyt dersleri, elektrik-su parası meselesi değildir.
Mesele şaşı devletin gözlerine hukuksal vatandaşlık gözlüğü takmama ısrarı meselesidir.
Laik bir devlette (Anayasa ikinci madde) din temelli bir parti olamayacağına göre 2002’den günümüze AKP’de kaç alevi vatandaşımız bakanlık ya da milletvekilliği yapmıştır, bu sayının ülke sayılarına oranı nedir, bu soruların dürüst yanıtı da meselenin önemli bir boyutunu ortaya çıkarmaya yeter.
ESER KARAKAŞ / HABERDAR
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
23.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
29.08.2025
25.08.2025