Levent Gültekin
Eğitimdeki içler acısı tablo, dış politikada yaşanan sıkışmışlık, her alanda giderek artan ve yaşamımızı tehdit eden dışa bağımlılık, buğday, et gibi en temel ihtiyaçları bile ithal eder duruma gelmiş olmamız, toplumsal barışı tahrip eden kutuplaşma, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılması, TBMM’nin işlevsiz hale getirilmesinin yarattığı siyasi kriz ve nihayetinde ortaya çıkan derin ekonomik kriz…
Bütün bunlara baktığımızda ülke tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor.
Demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi en temel değerleri istemenin, bunlar için mücadele etmenin bile tuhaf karşılanacağı bir durumla karşı karşıyayız.
Çünkü toplumun önemli bir kesiminde bu kışı nasıl çıkaracağız, doğalgaz olacak mı, olmazsa nasıl ısınacağız, döviz bulunamazsa yurt dışından almaya mecbur olduğumuz temel ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayacağız, bu pahalılıkta nasıl geçineceğiz endişesi bu kadar yoğunken demokrasi, eşitlik, özgürlük gibi değerlerin yokluğundan bahsetmek gerçekten de tuhaf kaçıyor.
Bu duruma gelmemizdeki en büyük pay ülkeyi yöneten iktidarda.
Rejim değiştirme hevesiyle ülkeyi akıl almaz bir çöküşün eşiğine getirdiler.
İktidarın ele geçirdiği medya gücü ve devlet imkanları ile yarattığı algıya teslim olan bir kısım AK Partili seçmen dışında, herkes esas sorumlunun iktidar olduğunu biliyor.
Yani birazcık aklı, insafı, vicdanı, ahlaki sorumluluğu, doğruyu yanlışı ayırt etme yetisi olanlar, sorunun esas kaynağının ülkeyi yöneten iktidarın yanlış politikaları olduğunu biliyor ve görüyor.
Kaldı ki tek sorun iktidarın sorumluluğu meselesi de değil, iktidarı kazanma biçiminin mesele edilmemesi de ayrı bir sorun.
Yani seçimlerin nasıl yapıldığı, medya gücüyle rakiplerin nasıl devre dışı bırakıldığı, devlet imkanlarının bir partinin lehine nasıl kullanıldığı, demokratik meşruiyetten yoksun bir seçimle iktidarı aldığı da ortada.
Yani Leonard Cohen’in dediği gibi “Herkes biliyor, geminin su aldığını. Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu. Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini.”
Fakat kimi yazarlar, siyasetçiler, iş insanları bütün bunları bilmiyormuş ya da böyle değilmiş gibi davranıyorlar.
Mesela ülkenin en önemli bankalarının genel müdürlerinin TV’ye çıkıp yaşadığımız sorunun dış kaynaklı olduğunu söylemesi…
Güler Sabancı gibi iş insanlarının ülkeyi bu hale getiren iktidar mensuplarına övgü dizmesi…
Başta Meral Akşener olmak üzere kimi muhalif siyasetçilerin onca söz söyledikten sonra saraya gidip Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tokalaşmak, bir selam almak için sıraya girmeleri…
Kimi muhalif görünümlü köşe yazarlarının ülkede korkunç bir yıkım yokmuş da, aktüel bazı sorunlar varmış gibi yazılar yazıp analizler yapması… Durumun vahametinin farkında olan kimi sanatçıların, aydınların, akademisyenlerin her şey normalmiş gibi davranması…
Peki niçin böyle davranıyorlar?
Mesela, Güler Sabancı ülkeyi yıkımın eşiğine getiren iktidar mensuplarına övgü dizme ihtiyacını neden hissediyor?
Ya da aylardır Erdoğan’ı ülkeyi yıkmakla suçlayan Meral Akşener neden saraya gidip Erdoğan’ın önünde el pençe hizaya giriyor?
Seçim sürecinde seçimdeki antidemokratik kısıtlamalardan şikayet eden, seçimin adil olmadığını söyleyen Muharrem İnce neden “Adam kazandı kazananı tebrik etmek gerek” deme ihtiyacı hissediyor?
Veyahut kimi sözümona muhalif köşe yazarları “Erdoğan’a başkan mı cumhurbaşkanı mı demeliyiz” gibi çocukça yazılar yazması ya da Erdoğan’ın, annesi vefat eden Fazıl Say’a başsağlığı dilemesinden yumuşama işaretleri alıp sevinmesi…
Bütün bunları bilgisizlik, cehalet ya da ülkede olup biteni görememekle açıklayamayız.
Böyle davranmalarının bir nedeni var.
Erdoğan sahip olduğu medya ve devlet gücü ile büyük bir yalan balonu yarattı.
O balonun içini meşru alan, dışını ise gayrimeşru alan ilan etti ve halkın büyük bir kesimini de buna inandırdı.
Var olmak, görünür olmak, gemini yüzdürmek istiyorsan o balonun içine girmen gerekiyor.
Mesela iş insanıysan işlerini sürdürmek, başına bir bela gelmesini engellemek için o yalanın bir parçası olman gerekiyor.
Ya da siyasetçiysen, siyaset yaparken kabul görmek, meşru sayılmak istiyorsan, gittikçe şişen büyüyen o yalan balonunun içine girmen gerekiyor.
Sanatçıysan dizilerde rol alıp, ekranlarda yer bulmak istiyorsan ya o yalan balonunun içinde yer almalısın ya da en azından yalanın farkında olduğunu belli etmemelisin.
Köşe yazarıysan, köşeni korumak, görüşlerine başvurulan bir yazar muamelesi görmek, ekranlarda, davetlerde olmak istiyorsan her şey normalmiş, o yalan balonu asla patlamayacakmış gibi davranmalı ve o yalanı sürdürecek yaklaşımlar geliştirmelisin.
Konumunu, işini, fabrikanı, köşeni yani kendini kurtarmak istiyorsan ülkenin yıkımına ortak olmalısın ya da göz yummalısın.
Böyle bir durum var ve ülkenin büyük bir çoğunluğu o yalanın parçası olmayı tercih ediyor.
Koca bir ülke, dev bir yalanın içinde yaşıyoruz.
Sorunların gerçek nedenini konuşmuyoruz. Bundan dolayı da sahici çözümlere yönelemiyoruz.
Gerçeği kabul etmiyorlar ya da bilmez gibi görünüyorlar çünkü gerçeğin insana yüklediği sorumluluk var.
Kendi çıkarlarını, pozisyonlarını riske atıp ülke için sorumluluk almaları gerekiyor.
Sorumluluktan kaçmak için de en kolay yolu yani yalanın bir parçası olmayı tercih ediyorlar.
Peki bu yaklaşıma ne kaynaklık ediyor?
Hiç birimiz kendimizi ülkenin bir parçası olarak görmüyoruz.
Ülkede olup bitenden bağımsız bir hayat sürdürebileceğimizi, ülke çökse bile enkazdan sağ çıkabileceğimizi sanıyoruz.
Bu durum, süratle uçurumdan aşağı sürüklenen arabanın içinde bari kendimi, oturduğum koltuğu koruyayım diye sürücü koltuğunda oturan kaptana “Sen haklısın, senin sorumluluğun yok, bütün suç başkalarında” deyip kaptanla iyi geçinerek o arabadan sağ çıkacağını sanmaya benziyor.
Ülkede söz söyleyecek, sorumluluk alacak, bir şeyler yapabilecek durumda olan insanların çoğunluğu uçuruma yuvarlanan o arabadan sağ çıkmanın peşinde.
Mesela, Güler Sabancı veyahut diğer iş insanları işini, fabrikalarını, konumunu korumak için ülkenin bu hale gelmesinde sorumluluğu olan iktidar mensuplarına övgüler dizerek kendilerini korurken ülkenin yıkımına da destek vermiş oluyor.
Ya da saraya gidip iktidara meşruiyet katan siyasetçiler, sanatçılar, yazarlar…
Bu davranışlarıyla iktidarın ülkeyi felakete sürükleyen yanlış politikalarına meşruiyet kazandırıyorlar ve iktidarın o yanlışları sürdürmesine neden oluyorlar.
Sadece onlar değil koca bir ülke sahici çözümler üretmek, sahici işler yapmak, yıkımı engelleyecek bir çıkış yolu yaratma sorumluluğundan kaçmak için yalana teslim olmuş vaziyette.
Halbuki sanatçısı, yazarı, iş insanı, siyasetçisi, akademisyeni, genci, yaşlısı, kadını, erkeği, herkesin ülke için sorumluluk alması gerektiği bir dönemdeyiz.
Yaşanacak bir ülkemiz olmadan hiçbirimizin bireyler olarak ayakta kalamayacağımızı görüp ona göre davranmak zorundayız.
Aktüel siyaseti bir tarafa bırakıp kişisel yarar gözetmeden, ülkeyi bu yokoluştan kurtaracak çareler aramalıyız.
Bu yıkımdan en büyük zararı görecek çocukları, gençleri, kadınları yoksulları düşünmek zorundayız.
Bunu yapmak için de önce kendimizi o ülkenin bir parçası görmek ve artık içinde bulunduğumuz bataklıktan tek başına kurtulamayacağımızı kabul etmek zorundayız.
Yaşanabilir bir ülke olarak varlığımızı sürdürmek için kişisel, dönemsel kayıpları göze alarak o yalan balonundan çıkıp gerçeği kabul edip ona göre tutum belirlemeliyiz.
Yani demek istediğim yalanla bir yere varamayız.
Ne pahasına olursa olsun gerçeği kabul edip o gerçeğe uygun çözümler üretmeliyiz.
Her alanda el birliği yapacak, her alanda üretecek, gerçek sorunları sahiden halledeceğiz.
Başka yolu yok.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023