Markar ESAYAN
Eskiden bayramlar, özel günler yüreğimizi mutluluktan öte endişe ile doldurur, bu günlerin gelmesinden çekinceli bir heyecan duyardık. Özellikle de Nevruz Bayramı, kaç kişinin öleceğini bilmediğimiz riskli bir günü ifade ediyordu. Çünkü insanlar ölüyordu… Bir bayram günü insanlarımız ölüyordu.
3 Ocak 2013 tarihinden itibaren yaşadığımız üç Nevruz’u, bu güzel günün anlamını da en iyi şekilde yansıtacak şekilde, barış ve kardeşlik heyecanıyla idrak ettik. Sadece insanlarımızı, rızkımızı, huzurumuzu değil, bayramlarımızı bile elimizden almışlardı. Bu ne kadar büyük haksızlık, ne büyük yüktü ki, üzerimizden kalkmaya başladığı bugünlerde daha iyi anlıyoruz bunu. Çünkü insan, kendisini çaresizce, ya da bir geçici çare olarak hayat şartlarına uyduruyor. Bir süre sonra ise, içinde yaşadığı insanlık dışı durumlar, adeta normalleşiyor.
Nitekim barış ansızın kapıyı çaldığı zaman, en çok da bu intibak meselesi karşımıza dikiliyor. Hele çok uzun sürmüş, “iyice normalleşmiş”, statükolar yaratmış, toplumları birbirinden ayrı düşürmüş böyle sorunlarda barışa alışmak çok ciddi bir engel haline gelebiliyor.
Ne iyi ki, bizim sağduyulu, hikmetli insanlarımız, yani bu sürecin asıl sahibi olan halk, içlerinde uyuyan barış arzusunu tüm zorluğuna, travmalara rağmen uyandırmayı başardı. Bu nedenle de Çözüm Süreci, başladığı tarihten itibaren birçok acımasız provokasyona rağmen yoluna devam etti.
Bu noktada, Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu’nun ve AK Parti’nin siyasi kazanç gözetmeyen, hatta iktidarını riske atan bir mertlikle bu süreci başlatmış ve devam ettiriyor olmaları, halkın talebini iyi okuyan, ama okumakla kalmayıp risk alan cesaretleri ön plana çıktı. Erdoğan ve Davutoğlu’nun kefaletleri, cesaretleri, sebat ve akılları olmasaydı, bu süreç ne başlayabilir, ne de engelleri aşabilirdi.
Süreçte AK Parti’nin ülkenin en büyük Kürt partisi olabilmesinin rolü büyüktü. Ancak AK Parti dışında kalan PKK sosyolojisi üzerinde Öcalan’ın oynadığı olumlu ve kararlı rol de hayati bir eksiği giderdi. Bütünleşme, silahların miadının dolduğu, Türkiye’nin Kürtleri olarak demokratik bir çözüm dışındaki bir yola tevessül edilmeyeceğine dair çizgisinde Öcalan kararlı durdu. HDP ve Kandil’i de bu çizgiye –henüz başarılı olamasa da– çekmeye gayret etti. Hükümetin ve İmralı’nın kararlılığı sayesinde, üçüncü Nevruz’da silahlı mücadele döneminin kapandığı ve çatışmanın nihai şekilde sona erdirilmesi gerektiğine dair daha üst perdeden bir çağrı daha geldi.
IRA, ETA ve Güney Afrika süreçlerinden farklı olarak, Çözüm Süreci, ülkemizde henüz tamamlanmamış kurumsal egemenlik (vesayet) ve halk egemenliği (demokrasi) arasındaki savaşın tam göbeğine oturdu. Öyle ki, kurumsal egemenliği kaybetmek istemeyen irili ufaklı, birbirinden nefret veya hazzeden tüm halk iradesi karşıtları Çözüm Süreci’ne saldırı başlattı. Seçkin medyaları ile sürekli olarak sürece dönük provokasyonlara giriştiler, güvensizlik yaymaya gayret ettiler. Bir yandan Erdoğan’a diktatör, diğer yandan Öcalan’a devletin jokeri dediler. Çünkü bu sürecin garantisinin bu liderlikler, Çözüm Süreci’nin de vesayetin işini bitirecek öldürücü hamle olduğunu biliyorlardı.
Şimdi de, yaklaşan seçimlerde propagandalarını doğrudan Çözüm Süreci’ne saldırı şeklinde kurgulayacaklar. Türk sosyolojisine bunun bir ihanet projesi olduğunu anlatarak, korku ve tehditle oy toplamaya çalışacaklar. Oysa onlar da biliyor ki, Çözüm Süreci bu ülkenin bölünmemesi için belki de son fırsattır. Ancak onlar için yoksul Türk ve Kürt çocuklarının ölmesinin, ülkenin bir iç savaş çemberinden geçmesinin hiçbir önemi yok. Yeter ki Türkiye’nin sahipliği ellerinden kaçmasın.
Bu ahlaki düşkünlüğün bir sonuç alabileceğini zannetmiyorum. Ama ellerindeki propaganda makinesi oldukça güçlü. Gazete, siyasi parti ve STK görünümlü dış/iç vesayet yapıları, demokrasi, mağduriyet ve ifade özgürlüğü gibi kavramları o kadar başarıyla suiistimal ediyor ki, dikkatli olmakta fayda var. Çok riskli bir eşiğe geldik. Cumhurbaşkanlığı seçimleri önemli bir kazanımdı, ama asla nihai, güvenli bir başarı değildi. Vesayete kapalı sistem değişikliğini içeren ilk halk anayasasını yapmadan asla vazgeçmeyecekler. Bunun için de 7 Haziran Genel Seçimleri, tarihimizde olmadığı kadar hayati bir önem arz ediyor.
İşte halkın sandıklardan çıkacak güçlü iradesi bu eşikten geçişi sağlayacak.
Hasılı, kavga bitmiş değil, bilakis en kritik safhasında…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019