İbrahim Kahveci
Defalarca yazdığım meseleyi bir kez daha yazmak zorunda kalıyorum.
Maalesef meselemiz yine EYT, ya da emeklilik.
Bugün bir asgari ücretlinin işverene maliyeti 3 bin 006,12 liradır. Siz bakmayın brüt ücretin 2 bin 558,40 TL oluşuna.
İşveren asgari ücretli için cebinden 3 bin lira ödüyor. Ve bu paranın da büyük kısmı emeklilik için SGK’ya gidiyor.
Nasıl mı?
Bakın aslında asgari ücret brüt 3.006,12 TL. İşveren işçisi adına aylık 396,55 TL SGK’ya para yatırıyor. Ayrıca yine işveren güya işçi ödüyormuş gibi yine SGK’ya aylık 358,18 TL daha ödüyor. Kısaca asgari ücretli için SGK’ya aylık ödenen tutar 754,73 TL.
Bir asgari ücretlinin SGK’ya yıllık toplam ödemesi 9 bin 056,76 TL ediyor.
Bir asgari ücretli 25 yıl prim ödemesinde bulunsa, toplamda SGK’ya 226 bin 419 TL ödemiş olacak. 50 yaşında emekli olan asgari ücretli ise 78 yıl ortalama yaşam üzerinden hesap edildiğinde aylık (4/a) 1648 TL alıyor. Bunun 28 yıllık emeklilik süresi karşılığı 553 bin 728 TL tutuyor.
Oysa 35 yıl prim ödense, ödeme 316 bin 987 liraya, emekli olarak alacağı ücret ise (55 yaş emeklilik) 454 bin 848 liraya iniyor. Lakin burada sadece emeklilik primi ve emeklilik ücreti hesabı söz konusu. Oysa SGK giderlerine baktığımızda ayda yaklaşık 9 milyar civarında bir sağlık gideri de gerçekleşiyor (Yüzde 35).
Kısaca işin özeti şu:
Bu prim tutarı ve bu prim gün sayısı ile emekli olayım ve rahat edeyim denilmesi bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti çalışmasın demek oluyor.
Bugün emekli maaşları ödeniyor ama yarına emin olun toplum hızla yaşlanıyor ve kimse böyle bir maaş alacak kaynak bulamayacak.
Bugün devlette para yok diye 45 dolar geçiş ücreti olan Hazine garantili köprü yapılıyor.
***
Suç veya sorun, emekli olmayı bekleyenlerde mi?
Bu sorunu her dile getirdiğimizde verilen cevaplarda iki ana tez var: 1- Ankara o kadar lüks içinde yaşarken, Milletvekilleri o kadar çok yüksek emekli maaşı alırken...
2-) Kazanılmış hakkımız var ve de çok çalışırsak emekli maaşımız düşüyor.
Aslında bu iki cevap sonuna kadar haklı bir cevap.
Maalesef ülkemizde emeklilik sistemi de çalışma sistemi de siyasete bağlanmış durumda. Yani herkes siyasetin vereceği kararı bekliyor.
Asgari ücreti siyaset belirliyor ve çalışanların çok büyük kısmı asgari ücretli. Ülkemizde asgari ücret ile ortalama ücret farkı yüzde 35’lere geldi. Bu alan çok dar...
Okumak ve çok çalışmak fazla değer ifade etmiyor. Çalışırken de tabiri caiz ise sürünen bir düzen kuruldu.
Ya emeklilik...
Asgari emekli maaşı yıllardır yasal oran yerine siyaset tarafından belirleniyor. 4/a’lı 1648 TL, 4/b’li 1475 TL ve 4/c’li 2066 TL asgari emekli maaşı alıyor (SGK verileri).
Oysa yasal oranlar olsa mesela asgari ücretlinin asgari emekli maaşı 910 TL’ye geliyor. Ama bunu siyaset yukarı çekiyor.
İyi de bunun karşılığında da daha yüksek ücretli çalışanların emekli maaşı ile asgari emekli maaşı eşitleniyor. Hatta 5 bin lira üzerinde maaşınız olacak ki, asgari emekli maaşının üzerine çıkabileceksiniz.
İşin en vahim tarafı ise, 2008 yılında reform denilen uygulama ile maaş bağlama oranının yüzde 50’den 35’e düşürülmesi ile oldu.
Yani bugün ülkem kazansın, ben emekli olmayıp çalışayım diyenlerin emeklilik maaşları çalıştıkça düşüyor.
50 yaşında emekli olmak yerine 55 yaşında olunca emekli maaşınız örneğin 2200 liradan 1950 liraya geriliyor.
Çok çalışana az maaş sistemi ile insanları nasıl erken emeklilikten vazgeçirebiliriz? Bu izah edilemez...
Sorunu ne siyaset sahiplenip çözüme gidiyor ne de EYT’liler temel sorun çözülsün istiyor. Bir taraf kazanılmış hak diyor, öbür taraf ise ülke batar diyor.
Hani hocaya sormuşlar ya: Sende haklısın, o da haklı... Kısaca emeklilik sisteminde yaşanan tıkanıklıkta herkes haklı ama aynı zamanda herkes de haksız.
Kimse ülkenin geleceği açısından hesap yaparak kaybet kaybet formülünü, kazan kazan formülüne dönüştürmüyor.
Şili Devlet Başkanı geçen hafta açıklamasında “Biz sizin bu kadar sorunlarınız olduğunu bilmiyorduk, özür dileriz” demişti. Gerçekten ülkemizde de yaşanan sorunlara yönelik siyasetin çözüm üretici kapasitesinin çok çok aşağılara düştüğünü görüyoruz.
Umarız toplumun sorunlarını bir bütün olarak kavrayış ve çözüm modelleri devreye alınır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
14.07.2025
10.07.2025
7.07.2025
4.07.2025
30.06.2025
24.06.2025
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025