Markar ESAYAN

Yeni Türkiye’nin formülü ve Kandil’in tercihi…
23.03.2015
1585

 Kandil’in kapısını çeşitli istihbarat örgütlerinin, paralel yapının heyetlerinin aşındırdığını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Bu oyunlar son iki yüzyıldır sistemli bir şekilde böyle oynanıyor.

Bir elli yıl sonra işin aslını öğreniyorsunuz ama çoktan oldukça cazip ve güncel prodüksiyonlar kurulmuş oluyor. Haliyle oyunu kuran ve bilgi (medya/STK) tekeline sahip olan üst akıl avantajlı durumda oluyor. Günümüzde darbeler ve toplumsal/siyasi mühendislikler daha çok açık istihbarat üzerinden örgütleniyor. Yani bunları demokratik hakların kullanılması veya meşru halk hareketlerinden ayırmak son derece zor. 
Türkiye’nin en büyük avantajı, toplumsal bilincin son iki yüzyılın acılı tecrübelerinden ötürü olgunlaşmış olması. Aslında kuvvetli liderlik ve toplumsal bilinç ile Türkiye hiç de kendisinden beklenmeyen menzillere ulaştı. 7 Şubat MİT darbesi bu noktada bir milat oldu. Bizim asıl demokrasi/vesayet mücadelemiz aslında bu tarihten sonra başladı. Belli ki, bu noktada esas olan AK Parti veya Erdoğan değil, paralel yapıymış. Hepimizi heyecana gark eden darbe davası süreçleri, tehlikenin kamuoyu yaratmak için abartılması ve iklimin 2006/2007 suikastları ile yaratılmış olması yüksek bir ihtimal. Ancak paralel yapı ile devletin yeni tür bir vesayete alındığı kesin.
7 Şubat’ın miladi değeri, üst aklın “Paralel yapı hancı, AK Parti/Erdoğan yolcu” denklemindeki sapmanın başladığı tarih olması nedeniyle... Erdoğan, bu süreci o kadar iyi yönetti ki, kontrolden çıktığı anlaşıldığında panik başladı ve yanlış bir zamanlama ile 17/25 darbesi ile “düzeltme” yapılmak istendi.
Ancak, geç kalınmış ya da erken davranılmıştı. Erdoğan kendisini gizlemiş, güçlenmeyi beklemiş, orduyu ve Çözüm Süreci üzerinden İmralı’yı yanına almıştı.
Bu ülkede egemenlik mücadelesini kazanmak için 4+1=HE denklemini çözme mecburiyeti var. Yoksa ağzınızla kuş tutsanız, Menderes veya Özal gibi trajik bir demokrasi hikâyesi olarak kalırsınız.
(4), dört iktidar bloku, (1) ise ekonomidir. HE ise Halk Egemenliği… 
Muhafazakârlar (1), Ulusalcılar(2), asker (3) ve PKK(4)… Bunlar dört önemli/ana iktidar kolonudur…
Bunlara olmazsa olmaz ekonomik bağımsızlık ve istikrarı eklemelisiniz. Şu kadarını söyleyelim, daha kısa bir zaman öncesine kadar, Türkiye’de dört-beş milyar doları sistemden çekerek darbe yapmak mümkündü. Artık değil. 
Erdoğan üç kolonu yanına çekerken, ekonomiyi de iyileştirdi. Denklemi (1+3)*HE>1 şekline getirdi. Yeni Türkiye’nin temel formülü budur.
Haliyle vesayetin kavgası bu beş unsuru etkilemek, geri almak veya çökertmek üzerinden veriliyor. 6-8 Ekim ayaklanması bu nedenle örgütlendi. Kobani konusunda Türkiye yavaş/eksik davranmış olabilir ama Kobani’nin düşmemesi Türkiye sayesinde olmuştur. Bunu Kandil de, PYD de pekâlâ biliyor. O nedenle de şimdi “AK Parti’ye karşı savaşın size özgürlük verelim” diyorlar. Kandil’den gelen ve HDP’nin bir kısmına yansıyan gel-gitlerin nedeni bu. “Neden daha fazlasını almayalım” tereddüdü var. 
Oysa bu bir yalan. Kürtlerin aklını küçümseyen bir kolonyal bakış. Beyaz adamın incik boncuk karşılığında altınlarını çaldıkları yerlilere reva gördükleri bir zelil tuzak. “Türkiye’nin Kürtleri” olarak kurucu öğe olmalarından başka Kürtler için gerçekçi/kazançlı başka bir yol yok. Hatta Rojava ve Güney Kürdistan’ın geleceği de Türkiye ile birlikte hareket etmekten geçiyor. Çünkü Çözüm Süreci’nde zuhur eden anlayış, Kürtlere araçsal değil, kalıcı, saygın kurucu bir özne olarak yaklaşıyor. 
Bu manada, Selahattin Demirtaş’ın HDP’yi çekmeye çalıştığı zemin, sadece bir oy toplama stratejisi olarak okunamaz. HE= 4+1 denkleminde PKK’ya dönük bu alaka, eş zamanlı olarak devreye sokulan ekonomiye dönük operasyon, vesayetin denklemi kendi lehine değiştirme girişimidir. Bu darbe hesabından Kürtlere hiçbir kazanç çıkmaz. Demirtaş’ın Çözüm Süreci merkezli propaganda ile yüzde 85’den oy alma potansiyeli varken, yüzde 15’e, hatta yüzde 5’e oynaması da barajı geçmek adına siyaseten rasyonel değildir. 
Yani Çözüm Süreci’nin kaderi, Kandil’in bu konuda bir karar vermesi ve çekilmeye başlayarak bunu ispat etmesinde yatmaktadır. İzleme Komitesi veya herhangi başka bir konu üzerinden yaşanacak sıkıntı, bu kararsızlığın bir kanıtı olarak ipe un sermeyi ima eder.
Üç Nevruz mesajında aslında Öcalan da bunu anlatıyor. Ben Kandil’deki aklı da küçümsemiyor, bu gerçeği benimseyecek derinliğe sahip olduklarını düşünüyorum.
Demirtaş ise sadece bir semptomdur. Ama kararın ne yönde verildiğini anlamak için iyi bir turnusol kâğıdı olma işlevine sahiptir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar