Levent Gültekin
Öncelikle şunu belirteyim: İslamcısı, ulusalcısı, milliyetçisi, iktidarı ve muhalefetiyle toplumun büyük bir kısmının ‘Yürüyelim arkadaşlar’ marşını söylediği bir ortamda, “Durun, nereye yürüyorsunuz, ne yapıyorsunuz?” demek kolay bir şey değil.
Çünkü “Bir dakika, ne yapıyorsunuz?” diyenin ‘vatan haini’denerek linç edildiği bir ortamda, bir insanın ağzını açıp bir şeyler yazması, söylemesi için hakikaten deli olması lazım.
Sorun sadece linç edilmek de değil. İktidarın hamasetle bütün ülkeyi teslim aldığı böyle bir ortamda farklı bir şey söylemenin pek bir yararı da yok. Çünkü kimsenin farklı bir söze kulak verecek hali yok.
Fakat bütün hakaretlere, bütün insaf ve vicdan dışı saldırılara, ‘Yazmanın, konuşmanın hiçbir yararı yok’duygusunun yarattığı ağır baskıya rağmen yazmaktan, söylemekten de geri duramıyorum.
Çünkü bu ülkenin bir evladı olarak sorumluluk duygusu taşıyorum. “Ne haliniz varsa görün!” deyip arkamı dönüp gidemiyorum.
İktidarların, yanlış politikalarının faturasını, yoksul insanların çocuklarına ödetmesini kabullenemiyorum.
Gidemediğim, ruhumu koparamadığım bu ülkenin daha iyi ve yaşanabilir olması için çabalamaktan başka bir seçeneğimin olmadığını düşünüyorum.
Bu nedenle iktidarın yarattığı korkuya teslim olup savaşla barış getireceğini, huzurlu bir yaşam kuracağını sananlara yöneltmek istediğim, benim de zihnimi kemiren sorular var.
Türkiye Afrin’e adına ‘Zeytin Dalı’ dediği bir savaş ya da operasyon başlattı.
“Ortadoğu’nun cehenneme döndüğü bu dönemde ülkeyi savaşa sokmak o cehenneme girmektir” diye itiraz ettiğimizde “Ne yani sınırımızdaki terör devletine göz mü yumalım?”, “ABD’nin kurduğu tuzakları görmezden mi gelelim?” türü itirazlar geliyor.
ABD’nin sınırımıza kamyonlarca silah sevkiyatı, Türkiye’nin gözünün içine bakarak Türkiye’nin düşman gördüğü PKK’nın yan kuruluşu YPG’yi güçlendirme çabaları, farklı ülkelerin Türkiye aleyhine hesapları ve adımları bu ülkenin her bir evladı gibi elbette beni de endişelendiriyor.
Fakat “Savaş tek yol, başka seçeneğimiz yok” diyen iktidarın kayığına binmeyi de ne aklım kabul ediyor ne de gönlüm.
Neden mi?
Anlatayım.
Bugün yapılanların ne kadar doğru, ne kadar ülke yararına olduğunu anlamak için biraz geriden başlayalım.
Bugünkü duruma nasıl geldik?
Irak işgalinden sonra ABD gözünü Suriye’ye dikmişti.
Fakat Türkiye’yi ve dünyayı ikna edemiyordu.
2005 yılında Bush’la yaptığı görüşmede Erdoğan, “Yapmayın, Suriye’de Esad’dan daha iyi bir lider bulamayız” diye ABD’ye direnmişti.
Çünkü bundan en büyük zararı Türkiye görecekti.
2011’de Suriye karıştı veya karıştırıldı.
Bir de baktık ki Suriye’nin parçalanmasının felaket getireceğini söyleyen Türkiye, Suriye’deki savaşı kışkırtan, göstericilere destek veren, hatta ABD’yle birlikte muhaliflere silah, cephane gönderen ülkelerin en ön safında.
Ülkedeki aklıselim sahibi herkes “Suriye parçalanırsa bundan en büyük zararı Türkiye görür” diyerek yazdı, uyardı.
Fakat iktidar hiçbir uyarıyı dinlemedi.
Dinlemekle kalmadı aynen bugün yaptığı gibi bu tür uyarıları yapanlara “Vatan haini” dedi.
Ülkesini zerre kadar seven herkes Suriye politikasının Türkiye’nin başına iş açacağını görüyordu.
Bu kadar basit bir gerçeği görememiş veyahut iktidarda kalmayı öncelik edindiği için görmek istememiş ABD ve İsrail’in kayığına atlamış insanların bugün “Tek seçeneğimiz savaş” demelerine inanmak, tek dertlerinin, tek önceliklerinin Türkiye olduğunu düşünmek… Bana çok tuhaf geliyor. Size gelmiyor mu? Gelmiyorsa niçin gelmiyor?
Oradan bir Kürt devleti çıkacağını bile bile Suriye’yi parçala, ortaya Kürt devleti çıkınca da “Bizim için çok tehlikeli!” diye feveran et.
Bir tuhaflık yok mu sizce de?
Diyelim ki yanıldılar. Diyelim ki bu kadar açık bir gerçeği öngöremediler.
Peki şu anda Türkiye Suriye’de tam olarak ne istiyor?
Suriye’nin bütünlüğünü mü yoksa bölünmesini mi istiyor? Hangisi Türkiye’nin menfaatine?
Lafta “Suriye’nin bütünlüğünden yanayız” diyorlar, değil mi?
Peki öyleyse “Rejim İdlib’e yürüyor orayı ele geçirecek” diye feveran etmelerini neyle açıklayacağız? Suriye’nin bütünlük kurma çabalarından niye endişe duyuyorlar?
Ya da Suriye’yi bölmeye çalışan ÖSO denen yağmacıları desteklemeyi neyle izah edeceğiz?
Hem “Suriye bölünmesin, Kürt devleti kurulmasın” deyip hem de Esad’ın ülkede kontrolü sağlamasından rahatsız olmak… Hangi ruh halinin, hangi amacın ürünüdür sizce?
Bunun üzerine düşünmemiz gerekmiyor mu?
Bunca çelişki, bunca tuhaflık, bunca ‘yanılma’ ortada dururken “Savaş bizim tek seçeneğimiz” diyen iktidarın arkasına dizilmek, ona inanıp savaşın barış, huzur getireceğine sanmak vatanseverlik oluyor öyle mi?
İçeride toplumu korkuyla yönetmek, istediği her şeyi yapabilmek için OHAL’i fırsat gören bir iktidarın savaş kararını ülke lehine bir adım olarak görmek, iktidarın yanlışlarına ortak olmaktan başka bir şey değil.
Vatanseverlik aklını, sağduyusunu kaybetmiş, iktidarda kalmayı öncelik haline getirmiş bir iktidarın peşine takılmayı değil, daha önceki yaptıklarına bakarak şimdiki yaptıklarından endişe duymayı gerektirir.
Vatanseverlik sonuca bakarak tutum belirlemeyi değil, o sonucu neyin ortaya çıkardığı üzerinde düşünmeyi gerektirir.
Çünkü yangını çıkaranın o yangını söndüreceğini düşünmek pek akıllıca bir iş değil.
Lafı dolandırmadan söyleyeyim: İktidarın önceliği ne yazık ki Türkiye değil.
Korkuya teslim olmuş, bu korkuyla ne yaptığını bilmez haldeki, birinci önceliği iktidarda kalmak olan insanların Türkiye lehine bir iş yapmaları neredeyse imkansız.
Peki ne yapalım?
ABD’nin, PKK’nın kolu YPG’ye kamyonlarca silah sevkiyatından endişe duymayalım mı?
Ya da PKK’nın sınırımızda bir devlete kavuşmasını umursamayalım mı?
Türkiye, yaklaşık 40 yıldır ‘bölünme’ korkusuyla yaşıyor.
Çatışmayla, savaşla, bu korkuya sebep olan sorunu çözeceğini sanıyor.
Bunun için on binlerce evladını toprağa verdi. Milyarlarca lirasını bomba olarak dağa taşa attı. Buna rağmen 40 yıldır bir arpa boyu yol almadı. Tam tersine, sorun daha da derinleşti.
Öncelikle bu korkudan kurtulmamız, hiçbir sonuç getirmeyen çatışmacı politikalardan vazgeçmemiz gerekiyor.
Önce içeride huzuru, barışı tesis etmemiz, toplumsal bütünlüğü sağlamamız, sonra da sınırın öte yanında kim olursa olsun onlarla diyaloğa, dostluğa dayalı ilişki geliştirmemiz gerekiyor.
Düşmanlık politikalarıyla ülkemize de bölgemize de huzur getiremeyiz. Bugüne kadar getiremedik de.
Düşmanlık politikaları komşumuz, akrabamız olan insanları ABD, İsrail ve Rusya gibi devletlerin oyuncağı olmaya zorluyor.
Oturup konuşarak anlaşacağımız, uzlaşacağımız insanları kendimize düşman yaparak onları ‘büyük güçler’in kucağına itmek pek akıllıca bir politika değil.
“Filan devletin şöyle hesapları var.” “Falan devlet Türkiye’ye şöyle tuzaklar kuruyor.”
Eğer böyle tuzaklar, aleyhimize hesaplar varsa tüm bunlarla ancak içeride toplumsal bütünlüğünü sağlamış, kurumlarıyla, kanunlarıyla demokrasisiyle güçlü bir devlet olursak baş edebiliriz.
Hukuku yok eden, toplumsal barışa dinamit koyan, kurumları birer birer işlevsiz hale getiren, ülkeye büyük zarar veren OHAL’i kendi iktidarı için fırsat gören bir yönetimle ne güçlü toplum ne de güçlü devlet olabiliriz.
Uyguladığı yanlış politikalarla içeride devleti zayıflatan, yıkıma sürükleyen iktidar, “Dışarıdan devletimize saldırı var, savaşmalıyız” diye hepimizi onun yanında durmaya zorluyor.
Bütün bunları düşünmeden savaşa taraftar olmak, iktidarın yaydığı korkuya teslim olmak, başta muhalefet partileri olmak üzere hepimiz için büyük bir utançtır.
Ülke sevgisi, elbette duyguyla ama daha ziyade akılla, mantıkla hareket etmeyi gerektirir. Hamasetten, hezeyandan, galeyandan uzak durmayı gerektirir.
Sırf seçim kazanmak, iktidarda kalmak için ülkeyi her geçen gün biraz daha kemiren OHAL’i sürdür. Bir devletin temel direği sayılan hukuku yok et. Özgürlükleri kısıtla. Kurumları birer birer işlevsiz hale getir. Daha fazla oy için toplumsal bütünlüğü boz, kutuplaşmayı kışkırt.
Bütün bunlarla ülke hastalansın, bitap düşsün sonra da kalk,“Benim yanımda durmazsanız vatan hainisiniz” de.
Bunu söyleyenlere söyleyecek tek bir sözüm var: Hadi ordan! Ülkeyi bu hale getirenlere bel bağlayacak kadar aklımı kaybetmedim.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023