İsrail ile varılan uzlaşma üzerinden özellikle sosyal medyada hem tartışmalar, hem de spekülasyonlar yaşanıyor. Çoğunluğu sureti haktan görünen paralelciler, PKK’lılar ve yeminli Erdoğan düşmanları. 

O nedenle İsrail ile Gazze için varılan uzlaşmanın içeriğini ve kronolojisini tekrar hatırlatmakta fayda var. 
İsrail ile Gazze konusundaki mutabakat, 26 Haziran pazar günü Roma’da sonuçlandırıldı.

- İsrail, Mart 2013’te Türkiye’nin ilk talebini karşılayarak tarihte ilk kez yabancı bir devletten özür dilemişti. Mutabakat kapsamında Türkiye’nin diğer iki şartı da kabul edildi. İsrail, Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödemeyi ve Türkiye’nin Gazze’deki insani duruma müdahalesini kabul etti.

- Mutabakat çerçevesinde Türkiye, Gazze’ye insani yardım dahil sivil amaçlı malzemelerin girişini sağlayacak ve altyapı yatırımlarını gerçekleştirecek. Gazze halkının kullanımı için konutlar inşa edilecek ve 200 yataklı Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi en kısa zamanda hizmete alınacak.

- Gazze halkının en acil ihtiyaçları olan elektrik ve içme suyu sorunu çözülecek. Gazze’ye verilen elektrik ve su miktarı arttırılacak. Yeni santraller yapılacak.

- Tabiatıyla, Gazze’ye ilaveten Batı Şeria’ya yönelik öngörülen Cenin Sanayi Bölgesi gibi kapsamlı projelerin hayata geçirilmesi kolaylaşmaktadır.

- İddiaların aksine mutabakatta Hamas ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamakta. Filistin devletine ve halkına güçlü desteğimiz aynı şekilde sürecek.

- İsrail ile sağlanan uzlaşma, 31 Mayıs 2010’dan beri sergilenen ilkeli ve kararlı tutum sayesinde kazanılmış bir diplomatik başarıdır. Türkiye’nin tüm şartları kabul edilmiş; Filistin halkının koşullarının iyileştirilmesi için tarihi bir adım atılmıştır. Mavi Marmara şehitlerimizin arzuladığı şekilde Gazze’ye insani yardım yapılmasının yolu açılmıştır.

- Bu süreçte Filistin hükümeti ve Hamas, İsrail ile yürütülen görüşmeler bağlamında Türkiye’ye destek verdiklerini ifade etmiştir.

***

Mavi Marmara’nın dahil olduğu filonun amacının Gazze tecridini dünyanın gündemine taşımak ve mümkünse bunu delmek olduğunu hatırlatalım. İsrail için bu o kadar kabul edilemezdi ki, gemiye saldırdılar ve 9 insanımızı şehit ettiler. 
Bu anlaşma, Gazze filosunun ve hayatını yitiren vatandaşlarımızın amacını fazlasıyla yerine getiren bir diplomatik başarıdır. Bu başarıya dudak bükmek veya itibarsızlaştırmak, bu saygın amacı da yok saymak anlamına gelir. 
Özellikle Filistin halkına hassasiyeti bulunan vatandaşlarımızın, İsrail’e dönük haklı tepkilerinin istismar edilmemesi çok önemli. Dokuz insanımızın hayatını boşuna vermediği ispatlanmıştır. Bu değere, hatıraya sahip çıkmak görevimizdir. 
Kaldı ki, İsrail’de bu anlaşma “Türkiye’ye teslim olma” şeklinde yorumlanıyor. Türkiye’deki bu tür yorumlara şaşırmamak elde değil.

Yarın İsrail anlaşmadan cayar, inşa edilen her şeyi yeniden bombalar mı?

İsrail bu, olabilir. Medyum değiliz. Nasıl olsa kıyamet kopacak diye hiçbir şey yapmayalım o zaman. 
Elimizdeki somut gerçek ise şu: Dünyanın en büyük hapishanesine ışık girecek, su girecek, hayat girecek. Bu gelişme ile ambargonun tamamen kalkmasını sağlama momentumu oluştu; hatta bu momentum Filistin sorununun çözümüne de katkıda bulunabilir. İsrail tarihinde böyle bir gelişme ilk kez yaşandı. 
Türkiye, mazlum bir halk için, sorumlu ülke ile ilişkilerini beş yıl süreyle dondurmayı, operasyona uğramayı, her türlü kaybı, bedel ödemeyi göze aldı. Bunun dünya tarihinde bir eşi yok. 
Hasılı, ahlaktan bahsederken, bu noktayı gözden kaçırmamak da ahlaki bir sorumluluk olmalı.