Mehmet BARANSU
Tarih 8 Şubat 2012. Yer, Bakırköy İncirli. Hatırlarsanız, o gün iki MİT görevlisi tarafından takip edilmiştim. Biri kadın iki kişiden şüphelenmiş ve polisi aramıştım. Olay yerine gelen polisler şüphelileri gözaltına almış ve Bahçelievler Asayiş Büro’ya götürülen kişilerin MİT’çi oldukları ortaya çıkmıştı. Erkek olan ayakkabısının altına dinleme cihazını saklamaya çalışmış ancak yakalanmıştı. Üzerlerinde ayrıca kağıt parçalarına yazılan bilgisayar şifreleri, yazılımları çıkmıştı.
Kendilerinden şikâyetçi olmam üzerine, Asayiş Büroya MİT’in üst düzey isimleri gelmiş ve benimle görüşmek istediklerini İlçe Emniyet Müdürü’ne bildirmişlerdi. Görüşme taleplerini reddetmiştim. MİT’çiler hakkında şikâyetçi olmuş ve Bakırköy Başsavcılığı da soruşturma başlatmıştı.
Savcılığın konuyla ilgili soruşturma başlattığını gören MİT, bu kez ikinci bir hamle yapmış ve iki üst düzey yetkilisini aynı gece nöbetçi savcıya göndermişti. Ziyaretin olduğu saatlerde nöbetçi savcı karakoldan ilginç bir talepte bulunmuştu. Erkek MİT’çinin ayakkabısının içerisine sakladığı dinleme cihazı dâhil, delillerin savcılığa getirilmesini istemişti.
Bu gelişmelerin yaşandığı saatlerde güvendiğim bir kaynaktan, ayakkabıya saklanmak istenen dinleme cihazının içerisindeki cip’in değiştirilmek istendiği bilgisini almıştım. O gece yetkililere ulaşmak istememe rağmen, savcı dâhil tüm isimler telefon ve masajlarıma dönmekten kaçınmışlardı.
Ertesi gün delillerin değiştirilmek istendiği bilgisini kamuoyuyla paylaşmıştım. Nöbetçi savcı hakkında suç duyurusunda bulunmuştum. Ancak bu konu da kapatılmıştı.
Bu kadar hatırlatmayı şunun için yaptım. Nöbetçi savcının ardından dosya soruşturma savcısına intikal ettirildi. Savcılık yaptığı araştırma sonucunda Ömür Plaza’da yakalattığım iki MİT görevlisinin beni takip ettiklerini, telefonumu dinleyip, maillerimi izlediklerini tesbit etti. Yargılanmaları, haklarında dava açılması için Başbakanlığı yazı yazdı, izin istedi.
Savcının talebine önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan cevap verdi.
Fidan’ın yazısı şöyleydi:
“...Yapılan inceleme neticesi derlenen bilgiler doğrultusunda müşteki Baransu tarafından beyan edildiği şekilde kişilerin huzur ve sükûnunu bozma eylemini gerçekleştirecek bir fiilin bulunmadığı, şikâyete konu müsteşarlık personelinin ise görevlerini yerine getirmede herhangi bir ihmal ve kusurlarının olmadığı anlaşıldığından; MİT İstanbul Bölge Başkanlığı Takip Memuru M.U.G. ve Ç.Ç. hakkında soruşturma izni verilmemesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.”
Fidan’ın bu yazısının ardından Başbakanlık, savcılığa bir yazı yazdı ve iki MİT’çinin yargılanmasına izin verilmediğini bildirdi.
Suçlu kendisinin yargılanmasına izin verir mi? Tabii ki hayır.
Şimdi gelelim bugüne kadar kamuoyuna açıklamadığım bir bilgiye. Sayın Fidan. Siz de, takip etme emrini veren “Beyefendi” de çok iyi biliyor ki, o iki MİT görevlisi benim için oradaydı. İş üstünde yakalandılar. Eğer yargılansalardı takip emrini İstanbul eski Bölge Müdürü’nün verdiği ortaya çıkacaktı. MİT’çileri yakalatmamın ardından görevden aldığınız o bölge müdürü de takip emrini Ankara’dan ve kimden aldığını söylemek zorunda kalacaktı. Ankara’daki kişi de emri veren “Beyefendi’yi” açıklayacaktı.
Bunların olacağını nereden mi biliyorum? O üzerlerinde çıkan bilgisayar şifreleri ve yazılımları hangi bilgisayara aitti? Bu satırların yazıldığı bilgisayar olabilir mi? Peki mail adresleri? Dinlenen telefon, takip edilen mailler?
Siz ne demek istediğimi çok iyi anladınız.
Gelelim bugüne kadar kamuoyuna açıklamadığım bilgiye.
Sayın Fidan, Sayın “Beyefendi.” Ömür Plaza’ya o iki MİT’çiyi ben çağırdım. Daha doğrusu yem attım ve o yeme geldiler.
Nasıl mı?
MİT’in beni takip ettiği bilgisini önceden öğrendim. Bu bilgi üzerine sizleri birkaç kez test ettim. Telefonda yer ve saat vererek, bazı arkadaşlarla randevulaştım. Ne gariptir ki elemanlarınız, randevu yerlerine benden hemen sonra geldiler. Hele Halkalı’daki olay. Telefonumu unuttum bahanesiyle arabama tekrar giderken o erkek MİT’çiyi gördüm ve yüzündeki ifadeyi, şaşkınlığı, kaçmasını unutamıyorum.
Ömür Plaza’da yakalandığınız çarşamba gününe gelince. Hatırlarsanız size yemi cumartesi günü öğlen saatlerinde o dinlemiyoruz dediğiniz telefondan atmıştım. Arkadaşımı aradım ve çarşamba gününe randevulaştık. Neden çarşamba mı? Siz ve gazeteci elemanlarınız bu olayı MİT-ifade kriziyle ilişkilendirdi, ancak arkadaşım öğrenci olduğu için çarşamba günü dersi yoktu. Bu yüzden o gün randevulaştık. Yani MİT kriziyle, polisle bir ilgisi yok.
(Radikal’de yazan MİT’çi beyefendi. Sebep bu, ekranlardan komplo kurup, milleti kendine güldürme.)
O gün de elemanlarınız Ömür Plaza’ya benden sonra geldiler ve mekâna girdiklerinde ağzımdan şu cümle çıktı: “Kuşlar yuvaya girdi.”
Benim için en sıkıntılı anlar polisi aradıktan sonraki saatti. Kuşların kaçma ihtimali vardı. Korumamın telefonundan polisi aramamın nedeni de buydu. Vakit kazandım. Sizden elemanlarınıza telefon gidene kadar, polis geldi ve tam kaçmak üzerelerken yakalandılar.
Bu olayla ilgili yazacağım çok şey var ama şimdilik zamanı değil.
Said-i Nursi’nin şu cümlesiyle yazımı bitireyim. “Beşer, zâhirî esbaba bakar; bazen yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adalet eder.”
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.01.2016
5.02.2016
28.12.2015
15.12.2015
9.02.2015
30.11.2015
23.11.2015
16.11.2015
9.01.2015
26.10.2015