Levent Gültekin
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin ilk olağan kongresinde yaptığı konuşmada 28 Şubat döneminde başörtüsü üzerinden yapılan ayrımcılığa, baskılara dikkat çekip aile bireylerinin o dönemde maruz kaldığı ayrımcılığı anlatırken gözyaşlarını tutamadı.
Sanırım Babacan’ın bu cümlelerinin asıl hedefi AK Parti seçmeniydi.
Çünkü iktidar sıklıkla, “Biz gidersek baskılar, yasaklar geri gelecek” propagandası yaparak kendi tabanını korkuyla bir arada tutma çabasında.
Yani bana göre Babacan’ın geçmişte başörtüsü üzerinden yapılan ayrımcılığa dikkat çekmesindeki amaç aynı mağduriyetleri kendi aile bireylerinin de yaşadığına vurgu yaparak iktidarın tabanda korku yaratma propagandasını boşa çıkarmaktı.
Ali Babacan’ın niyeti, amacı belki buydu ama yine de muhafazakar kesimin geçmişte yaşadıkları üzerinden mağduriyet vurgusu yapması kimi çevrelerde tedirginlik ve tepki yarattı.
Oluşan bu tedirginliği, tepkiyi geçmişte yaşananları inkar, görmezden gelme veyahut hafife alma olarak yorumlayamayız.
Muhafazakar kesimin bir kısmı da dahil olmak üzere toplumun büyük bir kesimi genel olarak mağdur edebiyatına dayalı siyaset anlayışından bıktı, usandı hatta tiksindi.
Ali Babacan’ın gözyaşlarına yönelik tepkilerin arka planında bu bıkkınlık ve tiksinti var.
Çünkü mevcut iktidar 18 yıldır, dindarlara geçmişte yapılan haksızlıklar üzerinden mağdur edebiyatı yapıyor.
Üstelik o mağduriyetleri giderip, yaraları iyileştirme politikaları izlemek yerine bu dönemde yaptıkları haksızlıklara, hukuksuzluklara, baskılara, zulümlere o mağduriyetleri gerekçe yapıyorlar.
Ne zaman ağızlarını açsalar, “Geçmişte bize de şunu yaptılar” deyip toplumun ensesinde boza pişiriyorlar.
Dindarların geçmişte yaşadığı mağduriyetleri bu iktidar kendi varlığını sürdürmek için bıkmadan usanmadan dibine kadar kullandı.
Üzülerek söyleyeyim ki o mağduriyetler bu iktidarın eliyle iğfal edildi.
Masumiyetini yitirdi.
Mağdur olmanın verdiği ahlaki üstünlük kaybedildi.
Mevcut iktidarın dini bir sopa olarak kullanması, topluma dini bir yaşam tarzı dayatması dahası yaptıkları yolsuzlukları, haksızlıkları, hukuksuzlukları dini argümanlarla meşru gösterme çabaları insanların dine olan duygularını tahrip etti.
Toplumda, muhafazakar kesimin bir kısmında bile sadece mağduriyet vurgularına değil, dini ritüellere karşı da bıkkınlığa dayalı tepki oluştu.
Çünkü mağduriyet, gözyaşı, dini söyleme dayalı siyaset insanlara Erdoğan’ı ve onun yaptığı haksızlıkları, hukuksuzlukları dahası yaşadıkları acıları hatırlatıyor.
Hatırlatmakla kalmıyor bu tür söylemlerin mevcut iktidarın siyaset anlayışını meşrulaştırıyor.
Bütün bunları hesaba katmadan oluşan tepkilere, “Antidemokratik tepkiler” deyip geçiştiremeyiz.
Diğer taraftan ülkemizde son yıllarda akla hayale sığmayan haksızlıklar, hukuksuzluklar yapılıyor.
Yüz binlerce insan KHK’larla işini, ekmeğini kaybetti bir anlamda açlığa mahkum edildi.
Binlerce insan hapislerde çürüyor.
Milyonlarca insan işsizlikten kıvranırken mülakat, güvenlik soruşturması gibi antidemokratik uygulamalarla devlet kadroları parti taraftarlarıyla dolduruluyor.
“Geçmişte bize de şunu yaptılar” deyip gözyaşı dökenler saraylarda büyük bir şatafat içinde yaşarken milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor.
Geçmiş mağduriyetler öne sürülerek topluma bir yaşam tarzı dayatılıyor.
Neredeyse her gün hoca kılıklı bir şaklaban giyimlerini, oturmalarını, gülmelerini, mesleki tercihlerini konu ederek kadınlara hakaret ediyor, aşağılıyor.
Bütün bunlar olurken amaç, niyet iyi olsa da 20 yıl öncenin mağduriyetlerine vurgu yapmak günümüzde yaşanan haksızlıkları, hukuksuzlukları hafifleştirdiği, değersizleştirdiği, önemsizleştirdiği duygusunun oluşmasına neden oluyor.
Tekrar edeyim: Dindarların geçmişte yaşadıklarına yönelik oluşan mağduriyetler üzerinden siyaset yapmak toplumu bıktırdı, usandırdı.
Bütün siyasetçilerin bunu hesaba katması gerektiği kanaatindeyim.
Çünkü bana kalırsa doğru siyaset toplumun bütününün duygusunu, acısını, hüznünü, endişesini hesaba katıp on göre bir dil oluşturmaktır.
Evet geçmişte başörtüsü üzerinden çok büyük haksızlıklar, hukuksuzluklar yapıldı.
Fakat bugün bunca acı, yıkım, haksızlık, hukuksuzluk yaşanırken üstelik tüm bunları geçmişin mağdurları yaparken 20 yıl öncenin mağduriyetlerine vurgu yapmak yarardan çok zarar getirir.
Hukukun olmadığı, medyanın kontrol altına alındığı, siyasetin zeminin yok edildiği kutuplaşmanın ayyuka çıktığı günümüz Türkiye’sinde genel olarak siyasetçilerin işi zor, bunun farkındayım.
Fakat muhafazakar kökenden gelen siyasetçilerin işi daha zor.
Çünkü geçmişte ister AK Parti’de görev almış olsun ister olmasınlar, ne yazık ki sırtlarında ‘muhafazakar siyasetçi’ tanımlaması çerçevesinde son 18 yılın bagajını taşıyorlar.
Üzülerek söylemeliyim ki hepsinin üzerinde bir Erdoğan gölgesi var.
Bunun farkında olmak ve toplumda bir güven duygusu oluşturmak için sağlıklı bir dile ve üsluba ihtiyaç var.
Farklı kesimlerle konuşabilecek, onların da duygularını anlayabilecek, onlara güven verebilecek bir siyasete ihtiyaç var.
Çünkü tek mesele AK Parti tabanının bir kısmını ikna etmek, onların dikkatini çekmek veyahut onları AK Parti’den koparmak değil.
Esas mesele ülkede demokrasiyi, özgürlüğü, hukuku, eşitliği, liyakati, tesis edebilmek için toplumsal bütünlüğü oluşturacak bir siyaset üretebilmektir.
Ali Babacan’ın iyi niyetinden, mağdur edebiyatına dayalı bir siyaset amacı gütmediğinden, dahası geçmişin acılarını bugün yaşananlardan daha üstün tutmadığından kuşku duymuyorum.
Yani kongre konuşmasındaki sözlerinin, gözyaşlarının amacının böyle olmadığının farkındayım.
Ama dediğim gibi siyaset sadece iyi niyetle yapılmıyor.
Toplumun bütün kesimlerinin duygu ve düşüncesini hesaba katan bunu ifade edecek doğru üslup ve kelimeleri barındıran bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023