Markar ESAYAN
Her dönem kendi ahlakını yaratır.
Bu kaçınılmaz bir zorunluluktur. Cumhuriyet dönemi de kendi ahlakını yaratmıştır. Bu ahlakın oluşumu, seçilen ideoloji ile doğrudan ilişkilidir ve bunun kamuoyu tarafından da benimsenmesi gerekir. Şüphesiz bu ahlak, iktidar tarafından yüceltilir ve toplum vicdanıyla çatışan yönlerinin traşlanması, mesela milliyetçilik, milli çıkar ve güvenlik politikaları ile mümkün olur. Söylem üstünlüğü, bu ahlakın eleştirisini yapan zayıf muhalif kesimleri ezecek, veya yurt dışındaki 'Zararlı' rakip düzenlerin ülkeyi etkilemesini engelleyecek şekilde iktidarın elinde tutulur.
Söylem üstünlüğünü elden kaçırmamak çok önemlidir. Şiddet tekeli tek başına yeterli olmaz. Bu nedenle totaliter devlet medya başta olmak üzere tüm algı yaratma merkezlerini elinde tutar. Diyanet İşleri'nden tutun da, askerlik sistemine, köy muhtarına kadar devletin değerler sistemi yüceltilir, sürüme sokulur ve denetlenir. Din bu noktada en önemli rakiptir. Cumhuriyet kurucularının sadece ateist veya islamofob oldukları için bir devlet dini inşa etmeye giriştiklerini iddia etmek naifçe olur. Din bir değerler sistemidir ve evrensel değerleri savunur. Mesela bir Kürdü, sadece Kürt olduğu için haklarından mahrum edeceksiniz. Bunu toplum vicdanına kabul ettirmek için bazı ayarlamalar yapmanız gerekir. Veya, insanları sadece gayrımüslim oldukları için soyacak veya ülkeden kaçırtacaksınız. Ya da insanları inançlı oldukları için ezeceksiniz.
Bütün bunlar için devlet şiddeti ve korkusu yeterli olmaz. Bu türden zorbalıkları normalleştirecek ve insanların vicdanlarına kabul ettirecek düzene dair bir ahlak tanımlamak ve onu kurumsallaştırmak gerekir. Bu ahlak şüphesiz kavmiyetçilik, güvenlik politikaları ve sözde milli çıkarlar sütünlarının üzerinde yükselir. Ama bu da yeterli olmaz. Bunları birbirine yapıştıracak bir tutkal gerekir.
Bu tutkal kollektif suç ortaklığıdır. Tabiri diğer ganimet paylaşımı.
Cumhuriyet bu manada çok başarılı bir projedir. Yıllarca Kürtlerin insanlık dışı şartlarda yaşamasına, katledilmesine seyirci kaldık. 1990'lı yıllarda Beyaz Toroslar - sizin bizim vergilerimizle alınmış devlet malı arabalardı onlar- Diyarbakır'da, Lice'de Şırnak'ta Kürtleri evlerinden, sokaklardan alıp kör dere yataklarında infaz ederlerken, Batı'daki bizler her şey normalmiş gibi yaşayabiliyorduk. Gayrımüslimler yıllarca bu ülkede sürekli yağmalandı, ülkeden sürüldü. 1964'te Rumlar yanlarına 20 dolar ve 20 kilo eşya almak suretiyle 24 saat içinde ülkeden sürüldüler. Ermenilerin, Rumların mallarını Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden, emlakçılara dönüşen mahalle muhtarına inen bir hiyerarşide paylaşıldığını gördük. Bu ganimet paylaşımında ülkenin yeni sermayedarlarından, sıradan insanlara kadar bir paylaşım yaşandı. Gayrımüslim malları bitince de, devlet zenginliği yağmaya açıldı. İnsanların üç kuruş on paraya çalışacakları bir memuriyet için her türlü çabayı göstermelerinin nedeni o kadar da masumane değildir. Dürüst insanlar her zaman olmuştur ama, sistemler ona savaş açma erdemi göstermiş bir avuç insanın çabası ile düzelmezler.
Yani hepimiz bu konuda kirliyiz. Kirli olmasaydık bu düzen daha önce değişirdi. Değişimin 2001 ekonomik krizinden sonra gerçekleşebilmesinin bir nedeni de budur. Bu türden yozlaşmış bir ahlaka dayanan ekonomik ve siyasal düzen iflas etmişti.
Dolayısıyla bizim devlet kurumlarımız kadar, evlerimizin içine kadar giren ahlakta da sorun var. Bilinenin aksine, son 12 yılda yaşadığımız türden değişim süreçlerinde önce ahlak değişmez. Değişim temayülü gösterir sadece. Eski ahlak geniş kesimlerin mağduriyetini katlanılmaz derecede arttırmış, konjonktür müesses nizamın aleyhine dönmüştür. Yeni ahlak değişim sürecinde inşa edilir. Bunun eskisinden müsbet olması beklenir. Ancak böyle bir zorunluluk yoktur. Örneğin İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı ve Doğu Avrupa'da farklı iki sistem kurulmuştu. Faşizme karşı savaşta Batı ile müttefik olan SSCB Doğu Avrupa'da utanç verici istibdat yönetimleri kurdu, SSCB'de ise 20 milyon insan katledildi, muhalifler Gulag'a gönderildi. Bir Polonyalı için Naziler ile Bolşevikler arasındaki fark ani ölüm ile zamana yayılmış ölüm arasındaki fark kadardı. Batı Avrupa'da ise 30 yıl sürecek sosyal-refah devletinin dönemi açıldı. AB'nin temeli atıldı. SSCB bu türden bir çürümüşlükle devam edemedi, çöktü. Avrupa ise Doğu'daki acılara rağmen tek yanlı zenginleşmenin bedelini ödüyor. Hiçbir hata, tarihin gözünden kaçmıyor.
Şu an Türkiye de böyle bir kavşağın hemen kıyısında. Eski rejim tarih oluyor. Eski ahlakla da yola devam edebilir, veya yenisini de birlikte kurabiliriz. Askeri vesayetin yerine sivil bir vesayet koymaya çalışmak eski ahlaka dair bir şeydir. Devlet imkanlarını kanun dışı dağıtmak da öyle. Medya özgürlüğünü, sadece hükümete vuracak bir mesele olarak istismar etmek eski ahlaka dairdir, başörtülü kadına ayrı, açık kadına ayrı adalet standartı uygulamak da... Kendi kontrolündeki gazeteler ile siyaset mühendisliği yaparken, sosyal medyada medya etiği dersi vermek ise hiç inandırıcı değildir.
Bunca kargaşa ve toz duman arasında 'ahlak' konusunu da tartışmaya açmak elzem gözüküyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019