İbrahim Kahveci
80’li yıllar...(1981-91 arası) (Ortalama) 15+ yaş nüfus 30.335 bin kişi. Bunun 17.051 bini bir işte çalışmak için işgücü piyasasında (işgücüne katılım oranı %56,2).
Bugün (2021) 15+ nüfus 63.703 bin kişi ama bunun sadece 32.732 bini çalışmak istiyor (%51,4)
Yıllar geçmiş ama işgücüne katılım %56,2’den %51,4’e düşmüş. Oysa tam tersi olarak daha çok insan çalışmak ve üretime katkı sunmak durumunda olmalıydı.
Özal sonrası ülkemiz ilerleyeceğine geri gitmiş oldu.
Eğer sadece 80’li yıllarda olduğu gibi çalışmak isteyenler aynı oranda olsaydı bugün işgücü piyasası 35.801 bin kişi olacaktı. Aradaki fark olan 3 milyon 069 bin kişi ya çalışmak istemiyor veya iş bulma umudunu kaybetmiş oldu.
Bu sayılar neden önemli?
2021 yılında ortalama işsiz sayısı 3 milyon 927 bin olarak açıklandı. Ama eğer 80’li yıllarda olduğu gibi toplumda çalışma umudu olsaydı 3 milyon 69 bin kişi daha iş arayacaktı.
Bu durumda işsiz sayısı 3 milyon 927 bin yerine 6 milyon 996 bin çıkacaktı. Ve işsizlik oranı da %12,0 yerine %19,5 olarak açıklanacaktı.
Özal dönemi ile Erdoğan döneminin en önemli farkı burada yatıyor: Toplumun çalışma umudu yok edildi. (Burada karanlık 90’lı yılları da unutmamak lazım)
***
Bir de çalışan sayısına bakalım: 80’lerde millet çalışmak istemiş ama ne kadarı iş bulmuş?
15+ yaş nüfusun (30.335 bin kişi) yüzde 51,53’ü iş bulmuş (çalışan sayısı 15.633 bin kişi). Ve böylece işsizlik oranı da %8,32’de kalmış.
Özetle söyleyelim: 80’li yıllara göre bugün %19,5 olan işsizlik Özal döneminde %8,3’de tutulmuş.
İTHALATÇILIK MI?
1975-81 arası 7 yılda toplam 14 milyar 839 milyon dolar cari açık vermişiz. 1982-91 arası 10 yılda ise toplam cari açığımız 7 milyar 439 milyon dolar. Özal öncesi yıllık 2,1 milyar dolar cari açık, Özal döneminde yılda 744 milyon dolara geriliyor.
Bu gerilemede özellikle turizm ve yurtdışı müteahhitlik çok önemli rol oynuyor. Mesela 1975-81 döneminde dış ticaret açığı 22,9 milyar dolar ama hizmet geliri sadece 5,1 milyar dolarda kalıyor. Oysa 1982-91 arasında dış ticaret açığı 40,5 milyar dolarken, hizmet gelirimiz 45,6 milyar dolara yükseliyor.
Bu arada muz bile ithal ediyoruz denilerek ithalatçı damgası vurulan Özal döneminde; yıllık ithalat 1,35 kat artarken, yıllık ihracat 2,82 katlık artış gösteriyor.
Özal bir değişim liderliği göstererek; Türkiye›yi dünyaya açan lider oluyor.
Bugün Erdoğan ile Özal’ın arasındaki en büyük farklardan biri de bu noktadır. Dünya’ya açılan Türkiye yerine Erdoğan ile son yıllarda dışa kapanan bir Türkiye oluşmaya başlamıştır. Özellikle ‘dış güçler’ söylemi ile kendi tabanını zihnen dışa kapatmış bir parti ülke yönetimindedir.
***
Ya AK Parti dönemi? (2003-2021* Ocak-Kasım)
19 yılda toplam 585,4 milyar dolar cari açık (Yılda 30,8 milyar$)
Toplam 865,5 milyar dolar dış ticaret açığı (Yılda 45,6 milyar $)
Ve böylece yılda 31,5 milyar dolar yabancı sermaye bağımlılığı...
AK Parti dönemi yabancı sermaye ile ayakta duran, yabancıların yolladığı para ile iktidarı sürdüren bir yönetim olmuştur.
Ama söylem ‹bize saldıran dış güçler›!
VERGİ YÜKÜ
1991 yılında Merkezi yönetim ve mahalli idarelerin halkın sırtındaki toplam gelir yükü GSYH’nın yüzde 12,6’sına geldiği görülüyor. Buna sosyal güvenlik sistemini de eklediğinizde toplam kamu yükünün GSYH’nın %15,9’a çıktığını görüyoruz.
Bu kamu yükü 2016 yılında yüzde 42’lere çıkmış ama GSYH kağıt üzerinde revize edildiğinden şimdi yüzde 32,44’e düşmüş gözüküyor. Ama ödediğimiz paradaki artış reel olurken, GSYH sanal artırılmıştır.
1981-91 arasında vergi yükü GSYH’nın yüzde 10 seviyesinde gerçekleşirken, kamu yatırım oranı vergi gelirlerinin yüzde 25’ine dayanmaktadır.
Özal dönemi kamu yönetim özeti:
Az vergi-çok yatırım
Oysa AK Parti dönemi tam tersidir.
Vergi yükü artık (2016 öncesi GSYH üzerinden) yüzde 30 sınırına dayanırken, kamu yatırım oranı bir türlü çift haneye çıkamamıştır. Hatta son krizlerle beraber kamu yatırım oranı hızla gerilemiştir.
Erdoğan dönemi kamu yatırım özeti;
Çok vergi-az yatırım olarak özetlenir.
Gelelim tek olumlu farka: Enflasyon...
80’li yıllar yüksek enflasyonla geçerken, AK Parti dönemi düşük enflasyonla geçmiştir. Bu fark ise yabancı sermaye sayesinde başarılmış bir sanal zenginlikten başka bir şey değildir.
YENİ UFUKLAR...
Önceki gün 6 parti lideri bir araya geldi. Yeni dönemin yönetimi hakkında topluma bir ışık vermek durumundalar.
Karanlık 90’lı yıllara mı geri döneceğiz; yoksa sadece yanlışları düzelterek mi yola devam edeceğiz?
Bugün söylemlere ve partilerin eylem planlarına baktığımızda genel noktanın son yıllarda yapılan yanlışlardan dönüşten başka bir şey içermediğini görebiliyoruz.
Oysa Türkiye’ye yeni bir ufuk gerekiyor.
Bu ülke hızla yaşlanıyor. Yaş ortalamamız artık 33,1’e geldi. Yaşlı nüfus oranımız yüzde 10’u bulmak üzere. Son 2 yıldır 0-14 yaş grubu artmadığı gibi azalmaya bile başlamıştır.
Vaktimiz yok.
Ülkemize yeni ufuklar yeni kalkınma planları gerekiyor.
Prof. Dr. Asaf Savaş Akat bu konuda şu söylemi belirtiyor: “Artık cari açıksız-düşük enflasyonlu ve yüksek istihdamlı bir kalkınma planı yazılmak zorunda”.
Net olarak ifade edeyim: Önümüzdeki 10-20 yılı çift hane civarlarında ve büyük değişim içeren bir kalkınma hamlesi ile geçirmek zorundayız. Aksi halde YAŞLI-FAKİR bir ülke olarak kalacağız.
***
Bugün ülkenin bir kalkınma hamlesini bırakın, bir gerileme içinde olduğunu....Hatta YAPISAL ÇÖKÜŞ yaşadığını uzmanlar net olarak görüyor. Mevcut yönetim anlayışı devam ettiğinde ilerleyen yıllarda bugün yaşadığımız ekonomik buhranı bile aratacak karanlık günlerin geleceğini de biliyoruz.
Bunu şu şekilde özetliyorum: Ülkemiz son 2 yıldır Arjantin olmuştur; bu anlayışı değiştirmezsek sonraki aşamamız Venezuela olacaktır.
Acaba ülke yönetimine aday hangi parti ülkemizi bu yanlıştan kurtarmanın dışında asıl hedef olarak yeni bir Türkiye ufku çizmektedir?
Çalışan sayısını 45-50 milyona çıkartacak;
Kişi başına geliri dengeli bölerek 30-35 bin dolara artıracak;
Çalışmayı ve kazanmayı sağlayacak bir model kim oluşturacaktır?
80’lerdeki yeni açılım ufkuna kim aday olacaktır?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025
10.06.2025
9.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025