İbrahim Kahveci
Yıllardır masal yazıyorum.
Dünyaya gelmekle gitmek arasında herkes bir şey yapıyor. Benim yapmaya çalıştığım şeylerden biri de bu: Masal yazmak.
Yıllar önce masal dünyanın bittiği yerde başlar, demiştim, yine diyorum.
Masal formu, içinde barındırdığı geniş imkân ve sınırsızlıklar sebebiyle diğer edebiyat türlerinden epey farklı bir yerde durur.
Onu geçmişte bazan cinler periler krallar kraliçeler arasında görüyoruz, bazan 1001 gece masallarında olduğu gibi sonu gelmez serüvenler arasında, bazan da Ezop’ta olduğu gibi türlü hayvanât arasındaki diyaloglarda.
Zaman zaman karanlık ve çekilmez hâle gelen dünyada insanlığın bir kaçış veya ışık penceresi de diyebiliriz masala.
Masalların kökeninin Afrika olduğu, dünyadaki masalların buradaki sınırlı sayıda masallardan üretildiği söyleniyor. Bugün gelinen noktada ise anonim olmayan, imzalı masalları okumak mümkün. Ama her ülkenin klasik masalları hâlâ sarsılmaz biçimde anlatı büyüsünü koruyor; artık o masalları birine anlatan olmasa da.
Dinlenen masallardan okunan masallara, oradan da izlenen masallara çoktan geçtik ve bu alanda da baş döndürücü bir trafik var. Metafizik boşluk bugün cin peri ile değil ama çağdaş mitler, anlayışlar, yine kaynağı belirsiz olağanüstülükler ile endüstrileşmiş biçimde sürüyor.
Masal geleneksel hayat içinde anlatılan bir şeydi, evet. Sonra folklorun bir nesnesi hâline geldi ve şimdi diyebiliriz ki arkeolojisi de yapılmakta. Hayat ritminin değişmesi, geniş ve büyük aile yapısının ev mimarisiyle birlikte ortadan kalkması bir çok şey gibi masalı da etkiledi. Masal, anlatılan bir şeyden yazılan ve çizgi ya da reel filme dönüşen yeni bir anlatı çeşidine evrildi.
Masalın biraz bu dünyadan sıkılanlar için yazıldığını düşünüyorum. Masal deyince aklımıza hemen formel masal imajları gelmesi yanıltıcı olur. Şu anda çocuklardan daha çok büyüklere masal anlatıldığını düşünüyorum. Çağdaş masalcılar kimler? Bankalar, reklam şirketleri, bazan politikacılar, değişik gurular, koçlar vs. Büyüklere anlatılan bu masal çerçevesinde de klasik masallarda olduğu gibi devler, ejderhalar, kriz alanları var ama biçim ve içerikleri farklı.
Ama biz bunu hiç bilmiyormuş gibi yapıp çocuklara dönelim. Çocukların zamanını da tuhaf ve zorunlu meşguliyetlerle işgâl ediyoruz niyeyse? Soluk alacak zamanları kaldığında da başka meşgaleler buluyoruz onlara hemen.
İnsanlığın masalsı zamanı olan çocukluk, o kadar çok şeyle dolduruluyor ki çocukluğun üstü siliniyor.
İyi, silin bakalım.
Şu toprak yurtta bir altın gömüsü: Hüsamettin Arslan
(…) Hüsamettin Arslan merhum ile sadece iki kez karşılaştım. İkisi de Bursa’daydı. İlki, pek kıymetli Prof. Dr. Feridun Yılmaz hocanın davetlisi olarak katıldığım, daha çok iktisat ve sosyoloji alanlarında yüksek lisans ve doktora yapan öğrenciler ile bir kısım hocanın olduğu bir toplantıdaydı. Biraz tutuktum. Merhum, dikkatle dinlemek lütfunda bulundu. Sonrasında biraz hasbihal ettik. İkincisinde bu defa onun ve hayrülhalefi Bengül Güngörmez hocanın davetlisi olarak sosyoloji bölümü öğrencilerinin tertip ettikleri bir sempozyumda konuştum. Bu defa şükür gayet sarihti konuşmam. Hüsamettin hocayı da keyiflendirmişti söylediklerim. Mutlu olduğu belliydi. En çok da Türkiye’de sosyoloji bölümlerinin işlevine dair meşhur arkeoloğumuz Nur Yalman üzerinden söylediklerimle ilgilenmişti. Şöyle diyordu Nur Yalman: “Kolejde öğrenci iken cemiyetimizin hali çok gücüme gidiyordu. Kendimizi an’anelerinden kopup hedefleri biraz meçhul bir cemiyet gibi hissediyordum. Bu cemiyeti tahlil etmek, neden keşmekeş içinde olduğumuzu anlamak istedim. Bunun ilmini sosyoloji olarak biliyordum. Sosyoloji okumak istedim, memlekete bu şekilde hizmette bulunayım diyordum. Cambridge üniversitesinde sosyoloji diye bir dal yok. An’anelerine düşkün oldukları için çok yeni bulmuşlar, katmamışlardı, (…)” Hoca, Türkiye’nin “ananelerinden kopuk”, “hedefleri meçhul bir cemiyet” olduğu konusunda Yalman ile aynı görüşteydi. Zaten bütün emeği cemiyetimizin koparıldığı hedeflerine yeniden dönebilmesi üzerineydi. “Türkiye’nin tarihî kaderi” olarak naçizane ifade etmeye çalıştığım bu durum, hoca ile beni, pek az görüşmemize rağmen birbirimize dost kılmıştı.
Merhumun ani vefatı tüm sevenleri gibi beni de derinden etkiledi. Türkiye’nin fikir hayatında tabir caizse bir “üst lig” oluşması için çaba sarf edip durmuştu. Tarihî kaderinden, devlet idesinden kopuk toplumlarda böyle vazifeleri yerine getirecek devlet kurumları olmadığı için bu iş şairlere, entelektüellere hasılı kelle koltukta mücadele eden kahramanlara düşer. Vaktiyle Cemil Meriç’in, Nurettin Topçu’nun, Sezai Karakoç’un, İsmet Özel’in farklı edalarla yapmaya çalıştıkları şeydir bu. Hüsamettin Arslan da Paradigma Yayınları’ndan yayımladığı eserlerle Türkiye’nin fikir hayatını şark kurnazı akademisyenlerin, kalem efendilerinin ulaşamayacağı kata çıkarmak istiyordu. Paradigma’nın uçtuğu irtifaya baktığımızda bu amaç açıkça görülür. Celâl Fedai- Mücerret.com
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025
10.06.2025
9.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025