İbrahim Kahveci
Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014 yılından sonraki Cumhurbaşkanlığı döneminde neler oldu, neler değişti? Kısaca bakalım:

İlk dikkat çeken konu gelir dağılımı göstergeleri. 2014 yılından 2024 yılına harcama pay değişiminde toplumun en zengin kesimi payını artırırken geri kalan yüzde 80’nin harcama payı azaldı. Özellikle en alt gelir grubu olan yüzde 40’ın harcama payı en çok azalan kesim oldu.

Harcama paylarındaki değişime baktığımızda durum daha ilginç. Genel olarak toplum gıda ve alkol-sigara tüketiminden kısarken ulaştırma ve konut harcamalarını artırmışlar. Gıda harcamasını ise özellikle zengin grup azaltmış (2,17 ve 2,29 paylarında) Aynı zengin grup ulaştırma harcamasını 4,74 puan artırarak toplam ulaşım harcamasını patlatmıştır.

Erdoğan döneminde kim kazandı dersek verilecek tek cevap var: ZENGİNLER. Burada kesimlere yüzde 5’erlik dilimler halinde baktığımızda nerede ise toplumun yüzde 95’i kaybederken gelirden payını artıran tek kesim en zengin yüzde 5’lik dilim olmuştur. En alt yüzde 10 sadece payını korurken en üst yüzde 5’lik kesim ise gelirden aldığı payı 3,50 puan artırmıştır.

Gelir dağılımı bozulunca özellikle intihar sayısındaki artış dikkat çekiyor. Bir anda intihar sayısı yüzde 50 civarında artışla 4 bin 460 kişiye ulaşıyor.

Toplumun genel dengesini 3 ana grafikten izleyebiliyoruz. Umut ve Mutluluk nasıl şekillenmiş?
2014 yılına göre mutluluk oranlarındaki kayıp özellikle genç ve yaşlı nüfusta dikkat çekiyor. Eğitim durumuna göre mutluluk kaybı ise eğitimle orantılı değişiyor. Eğitim arttıkça mutluluk oranında da kayıplar artıyor. Üniversite mezunlarının mutluluk oranları 11,09 puan azalmış oldu. Bir de Umut düzeyi var. Yani 1 yıl sonrasına nasıl bakıyorsunuz. Daha iyi olacak diyenler 19,82 puanlık kayıp yaşarken daha kötü olacak diyenler 18,44 puanlık artış yaşıyor. Ülkede hem mutluluk çökmüş hem de umutsuzluk…
Benzer veriler kendini güvende hissetme verilerinde de ortaya çıkıyor. Güvende hissediyorum diyenler azalırken güvensizlik içinde hissediyorum diyenler artıyor. Ve özellikle kadınlarda bu güvensizlik artışı çok daha belirgin olmaktadır.


Gelir bozulmuş, mutluluk ve umut gitmiş ve toplum güvensizlik hissine kapılmış. Sonuç: Doğum yok.
Ülkemizde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminin en somut çöküşü aile yapımızda ortaya çıkmıştır. 2,11 olan doğurganlık hızı umutların çöküşü ile 1,48’e inmiştir. Ama burada özellikle yaşanan çok hızlı ve dramatik çöküşe bakmalıyız. 2017 sonrası doğurganlık hızı ve umut çöküşü adeta şelale gibi baş aşağı dönmüştür. 2017 yılında Avrupa’da birinci sırada olan ülkemiz artık AB ortalamasının bile altına düşmek üzeredir.

2014 yılı her açıdan bir dönüm noktası. Mesela 2014 yılında yüzde 22,10 olan kiracılık oranı bugün yüzde 28,03’e çıkmış durumda. Eğer eski ev sahipleri evlerini satıp kiraya çıkmadılarsa yeni kurulan 6 milyon 388 bin hanenin 3 milyon 212 bini kiracı demektir. Buna göre 2013 sonrası kurulan her 100 hanenin yüzde 50,3’ü kiracı demektir.
Ev yok, mutluluk yok, umut yok ve sonrası tabii ki çocuk yok. Doğum hızındaki düşüş tam da bu döneme karşılık geliyor.

Ülkemizin belki de sonuca dayalı en büyük çöküşü nüfus yapımızda yaşanıyor. 0-4 yaş nüfus hızla gerilerken yaşlı nüfus hızla artıyor. 2017 yılında eşitlenen nüfus şimdi 3 milyon 279 bin farka ulaşmış oldu. Oysa daha 15 yıl önce yaşlı nüfus çocuk nüfusun aynı oranda altındaydı.

Sonuç olarak ülkemizde net nüfus çok ama çok hızlı gerilemektedir. Yılda 500 bin civarı ölüme karşılık 950 bin civarı doğum gerçekleşiyor. Lakin ölüm sayısı yaşlılık artışı ile hızla yükselirken doğum sayısı tam tersine hızla düşmektedir. Yakın gelecekte ölüm ve doğum sayısının eşitlenmesi ve sonrasında nüfusumuzun azalması kaçınılmaz bir son olarak görülmektedir.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminin en vahim sonuçlarından biri veya belki de en önemlisi beyin göçüdür. Ülkemiz “Kaçılan Ülke” olmuş ve gidenlerin sayısı 2016 sonrası nette 227 bin kişiye ulaşmıştır.
Sonuç: Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı dönemi yapısal dengeleri iyileştirmemiş, tersine ülkeyi ayakta tutan bütün değerlerin yıkımına yol açmıştır. Verilerin tamamı TÜİK üzerinden alınmıştır.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
10.11.2025
4.11.2025
3.11.2025
30.10.2025
28.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
21.10.2025
20.10.2025