Mehmet Ali ALÇINKAYA
Editör notu: Kocaeli’de iki dönem BDP İl Başkanlığı yapan, TBKP kurucu il başkanı ve Tustav mütevelli üyesi Mehmet Ali Alçınkaya, Kandıra cezaevinde yaklaşık 4,5 ay tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz Haziran ayında hakim karşısına çıktığı ilk celsede serbest bırakıldı.
Arkadaşımız Alçınkaya, mehkemeye verdiği savunmasında Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu durumun bir özetini yaptı...
İŞTE O SAVUNMASI
6. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
KOCAELİ
Dosya No: 2018/369
Özü : İddianameye karşı savunmamdır.
Sayın Başkan, Sayın Üyeler
Savunmama başlamadan önce bir hususa değinmek istiyorum. Bu savunmamı kendi ana dilim olan Kürtçe ile yapmak isterdim ama devletin yüz yıla yakındır uyguladığı asimilasyonist politikalar ve de oto asimilasyondan dolayı anadilime hâkim değilim. Bu durum benim eksikliğim, devletin de ayıbıdır. Bundan dolayı halkımdan özür diliyorum, devletin bu asimilasyonist politikalarını da kınıyorum.
Açıktır ki bu dava herhangi bir dava değildir. Daha çok konjonktürel durumun etkisiyle demokratik eğilimler, hukuki yapılar, sivil toplum örgütleri hedef alınarak muhalefetin sesi kısılmaya, baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Bilindiği gibi bir darbe girişimi yaşanmış ve bu girişim “Allah’ın lütfu” şeklinde değerlendirilerek; ülke OHAL-KHK’larla yönetilmektedir.
Üyesi bulunduğum Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)’nin Eş Genel Başkanları, yöneticileri hatta sıradan parti üyeleri tutuklanmışlardır. Partili Belediye Eş Başkanlarımız, Belediye Meclisi Üyelerimiz, İl Genel Meclisi Başkan ve üyelerimiz de tutuklanmışlardır. Yerlerine “KAYYUM” atanmıştır.
TBMM’de üçüncü büyük parti olan HDP’nin tüm Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmış, içinde HDP Eş Genel Başkanlarının da bulunduğu onlarca kişi ve Milletvekilleri cezaevlerine konulmuş, 12 Milletvekilinin milletvekillikleri düşürülmüştür. Şu anda HDP’nin eski Eş Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Sayın Selahattin Demirtaş, hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulmaktadır. İki kişilik hücresinde, 6 milyon seçmenine, 80 milyon Türkiye halklarına yapmak zorunda bırakılmıştır. Bütün dünya bu duruma şaşmış durumda. Sadece DTK, HDK, DBP, HDP Eş Sözcüleri, Eş Genel Başkanları, yönetici ve üye onbin (10.000) kişi tutuklanıp cezaevlerine konmuşlardır. Aynı zamanda binlerce kişi de denetimli serbestlikle açık cezaevlerine dönüşen bir tutukluluk yaşamaktadır.
Bilim insanları, aydınlar, hukukçular, gazeteci, sendikacı, öğretmen, STÖ mensubu yüzbinlere varan devlet memuru ya uzaklaştırılmış, ya tutuklanmış, ya da ceza tehdidi altındadır.
Gazeteler, dergiler, dernekler, kültür kurumları, STÖ’ler, Radyo-TV kanallarının faaliyetleri ya durdurulmuş veya kapatılmış durumdadır.
Sadece yargı alanında altıbin (6.000) hâkim, savcı veya adliye görevlisi görevinden uzaklaştırılmış ya da tutuklanmıştır. Yargı bağımsızlığı ciddi ölçülerde zarar görmüş, güvenilirliğini kaybetmiştir.
Yaşanan ekonomik krizden işçi, işveren, çiftçi, esnaf, memur, köylü, emekli herkes olumsuz etkilenmektedir.
Dış politikada ise ülke ciddi sarsıntılar geçiriyor. Dünya’da ve Ortadoğu’da güvenilirliğimizi kaybettik. Yalnızlaştık. Ortadoğu’da oluşan yeni dengelerde; Kürt Halkı’nın ve beraber yaşadığı diğer halkların eşitlik, özgürlük ve adalet arayışlarına karşı tutum takındık. Onların bölgede statü arayışlarını engellemek için -savaş dâhil- elimizden gelen her kötülüğü yapıyoruz. Bu durum iç politikada daha fazla baskı, daha çok adaletsizlik getiriyor.
İşte bu dava dosyası böylesi bir süreçte hazırlanmış ve içerisinde tehlikeli duyguları barındıran asılsız ve hukuk dışı iddialarla önünüze getirilmiş bulunmaktadır. Bu nedenle yargılananlar kadar yargılayanların da sorumlulukları daha da artmıştır. Manipülatif etkilerden, algı yönetiminden korunmak gerekmektedir.
Bu kısa girişten sonra kısaca bir noktaya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben Kürt bir ailenin mensubuyum. Ne var ki herkesin farkında olduğu bir anlaşmazlık olan sorunun çözümsüz bırakılmasından ötürü ana dilimi istediğim gibi kullanamıyorum. Bu ayıp, benim olmaktan çok yüz yıllardır bu dil -Kürtçe- üzerindeki ırkçı, şoven, asimilasyoncu politikaları sürdürenlerindir.
A. USUL YÖNÜNDEN
1. Dosya münderecatından anlaşıldığı üzere iddia makamına ait 2018/4300 soruşturma sayılı iddianame, şahsım yönünden kabul edilmemiş ve iade edilmiştir. Belli ki; bir sanığın cezalandırılması için gerekli olan deliller yönünden, getirilen delillerin şüpheye yer vermeyecek şekilde bir kesinlik içinde olması gerekir. Ayrıca suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da kesin ve açık ispata dayanması gerekir. Keza şüphe varsa lehte kullanılmalıdır.
Oysa görüyoruz ki bu dosyada hiçbir somut delil bulunmamaktadır. İddia makamı bu engeli aşabilmek için takdir marjını oldukça yükselterek “fiiller zinciri”nden bahisle suç konusu edilemeyecek kimi demokratik etkinlikleri suç olarak gösterme çabasına girmiştir. Örneğin; resmi olarak tatil olan 1 Mayıs Uluslararası İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’ne katılmayı suç konusu yapmaktadır.
2. İddia makamı, olaylar zincirinden söz ediyor ama olay tarihi, olay yeri ile ilgili olarak ne “Soruşturmaya Konu Olay” bölümünde ne de “Hukuki Değerlendirme” bölümünde herhangi bir belirleme yapılmış. Bir başka deyişle -buna göre- anılan olaylarla ilgili vaka kayıtlarının olmadığı da söylenebilir.
Bunca belirsizliğin olduğu bu İddianame’nin tıpkı daha önce olduğu gibi iade edilmesi gerekir diye düşünüyorum.
B. SÜBUT YÖNÜNDEN
1. Suç konusu edilen örgüt ve örgüt üyeliği hakkında.
İddia makamı, 2015-2017 yılları arasında sosyal medyayı kullanarak örgüt talimatları doğrultusunda hareket ettiğimi, örgütün talimatları doğrultusunda “eylem ve faaliyetleri uygulama aşamasına” getirdiğimi, “bu uygulamalarda görev aldığımı” ya da “görev veren konumunda” olduğumu iddia etmektedir. Bu karmaşık ve çapraşık iddialar tamamen gerçek dışı ve uydurmadır. Şöyle ki:
a. Kimden talimat aldığım yönünde hiçbir delil yok ki, üzerinde tartışayım.
b. Talimat aldığım kişi kim? Talimatları sözlü mü? Yazılı mı? Şifreli mi? Şifresiz mi?
c. Talimatı veren kişi nerede? Talimatı ne zaman vermiş? Bunlarla ilgili dosyada en ufak bir belge, bilgi, bulgu var mı? Ben yok biliyorum. O halde bu bir hayali, uydurma iddia olmaz mı?
d. Hangi eylemi ya da faaliyeti uygulama aşamasına getirdiğim konusunda bir açıklık yok. Yani Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun öngördüğü “suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikte olması” kuralı bu dosyada anlam bulmuş mudur? “Gerçekleşme şekli aydınlanmış” mıdır? Hangi yönden bakarsak bakalım bu dosyada böyle bir vakayı görmemiz mümkün değildir.
e. Ayrıca, eğer iddia doğruysa hiyerarşik anlamda üstümde kim var? Altımda kim var? Yanımda kim var? Madem emir ve talimat veren var, o halde kim? Ya da ben birisine talimat vermişsem, o kim? Eğer sözü edildiği gibi emir ve talimatlarla işleyen bir örgüt varsa ve ben de birilerine emir talimat yağdırıyorsam, onun da benimle yargılanıyor olması gerekmez mi?
f. Tek kişilik bir gizli örgüt nerede görülmüş? Bakınız, tek başına bir dosyada yargılanıyor olmam bile iddia makamının ne kadar haksız iddialara sahip olduğunu gösterir. İddia makamı, yanıma bir-iki kişi koyup, işte bunlar şu birimin yöneticisi veya üyesidir diyebilmeliydi.
Bu noktada iki şey öne çıkıyor. Bunlardan biri, bir gizli örgüt var mı? İkincisi ise bu örgütün üyeleri kimler? Tabii gizli örgüt ile sivil demokratik yasal örgütlerin birbirine karıştırılmaması gerekir. Bu noktada Yargıtay içtihatlarına başvurmakta yarar vardır.
1. Yargıtay, örgüt üyeliği için ne diyor
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 07.06.2016 tarih ve 2016/927 E, 2016/3874 K sayılı ilamı, gizli örgüt üyeliği suçunun oluşabilmesi için şu tanımlamayı yapmaktadır:
“Örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyeliği temadi eden bir suçtur. Örgüte üye olmak, kişinin rızasıyla örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmasıdır. Örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, girişken, etkin, faili emir ve talimata açık tutan ve hiyerarşik konumunu tesbit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Sadece örgüte sempati duymak bu suçu oluşturmaz.”
Bu tanımlamaya göre derdest dosyada “hiyerarşik”, “organik bağ”, “emir talimat” ve “konum tesbit eden bağ”dan söz etmek mümkündür. Kaldı ki iddia makamı suç tanımlaması yaparken “silahlı terör örgütüne üyelik”ten söz ediyor. Bu dosyada silah mı var? Şiddete çağrı mı var? Kin ve nefret söylemi mi var?
Yine Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 24.04.2017 tarih ve 2015/3 E, 2017/3 K sayılı ilamı da bu yöndedir. Der ki; organik bağ olacak, hiyerarşik konumu tesbit edilmiş olacak.
“Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark; örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dâhilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.”
Şimdi bu dosyada Yargıtay’ın yaptığı tanıma uygun herhangi bir bilgi, belge, belirti var mıdır?
Eğer kastedilen örgüt DBP ya da HDP ise, bunlar yasalara göre kurulmuş, Program ve Tüzüğü Anayasa ve Yargıtay denetiminden geçmiş yasal demokratik partilerdir. Bu partilerin faaliyetleri elbette olacaktır. Bunlardan biri diğeriyle karıştırılmamalı aralarındaki fark görülebilmelidir.
Diğer yandan; herhangi bir gizli örgüt trafikte kırmızı ışıkta geçilmez derse, aynısını bir sivil siyasal partinin demesi suç olur mu? Bu konuda AYM’nin, AİHM’nin çok sayıda kararı vardır.
Hatta bunlara göre “gizli örgüt mensubu olsalar bile söyledikleri ve yaptıkları demokratik çerçeve içerisinde ise” suç telakki edilemez.
Bakınız; Van Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bir mahkûmiyet kararını Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin bozma kararı şöyledir:
“Bir kısım il ve ilçelerde Belediye Başkanı veya BDP Yöneticisi olan sanıkların siyasi parti faaliyeti olarak değerlendirilebilecek; basın açıklamaları, Anayasa Referandumu’nu boykot amacıyla miting düzenleme, BDP tarafından düzenlenen İki Dilli Yaşam Yürüyüşü ve Basın Açıklaması, Newroz Bayramı kutlamaları, Kürt Dil Bayramı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mitingi, aday tanıtım mitingi, 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle miting, taziye ziyaretleri, Van Festivali adıyla yapılan etkinlik gibi eylemlerin silahlı terör faaliyetleri kapsamında kabul edilerek bu eylemlerin örgüt üyeliği suçundan; suçun unsurları ve cezanın belirlenmesinde hükme esas alınması kanuna aykırı görülmüştür.” (16. Ceza Dairesi 21.03.2017 tarih, 2016/7026 E, 2017/3341 K) Görüldüğü gibi ceza yargılamasının amacı maddi gerçeği ortaya koymaktır. Maddi gerçek de bu kararda görüldüğü gibi sapla samanı birbirine karıştırmamaktır. Aksi düşünce en masumane ve insani Saiklerle yapılmış her etkinliği terörle bağlantılı kılmak olur ki; bu da yasallığı değil keyfiliği temsil eder.
C. Soruşturmaya konu olaylar hakkında, 1 Mayıs İşçi Bayramı kapsamında örgütsel propagandaya dönüştürülen eylem;
İddia makamı, 1 Mayıs Uluslararası İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’ne katılmayı suça delil olarak sunuyor. Bu, oldukça haksız ve düşündürücü bir suçlamadır. Bildiğim kadarıyla 1 Mayıs’ı yasak sayan -dünyada- hiçbir ülke yoktur. Yasak, Türkiye’de de kaldırıldı ve 1 Mayıs aynı zamanda resmi tatil günü olarak kabul edildi.
- İddianamede, hangi yıl ve gün iddia edilen suça iştirak edildiği de belirtilmiyor. 2015-2017 yıllarının arası olarak ortaya konuyorsa, o halde 2015-2016-2017 yıllarında 1 Mayıs kutlamalarında meydana gelen gerginlik, çatışma, olay vb. var mıdır? Bu konuda vaka kaydı istensin istiyorum.
- İddia edilen eylemde yasak olan yan neresidir? Yani olay çıkmışsa görüntü, tutanak, resim var mıdır?
- Yine bu etkinliğin örgütsel propagandaya dönüştürüldüğüne dair savcının sunacağı ne var?
Açığa çıkmalı.
- Bildiğim kadarıyla Kocaeli ilindeki hiç bir 1 Mayıs olaylı, gergin, çatışmalı geçmemiştir. Tüm 1 Mayıs’lar, barışçıl gösteriler şeklinde, bir karnaval havasında kutlanmıştır. Yani şiddeti çağrıştıracak hiçbir olay yaşanmadığı, yasanın lafzında sözü geçen sıcak ve yakın tehlike de söz konusu değildir. Yargıtay, barışçıl gösterileri suç saymamaktadır.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2015/1971 E ve 2015/4257 K sayılı ilamı şöyledir:
“Şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde, insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde olması” gerekir tesbitini yaparak;
“Poster taşımak, ifade özgürlüğü çerçevesinde / kapsamında değerlendirmesi” gerektiğini vurguladıktan sonra;
“Miting herhangi bir olay çıkmaksızın sona ermesi kendiliğinden dağılması” suçun unsurlarını taşımadığı düşüncesini taşımaktadır.
AİHM’sinin de bu yönde kararları vardır. Ayrıca 2018 Mayıs ayının son çeyreğinde AYM, gazetelere yansıyan; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesinin yıldönümünde Eskişehir’de düzenlenen protesto yürüyüşüne katılanlar hakkında Eskişehir Hâkimliğinin verdiği ceza kararını ortadan kaldırmıştır: BARIŞÇIL GÖSTERİYE CEZA KESİLEMEZ.
En yetkili hukuk kurumlarının belirtilen bu kabulü karşısında 1 Mayıs’a katılmayı suç ve suç delili olarak ileri sürmek, hiçbir hukuk normuna sığmaz.
2. Örgütün talimatları doğrultusunda açlık grevleri eylemine katılmak;
- Her şeyden önce bir açlık grevi olmuş mu, olmuş ise nerde? Bu konuda bir açıklık yoktur. Öyle anlaşılıyor ki iddia makamı ya tahmin yürütüyor veya bir takım hilafı hakikat istihbari bilgilere dayanıyor.
- İddia makamı, “açlık grevi eylemleri” suçlamasını yaptığına göre, demek ki bunlar birden fazladır. Öyle ise kanıtlar dosyada var mıdır?
- Açlık grevine katılmak olsa olsa bir protesto eylemi olur ve yukarıda belirttiğim Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarına göre fikir özgürlüğü kapsamındadır ve içtihadi kararlar, ne suç ne de suç delili olarak kabul etmemektedir.
- Kaldı ki benim bu tür bir etkinliğe katıldığım yönünde ne bir beyan, ne bir belirti, ne de somut bir gösterge mevcut değildir.
3. Sayın Öcalan’ın yakalanmasını protesto ve tecritin kaldırılması eylemine katılmak.
- Suçlamayı doğrular nitelikte protesto eylemi var mıdır? Bu konuda vaka kaydı istenmelidir.
- Tecritin kaldırılması için bir eylem yapılmışsa nerde ve ne zaman?
- Benim bunlara katıldığıma dair de bir kanıt yoktur.
- Diyelim ki bu eylemler var ve hem protestoya hem de tecritin kaldırılması etkinliğine katılındı. Bu suç mudur? Eğer Türkiye’de yaşıyorsak ve eğer yaşanan gerçekler karşısında bir tepki ortaya koymuşsak bunun zaman ve oluşum koşullarını da göz önüne almak gerekmez mi?
Her şeyden önce Türkiye’de yaşanan sorunlar karşısında biraz hoşgörülü ve tahammüllü olmak gerekir. Şiddete çağrı yapılmadığı müddetçe insanların fikir ve davranışlarında özgür olması hem Anayasa hem AİHM’nde güvence altındadır. Yani hem iç hem de dış hukuk fikri ve düşünceyi kollamaktadır. Söz gelimi AİHM;
- Siyaset için konumu gereği sıradan insanlara oranla da geniş olanaklara sahip olmasından ötürü dava açmaktan kaçınılması gerektiğini
- Siyasetçiye karşı genişletilmiş tahammül yükümlülüğünün bulunduğunu
- Siyasetçinin eleştiri, etkinlik sınırının sıradan insanlara oranla daha geniş olduğunu
ortaya koymakla bir iç hukuk normu da oluşturulmuştur. Bu nedenle elbette devletin görüştüğü, diyalog kapılarını araladığı, çözümde etkili olacağını düşündüğü Sayın Öcalan
gibi bir şahısla ilgili bazı haksız uygulamaları protesto etmek haktır. Yani suç olarak görülmemelidir. Bakınız;
- 1990’da Cumhurbaşkanı Özal’ın elçisi Celal Talabani, çözüm konusunda Öcalan’la görüştü.
- 2009 Oslo’da devletle diyalog kuruldu ve Öcalan’la görüşmeler İmralı’da sürdü.
- 2013 Newroz Diyarbakır’da “Siyaset Konuşsun, Silahlar Sussun” mesajı bütün dünyaya ve milyonları aşan Newroz katılımcılarına bizzat devletin eliyle ulaştırıldı.
- Akil İnsanlar - İmralı Heyeti oluşturuldu ve Öcalan’la her hafta görüşmeler yapıldı. Akil İnsanlar, Cumhurbaşkanı’na raporlar sundu. (4 Nisan 2014)
- 28 Şubat 2015 Dolmabahçe Sarayı’nda Devlet, İktidar, MİT, AKP Temsilcisi, İmralı Heyeti
10 maddelik Mutabakat Metni açıkladı.
Tüm bunlara karşı Öcalan’ın herhangi bir insan olduğu söylenebilir mi? Elbette birileri onun özgürlüğünü, birileri koşullarının iyileştirilmesini isteyecektir. Bunu suç saymak; Türkiye gerçeğini, kendi kendimizi inkâr etmemiz demektir. Bu nedenle bu tür etkinlikler yapılmış olsa bile suç ve suç delili sayılamaz.
4. Karker Kobane (K) Rıfat Horoz ile ilgili düzenlenen anma eylemi;
Doğrusu böyle bir eylem ve etkinliğin yapıldığını bilmiyorum. İfadelerimde belirtmiştim. Ancak böyle anmaya katılmanın neden suç ve suç delili olarak gösterildiğini anlamakta güçlük çekiyorum.
Bunu kısaca açayım.
- Rıfat Horoz Kobani-Kuzey Suriye’de yaşamını yitiren birisi.
- Ölümü Türkiye’ye karşı bir eylem nedeniyle gerçekleşmemiş. O dönem koşullarında kendi iradesiyle IŞİD’e karşı tutumunu ortaya koymak için KOBANİ’ye gitmiştir. Herhangi bir örgüte mensubiyetini de bilmiyorum. Ancak şu biliniyor: Dünyanın birçok yerinden fertler kendi özgür iradeleriyle KOBANİ’ye gitti. Bununla ilgili belgesel filmler yapıldı ve dünya ölçeğinde ödüllere layık görüldü. (Meryem filmi)
- Keza o dönemde Kobani’den Salih Müslim ve Asya Abdullah da geldiler. Türkiye Başbakanı dâhil birçok görüşmeler yaptılar. Şimdi bu yetkilileri kabul eden, görüşen devlet Rıfat Horoz’un anmasına katılmayı suç sayamaz. Suç konusu etmek hiçbir hukuka sığmaz.
- Birçok ünlü bilim adamı da KOBANİ olayı ile İspanya İç Savaşı’nı benzer görmektedir. İspanya İç Savaşı’na dışarıdan 60.000 kişi katıldı. Kobani’de de yüksek sayıda bir katılım var ve bu enternasyonal bir dayanışma örneği olarak gösterilmektedir.
Bu konuda ünlü “Rollingstone” fikir dergisinde Amerikalı yazar Seth Harp’ın makalesi dayanışmanın boyutunu ortaya koymaktadır.
- Ayrıca Kobani ile ilgili Türkiye’nin de kimi işbirlikleri içine girdiği de biliniyor. Bazen de dayanışmalar yaşandı. Örneğin Süleyman Şah Türbesi’nin Kobani’ye bağlı sınır köylerinden birisine getirilmesi Kobani’deki güçlerle Türkiye arasındaki bir dayanışmayla mümkün oldu.
Kısaca tüm bunlar yaşanırken Kobani’de “Enternasyonal Dayanışma” gösteren Karadenizli bir vatandaşı (Rıfat Horoz) terörist, anmaya katılanları suçlu ilan etmek gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
5. Evimde yapılan aramada el konulan kitaplar da suç ve suç delili sayılmaktadır.
Ben kendi çapımda Dünya ve Ülke sorunlarına karşı duyarlı bir insanım. Çok farklı görüş ve düşünceler ortaya koyan kitap, dergi, broşür, bildiri okuma hakkına sahibim. Bunlardan birer adedin evimde, kitaplığımda bulunması suç değil. (Haklarında toplatma kararı olsa bile) Kitaplığımdaki bu kitapları suç konusu yapmak haksızlıktır.
Keza içeriği ne olursa olsun elde edilen dijital malzeme de suç değildir. Bunların hiçbiri suç kastı güdülerek kullanılmamış, kullanılamaz da. Bu çağda hala kitap, dergi, gazete gibi şeyleri suç ve suç delili saymak çağ dışılıktır. Çünkü gelişen teknik nedeniyle istenilen her kaynağa her koşul ve şart altında ulaşmak mümkündür. Söz gelimi milyonlarca kitap, bilimsel eser, siyasal rapora internet ve dijital ortamda ulaşmak mümkündür. Bir internet kafeye uğrayarak bile bu yapılabilir.
Bu nedenle bunları suç ve suç delili kabul etmek doğru değil. Kaldı ki ben kendimi bilirim, bunların hiçbirisi suç içerikli değil. Dijital malzeme olarak iddia makamının nitelendirdiği malzemeler suç konusu edilemez.
Sonuç olarak;
Demokrasiye inanıyorum. Duyarlılıklarım arasında siyaset de yaparım. İnanıyorum ki siyasetin var oluş nedeni özgürlük, özgürlüğün var oluş nedeni ise bir arada yaşamak iradesini gösterebilmektir.
Sonuç ve istem:
Belirttiğim nedenlerle BERAATİME karar verilmesini arz ve talep ederim. 19.06.2018
2 No.lu F Tipi C.İ.K.
Kandıra/Kocaeli
Mehmet Alçınkaya
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
16.06.2025
12.06.2025
9.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
21.05.2025
19.05.2025