Gülay GÖKTÜRK
Özgürlük şehitleri için
8.03.2013
2940
Bence onlar adına bir anıt dikmeliyiz. Özgürlük şehitleri anıtı.
Üstüne adlarını yazmalıyız teker teker: Ayşe Paşalı... Gülşah Sarcan... Şefika Etik... Meral Tahta... Ceylan Soysal... Selma Civek... Mehtap Civelek... Remziye Mersinli... Arzu Odabaş ve diğerleri.
Her 8 Mart'ta gidip mor çiçekler koymalıyız ayak uçlarına. 21. yüzyılın köle isyanının öncüsü olan, isyanlarının bedelini hayatlarıyla ödeyen bu kadınları hiç unutmamak için...
En zor devrim
Türkiye çok devrimci gördü. Dünyayı, yaşadıkları ülkeyi değiştirmek için savaşan nice insan... Ama onların çoğu kendi hayatlarını değiştiremediler. Kendi devrimlerini, hayallerinde yaşattıkları o siyasi devrimin sonrasına ertelediler hep. Şiddet kurbanı kadınlar ise, dünyanın en zor devrimine giriştiler. Alt tarafı bir siyasi iktidara karşı değil, binlerce yıllık bir düzene, kültüre, iktidara başkaldırdılar. Kendi kaderini tayin hakkını kendileri için istediler. Slogansız, pankartsız, sessiz sedasız, gösterişsiz bir devrimdi bu. Her biri tek başına, sadece ve sadece kendi gücüne güvenerek, başkalarının hayatını değil, kendi hayatlarını ortaya koyarak o kahrolası ataerkil düzene karşı isyan ettiler.
O kadınlar özgürlüğü keşfeden ama henüz ondan çok uzak kadınların köleliğe karşı başlattığı isyanın öncüleridir. Onlar, tarih boyunca, kendilerine biçilen role uyum sağlayamadıkları için deliren, akıl hastanelerinde çürüyen, intihar eden, cadı diye yakılan, lanetli diye aforoz edilen hemcinslerinin yanına gittiler. Birer özgürlük şehidi olarak...
Başka türlü bir hayat mümkün
Kölelerin acısı, özgür bir hayatın varlığını fark ettikleri anda başlar. Ondan öncesi, başka türlü yaşanabileceğine dair bilginin de umudun da olmadığı, kaderciliğin güçlü anestezisi altında acısız geçirilen bir dönemdir. Ama bir gün -herkes için başka bir gün- kendi dışında bir yerlerde, başka insanların başka türlü yaşadıklarını, başka türlü düşündüklerini ve hissettiklerini fark eder.
Bu fark ediş anestezi altındaki duyguların, isteklerin, arzuların ve umutların uyanışının da başlangıcı olur. Teslimiyet biter, acılı bir mücadele dönemi başlar.
Onların isyanı da böyle başladı işte. Onlar geleneklerin, göreneklerin, feodal ahlakın cehenneme çevirdiği hayatlarından bir çıkış kapısı arayan kadınlardı. Her akşam eve dönünce bir posta dayak atan kocayla bir ömür geçirmenin kaderi olmadığını; başka bir hayat kurmanın, hayatının geri kalanını insan gibi yaşamanın mümkün olduğunu fark etmişlerdi. Kendi hayatının iplerini kendi eline almanın ölümle cezalandırılan bir suç olmadığı bir dünyanın varlığını biliyorlardı. Özgürlük ışığını görmüşlerdi bir kere. Görmüşlerse, ulaşabilirlerdi de...
Bu inançla çekip kapıyı çıktılar. Ama o ışığa varamadılar. Ona doğru koşarken sırtlarından vuruldular.
Kutup yıldızları
Ne var ki, yolda düşüp kalan her kadın bedeni geri kalan kadınlar için umut kapısıdır bir bakıma. Değişimin sinyalidir. Başka türlü de yaşanabileceği fikrinin artık kadının kanına girdiğinin işaretidir. Bu fikir bir kez kana girdi mi, özgürleşme sürecinde yeni bir aşamaya geçilmiş demektir.
Evet, kadınlar eskisinden daha çok acı çekiyor belki ama bu acının, köleliğinin farkına bile varmadan yaşayıp ölmekten daha kötü olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hayat ölümü yenecek. Belki bir, belki iki kuşak sonra...
"Derinliklerinde kırk kandil yanan" gözleri özgürlük ateşiyle büsbütün parlaklaşmış o güzelim kadınlar arkalarından gelenler için birer kutup yıldızı olacak
.
Her 8 Mart'ta gidip mor çiçekler koymalıyız ayak uçlarına. 21. yüzyılın köle isyanının öncüsü olan, isyanlarının bedelini hayatlarıyla ödeyen bu kadınları hiç unutmamak için...
En zor devrim
Türkiye çok devrimci gördü. Dünyayı, yaşadıkları ülkeyi değiştirmek için savaşan nice insan... Ama onların çoğu kendi hayatlarını değiştiremediler. Kendi devrimlerini, hayallerinde yaşattıkları o siyasi devrimin sonrasına ertelediler hep. Şiddet kurbanı kadınlar ise, dünyanın en zor devrimine giriştiler. Alt tarafı bir siyasi iktidara karşı değil, binlerce yıllık bir düzene, kültüre, iktidara başkaldırdılar. Kendi kaderini tayin hakkını kendileri için istediler. Slogansız, pankartsız, sessiz sedasız, gösterişsiz bir devrimdi bu. Her biri tek başına, sadece ve sadece kendi gücüne güvenerek, başkalarının hayatını değil, kendi hayatlarını ortaya koyarak o kahrolası ataerkil düzene karşı isyan ettiler.
O kadınlar özgürlüğü keşfeden ama henüz ondan çok uzak kadınların köleliğe karşı başlattığı isyanın öncüleridir. Onlar, tarih boyunca, kendilerine biçilen role uyum sağlayamadıkları için deliren, akıl hastanelerinde çürüyen, intihar eden, cadı diye yakılan, lanetli diye aforoz edilen hemcinslerinin yanına gittiler. Birer özgürlük şehidi olarak...
Başka türlü bir hayat mümkün
Kölelerin acısı, özgür bir hayatın varlığını fark ettikleri anda başlar. Ondan öncesi, başka türlü yaşanabileceğine dair bilginin de umudun da olmadığı, kaderciliğin güçlü anestezisi altında acısız geçirilen bir dönemdir. Ama bir gün -herkes için başka bir gün- kendi dışında bir yerlerde, başka insanların başka türlü yaşadıklarını, başka türlü düşündüklerini ve hissettiklerini fark eder.
Bu fark ediş anestezi altındaki duyguların, isteklerin, arzuların ve umutların uyanışının da başlangıcı olur. Teslimiyet biter, acılı bir mücadele dönemi başlar.
Onların isyanı da böyle başladı işte. Onlar geleneklerin, göreneklerin, feodal ahlakın cehenneme çevirdiği hayatlarından bir çıkış kapısı arayan kadınlardı. Her akşam eve dönünce bir posta dayak atan kocayla bir ömür geçirmenin kaderi olmadığını; başka bir hayat kurmanın, hayatının geri kalanını insan gibi yaşamanın mümkün olduğunu fark etmişlerdi. Kendi hayatının iplerini kendi eline almanın ölümle cezalandırılan bir suç olmadığı bir dünyanın varlığını biliyorlardı. Özgürlük ışığını görmüşlerdi bir kere. Görmüşlerse, ulaşabilirlerdi de...
Bu inançla çekip kapıyı çıktılar. Ama o ışığa varamadılar. Ona doğru koşarken sırtlarından vuruldular.
Kutup yıldızları
Ne var ki, yolda düşüp kalan her kadın bedeni geri kalan kadınlar için umut kapısıdır bir bakıma. Değişimin sinyalidir. Başka türlü de yaşanabileceği fikrinin artık kadının kanına girdiğinin işaretidir. Bu fikir bir kez kana girdi mi, özgürleşme sürecinde yeni bir aşamaya geçilmiş demektir.
Evet, kadınlar eskisinden daha çok acı çekiyor belki ama bu acının, köleliğinin farkına bile varmadan yaşayıp ölmekten daha kötü olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hayat ölümü yenecek. Belki bir, belki iki kuşak sonra...
"Derinliklerinde kırk kandil yanan" gözleri özgürlük ateşiyle büsbütün parlaklaşmış o güzelim kadınlar arkalarından gelenler için birer kutup yıldızı olacak
.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015