İbrahim Kahveci
Çok sevdiğim bir reklamdı... “Güven kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim”. Dün, ‘Tüketici Güven Endeksi’ açıklandı. 15 Temmuz sonrası yüzde 3,5 düşen endeks, Ağustos ayında ‘Milli Birlik’ veya ‘Yenikapı Ruhu’ topluma hakim olduğunda ise yüzde 11,1 yükselmişti.
Oysa Kasım ayında yüzde 6,9 düşüşün ardından Aralık ayında da yüzde 8,0’lik düşüş ila 2008 sonrası en sert gerileme yaşandı. Sahi ne oldu da güven endeksi 2008 küresel kriz sonrasında ve 15 Temmuz’dan bile daha sert gerileme yaşadı?
Bir başka noktaya bakalım: 15 Temmuz sonrası Dolar ne oldu?
Hain darbe girişimine karşı dolar 2,87 seviyesinden 20 Temmuz’da 3,096 seviyesine kadar yükseliyor. Ama ardından Ağustos ayı boyunca düşerek 2,914’e kadar geriliyor. Yani güven endeksi ile beraber Ağustos ayında dolar endeksi de toparlıyor. Hatta güven endeksi darbe girişimi öncesi düzeyi olan 70’in altından 74,4’e yükseliyor.
Piyasa, birlik ve beraberliğe hemen kredisini açıyor ve güven kaybına yol açmıyor.
Şimdi asıl soruyu soralım: Ne oldu da son iki ayda işler değişti?
Israrla üzerinde durmaya çalıştığım noktayı aslında açık açık söyleyeyim: Dolar kurunda yaşanan yükselişi yurtdışı kaynaklı gösterip, “aslında bizde bir sorun yok” mantığı bizi maalesef sorun çözme noktasından o kadar uzaklaştırdı ki. Gerçek sorunları göremediğimizden sorunları daha da derinleştiriyoruz.
Şimdi geldiğimiz duruma bakalım:
Dolar/TL kuru artık 3,50 sınırında dolaşıyor.
15 Temmuz hain darbe sürecinde 16,2 milyar dolar bozdurarak ülke ekonomisine katkı sunan Türk Halkı, son iki haftada onca kampanya ve şova rağmen 759 milyon dolar alıp-724 milyon dolar bozduruyor. Nette döviz bile satılmamış oluyor.
Yeniden tekrar edeyim: Hiç kimsenin dolar bozdurun, ekonomi elden gidiyor demediği 15 Temmuz sürecinde Türk Halkı 16,2 milyar dolarını TL’ye çeviriyor. Galiba bu hareketlerin bir anlamı olsa gerek.
***
Dün yazımda “ekonomideki güven unsurunun” öneminden bahsetmiştim. Güven unsuru azaldığında, kaygı unsuru arttığında likidite tuzağına düşüldüğünü ve piyasada halk diliyle para kalmadığını belirtmiştim. Hatta doların artışından, faizin seyrinden bile daha önemli sorunun likidite tuzağı veya para sıkışıklığı olduğunu ifade etmeye çalışmıştım. (Not: Likidite tuzağı iktisat literatüründe artan emisyona rağmen, paranın piyasaya çıkmaması olarak tanımlanır. J.M. Keynes tarafından teorisi çizilen likidite tuzağını aslında her türlü para dolaşımındaki azalma ile de açıklayabiliriz.)
Bizler bugün maalesef dolar-enflasyon ekseninde ekonomik sorunları tartışırken ve ana kaynak olarak yurtdışını gösterirken ekonomideki kilitlenmeyi bir türlü aşamıyoruz. Veya da çözemiyoruz diyelim...
***
İnsanlar neden güven kaybetmişler? Gelin biraz detaya bakalım: Aralık ayında değişenler ne olmuş?
-Hanenin maddi durumu (mevcutta): -3,4
-Hanenin maddi durum beklentisi : -4,1
-Genel ekonomik durum (mevcutta): -8,7
-Genel ekonomik durum beklentisi: -9,5
-İşsiz sayısı beklentisi: -8,3
-Dayanıklı tüketim satın alma uygunluğu: -13,9
-Tasarruf etme ihtimali: -17,9
-Konut satın alma ve inşa etme beklentisi: -18,2
Şimdi bu verilere bakarak acaba sorunu gerçekten dışarıda mı aramak gerekiyor? diye kendimize bir kez daha sormamız lazım değil mi?
***
Ben hayatımda 94 krizini, 2001 krizini ve 2008-09 krizini çok derinden yaşadım ve gördüm. Bu krizlerden 94 ve 2001 krizleri nerede ise sadece bize aitti. Tıpkı bugün yaşadığımız gibi..
Her iki dönemde de Hükümetler krizlerin derinliğini ve sorunların gerçekliğini bir türlü kabul etmediler. Ve sonrasında acı şurubu tüm toplum içmek zorunda kaldı. Ve tabii ki faturayı da siyasete yansıttı.
Aylardır ısrarla üzerinde durduğum çözüm noktası var:
1-) Ankara çok ama çok radikal şekilde kemer sıkmayı kabul etmeli. Kemer sıkacağız söylerken Mecliste yüzde 13,9 vergi artışı öngören bütçe görüşmesini unutmayalım. Hatta son 4 ayda 3 büyük vergi artışına gidildiğini de...
2-) Hem doların yükselmesini istemiyoruz, hem de yatırımcıya parasını TL’de tutmak için cazibe sunmuyoruz.
Eğer, hem doların hem de faizin düşmesini istiyorsak tek yol enflasyonu düşürmekten geçiyor. Bugün ülkemizde enflasyonu da düşürmek için elimizdeki tek imkan, dünyada ucuzlayan enerji fiyatlarını Türk Halkının ve sanayicisinin hizmetine sunmaktan geçiyor. Doğalgaz ve elektrik fiyatlarını düşürmeden sıkıntılı ortamdan çıkmayı kimse beklemesin. Bu Millet fedakarlığı fazlası ile yaptı. Devlet sadece ucuza aldığı malı pahalıya Türk Milletine satmaktan vazgeçsin yeter.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2025
26.09.2025
24.09.2025
19.09.2025
17.09.2025
16.09.2025
15.09.2025
12.09.2025
11.09.2025
9.09.2025