İbrahim Kahveci
Bugün nerede ise herkesin sevgiyle bahsettiği Türkiye’yi değiştiren lider...
Değeri sonradan anlaşılan lider.
Yaptıkları yıllar sonra kavranan lider.
Ben bugün nasıl bir lider olduğunu farklı bir yönden açıklayacağım...
1983 yılında darbe gölgesinde yapılan seçimleri yüzde 45 oy alarak hükümeti kurdu. Parti kurucusu ve bakanı hakkında bir başka parti başkanının yakınından rüşvet istediği iddiası gündeme geldi. Adnan Kahveci Özal’ın danışmanı olarak ANAP’lı bakanı rüşvet konusunda açığa çıkardı. Özal derhal kendi bakanını görevden alıp, Yüce Divana yolladı.
Yıllar sonra yine eşi ile anlaşamayan aynı Adnan Kahveci ile beraberdi. Hatta 1992-93 yılında yeni bir atılım ve değişim programını beraber yazıyorlardı. ANAP yeniden güçlendirilecek ve kadrolar şekillenecekti. Bu yolda yine rahmetli olan Recep Yazıcıoğlu’da valilikten siyasete geçecekti.
Ama olmadı...
Önce Adnan Kahveci, ardından Turgut Özal ve yıllar sonra da Recep Yazıcıoğlu rahmetli oldular.
***
Özal nasıl bir ekonomi politikası izledi? Gelin biraz makro verilerle olayı inceleyelim:
1982-1991 arası 9 yılda Türkiye %54,4 büyüdü. Yıllık büyüme oranı %6,0 oldu. (Aynı GSYH hesabına göre 2002-2014 arası ülkemizde büyüme %73,8 olmuş ve yıllık büyüme oranı da %6,2 seviyesinde gerçekleşmiştir)
1982-91 arası yüzde 54,4 temel büyümeye karşılık, imalat sanayi %77,3 artış göstermiştir. Yine 1982-91 arası 9 yılda sabit sermaye yatırımları yüzde 54,4 büyümeye karşı yüzde 138 artış göstermiştir.
Bir başka şekilde izah edersek; yıllık büyüme %6,0’ya gelirken, yıllık yatırım büyümesi %15,3’e ulaşmıştır. 2002-2014 arası yıllık büyüme oranı %6,2’ye karşılık gelirken, yıllık yatırım büyümesi %11,3’e karşılık gelmiştir.
Anlayacağınız gibi, Özallı yıllar yatırıma dayalı büyüme modeli ile gelişirken, son dönem daha çok büyümeye karşılık yatırımların daha geride kaldığı yıllar olmuştur.
***
1982 yılında Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü 85,4 milyar dolardı. 1991 sonunda ise 200,5 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğü miras bıraktı. (2002 yılında GSYH’mızın sadece ve sadece 230,5 milyar dolar olduğunu gördüğümüzde, gerçekten Özal sonrası 11 yılda GSYH’nın sadece 30 milyar dolar arttığını anlıyoruz. İşte bu nedenle Özal sonrası Türkiye için kayıp ve karanlık yıllar olmuştur.)
GSYH’mız 85 milyar dolardan 200 milyar dolara çıkarken yıllık artışın 12,8 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Dolar bazında yıllık yüzde 15,0 büyüme görülmektedir.
Ama yıllık 12,8 milyar dolar büyüyen Türkiye ekonomisinde cari açık 9 yılda sadece ve sadece 6,5 milyar dolar olmuştur. Yıllık cari açık ise 720 milyon dolarda kalmıştır. Veya daha net ifade edecek olursak:
Yıllık dolar büyümesi: 12,8 milyar dolar
Yıllık cari açık: 720 milyon dolar
Dış açıkla büyüme oranı: Yüzde 5,6
Gelelim 2002-2014 yıllarına. 12 yıllık süre zarfında GSYH 230 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkıyor.
Yıllık dolar büyümesi: 47,5 milyar dolar
Yıllık cari açık: 36,3 milyar dolar
Dış açıkla büyüme oranı: Yüzde 76,4
Veya isterseniz daha değişik ifade edelim mi? 1982-1991 arası büyümenin yüzde 94,4’ü yerli ve milli kaynaklarla (yatırım ve üretimle) sağlanıyordu. Oysa 2002-2014 arası büyümenin yüzde 23,6’sı yerli ve milli (yatırım ve üretim) sağlandı.
İşte Özal farkı tam da bu noktada yatıyor.
1991 yılında ANAP’lı Özal ekonomiden çekildiğinde Türkiye’nin dış borcu 53,6 milyar dolardı (GSYH’nın yüzde 26,1’i). 2002 sonunda dış borcumuz 129,5 milyar dolara ve 2017 sonunda da 453 milyar dolara çıkmış oldu.
1983: İhracat 5.728 - İthalat 9.235 milyon dolar
1991: İhracat 13.593 - İthalat 21.047
milyon dolar
1983: 1.507 bin turist ve 1.656 milyon
dolar gelir
1991: 5.553 bin turist ve 6.102 milyon
dolar gelir
1983: 5.542 bin TV - 1.902 bin telefon
1991: 14.525 bin TV - 9.098 bin telefon
1980: 44.737 bin nüfusun 28.672 bini
kır nüfus.
1990: 56.473 bin nüfusun 27.515 bini
kır nüfus.
Kentleşme hızı : 1980 %3,9... 1985 %7,7.... 1990 %4,5.... 2000 %2,9 ve 2014 %1,9
Özal dönemi adeta kırdan şehirlere nüfusun aktığı ve Türkiye’nin nerede ise yarısının yer değiştirdiği bir dönem olmuştur. Varın siz bu büyük değişimin ve nüfus artışının yatırım ihtiyacını düşünün. Yarın biraz daha devam ederiz.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2025
26.09.2025
24.09.2025
19.09.2025
17.09.2025
16.09.2025
15.09.2025
12.09.2025
11.09.2025
9.09.2025