Mesut YEĞEN
Suriye’de Esad diktatörlüğünün umulmadık bir biçimde ve beklenmedik bir hızla çökmesi ve ardından oluşan bölgesel ve uluslararası ilişkiler atmosferi iç siyasetin de havasını değiştirdi. İktidar cenahında “Birkaç saatte Şam’dayız”, “Emevî Camiinde namaza duracağız” sözleri 12-13 sene önce değil de dün söylenmiş ve yeni rejimi Türkiye ve HTŞ bir başlarına kuracaklarmış zannını veren bir zafer havası oluştu. Oysa geçen hafta yazdığım üzere, ‘Suriye devrimi’ epey gecikmiş ve İsrail’in Hizbullah’ı, Ukrayna Savaşı’nın da Rusya’yı hırpalamasıyla gerçekleşebilmiş bir olay ve yeni rejim de bir başına HTŞ’yle Türkiye’nin arzusunca kurulacak gibi değil. HTŞ’nin ve Türkiye’nin önemli roller üstlenecekleri kesin olmakla beraber şu da belli: Yeni rejimin kuruluşunda İsrail’in askerî, Körfez’in malî, ABD ve AB’nin de hem malî hem siyasî nüfuzu etkili olacak. Bir de Suriye’nin şu ana kadar sahne almamış HTŞ harici aktörleri elbette. Kısaca, Suriye’de rejimin çökmesi iktidar cenahını asgari ücreti beklenenin çok altında artırmayı göze alacak denli cüretkârlaştıran bir atmosfer oluşturmuş durumda ve fakat Suriye’deki cari manzaranın da bu manzaranın yol verdiği, iktidarı havaya sokan atmosferin de geçici olması kuvvetle muhtemel.
İç siyasette değişen havanın bir tarafında iktidarın birazı suni özgüven patlaması varken diğer tarafında muhalefetin ana aktörü CHP’nin bir kısmı yanlış değerlendirmeden, bir kısmı ne yapacağını bilmezlikten kaynaklanan moral kaybı var. Suriye’de rejimin değişmesinin iktidar cenahında yarattığı havaya girme hali, 31 Mart’ta AK Parti’ye atılan farkın ağır ağır kapanmasının CHP’de yarattığı moral bozukluğunu büyütmüş görünüyor. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilmezlik halinin yanlış şeyler yapıp, yanlış şeyler söylemeye yol açması kaçınılmazdı. Nitekim olan da bu oldu: CHP’den duyulan etraflı bir bölge ve Suriye siyaseti önerisi değil, “Esad’la görüşelim”, “Suriyeliler gitsin”, “Suriye cihatçıların” türünden isabetsiz öneriler, hamaset dolu çıkışlar oldu.
Moral bozukluğunun ve ne yapacağını bilmezliğin Suriye bahsinde CHP’ye yaptırdıklarının etkisi Suriye siyasetiyle sınırlı kalsa, izole edilebilse, dert edilmeyebilirdi. Ortada “memleketi Suriye mi kurtaracak” denilip geçilecek bir manzara olsaydı CHP’nin Suriye siyasetindeki “ne yapsak şimdi” şaşkınlığı çok önemsenmeyebilirdi. Lakin, korkarım, söz konusu şaşkınlık Kılıçdaroğlu’nun 2023 seçimlerini kaybetmesinin en büyük sebebi olup 31 Mart’ta kazanılan büyük seçim başarısından sonra da devam eden CHP’nin Türkiye’yi yönetebilme ehliyetine ilişkin şüpheleri büyütmüş, büyütmediyse de haklı çıkarmış oldu. Suriye siyasetindeki şaşkınlığı, CHP’yle ilgili “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikrine yataklık eden güven ve ümit açığını daha da büyütmüş olabilir.
Durum buysa eğer, Esad’ın devrilmesiyle oluşan bugünkü Suriye resmi bir müddet sonra dengelenip, iktidarın havası dinse bile CHP yapamadığıyla bilinip hatırlanacak. Bugünkü resim dengelense bile bütün bir bölge yeniden kurulurken CHP “Esad’la görüşseydik”, “Suriyelileri gönderelim o zaman” demiş parti olacak.
Neyse ki ipin ucu henüz kaçmış değil. Suriye’de işler hiç dengelenmeyebilir, dengelenmesi zaman alabilir ve dahası Suriye’de rejim değişikliği bölgedeki büyük bir altüst oluşun ara aşamalarından biri olabilir. Bu durumda Suriye üzerine de bölge siyaseti üzerine de daha çok söz söylemek, daha çok tutum almak, daha çok hamle yapmak gerekecek. Söylenmesi gerekecek sözlerin, alınacak tutumların, yapılacak hamlelerin hazırlığı yapılır da yeri ve zamanı geldiğinde sözün doğrusu söylenir, hamlenin doğrusu yapılırsa “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikri de zayıflatılabilir belki.
Yeni Bir Bölge, Yeni Bir Siyaset
CHP’nin, Suriye’nin ve bölgenin mevcut ve müstakbel hallerine dair doğru sözleri söyleyip, doğru hamleleri yapabilmesi için öncelikle yeni bir bölge perspektifine sahip olmasına ve yeni bir Türkiye ve bölge ilişkileri anlayışı geliştirmesine ihtiyaç var.
CHP’nin sahip olması gereken yeni bölge perspektifi öncelikle hemen herkesin bilip konuştuğu bir hali idrak etmeyi, bu hali kabul etmeyi gerektiriyor. Hal dediğim şu: 1918’de bölgede kurulan ve Sykes-Picot düzeni koduyla anılan statüko bugün ikinci kez kırılmış durumda. Körfez Savaşları Sykes-Picot statükosunu Irak’ta kırmıştı, 7 Ekim 2023 sonrası süreç de Arap Baharı’nın başlatıp yarıda bıraktığı işi tamamladı ve statükonun Suriye ayağını kırdı. Ancak ikinci kırılmanın ilkinden bir fazlası var: İlk kırılmayı takip eden 20 sene İran’a bölgede şu meşhur Direniş Ekseni’ni kurma imkânını verirken, ikinci kırılma Sykes-Picot’nun Suriye ayağıyla beraber Direniş Ekseni’ni çökertti. Buna bağlı olarak, 8 Aralık 2024’ten sonra bölgede şu türden yeni bir durum var: Osmanlı arazisinin bir kısmında İngiltere ve Fransa eliyle kurulup İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki Soğuk Savaş dengesince sürdürülen statüko yeniden kuruluyor ve bu yeniden kuruluşta İran ve Rusya ‘kurucu’ aktörler olmayacak. Aksine görünen şu: Başarıya ulaşır ulaşmaz, tamamlanabilir tamamlanamaz ayrı bir bahis, lakin Osmanlı arazisinin önemlice bir kısmında, etkili aktörlerin Türkiye, Körfez ülkeleri, Batı ve İsrail olacağı bir yeni düzen kurulma yolunda. CHP’nin yeni bir bölge perspektifi geliştirebilmesi için yapması gereken de evvela bu durumu, yani bölgenin yeniden kurulmakta olduğunu idrak etmek.
CHP’nin yapması gereken ikinci şey de şu: Tarihsel olarak kuvvetli bağı bulunan ve yanı başındaki büyükçe bir arazide yeni bir düzen kurulurken Türkiye’nin bu yeniden kuruluşa seyirci kalmasının mümkün olmadığını kabullenmek. Aksine, kuvvetli tarihsel bağları bulunan bu bölgenin yeniden kuruluşuna Türkiye’nin müdahil olması kaçınılmaz ve CHP bunu kabullenmek durumunda.
Bölgenin yeniden kuruluyor oluşu ve bu yeniden kuruluşa Türkiye’nin müdahil olmasının kaçınılmazlığı CHP’nin yapması gereken üçüncü şeye de işaret ediyor: Yeni bir Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifi, CHP’ye ait bir Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifi geliştirmek. CHP, AK Parti’nin mevcut Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifini ikame edebilecek ikna edicilikte bir rakip perspektif geliştirebilirse “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikrini de zayıflatılabilir belki.
CHP’nin yeni Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifinin ne olabileceğine gelince… Öncelikle, AK Parti’ninki ikame edebilecek rakip perspektifin bir kısmıyla AK Parti’ninkine benzemesi kaçınılmaz. AK Parti’ninki gibi CHP’nin bölge perspektifi de Türkiye’nin bölgenin yeniden kuruluşuna kayıtsız kalamayacağını kabullenmek durumunda. Nerede farklılaşacağına gelince, CHP perspektifi Türkiye’nin bölgenin yeniden şekillenmesine AK Parti’ninkinden başka prensip ve enstrümanlarla dahlini esas alarak farklılaşabilir ve tabii ki farklılaşmalı da. CHP, Türkiye’nin, Suriye’nin ve bölgenin yeniden kuruluşuna kutuplaşma yerine bir arada yaşamayı, dışlayıcılık yerine kapsayıcılığı, çatışma ve rekabet yerine işbirliği ve dayanışmayı, inkâr ve ayrımcılık yerine tanımayı, mezhepçilik yerine sekülerliği esas alarak katılmasını teklif edebilir. Yapılması gereken basitçe bir teklif, “Biz teklif ettik buyurun siz yapın” demek değil elbette. Teklifi gerçekleştirmek için çalışabileceklerle birlikte iş yapmaktan söz ediyorum tabii ki. Demem o ki, CHP bölgede sözünü ettiğim prensiplerden esinlenen bir yeniden kuruluş için çalışabileceklerle birlikte hareket ederek pratik bir işin içinde olabilir, “Böyle yaşasanız güzel olur” diye buyuran retorik bir işin değil.
Keza, CHP savaş, çatışma, vekil oluşturma gibi sert güç enstrümanlarına değil, tarihi ve kültürel bağları geliştirme, know-how aktarımı, ticaretin ve işbirliğinin geliştirilmesi gibi yumuşak güç enstrümanlarına yaslanan bir müdahil olma siyasetiyle kendi perspektifini AK Parti’ninkinden farklılaştırabilir. Nitekim, Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu işlerin başında gelen Türkiye ve bölge Kürtleriyle barış içinde yaşama ihtimali de bu prensip ve enstrümanlara yaslanan bir bölge siyasetiyle büyütülebilir.
Özetle, Suriye’de rejim değişikliği bölgenin yeniden kuruluşunun hem sonucu hem de semptomu. Bu yeniden kuruluşu hesaba katan bir bölge siyaseti geliştiremezse, CHP’nin falsolarının devam etmesi kaçınılmaz. Falsoların devamı da “bu CHP bu Türkiye’yi yönetemez” fikrini güçlendirmekten başka bir sonuç doğurmaz. “Bu CHP bu Türkiye’yi yönetir” fikrini büyütmenin yolu ise yeni bir bölge perspektifine sahip olmaktan, yeni bir Türkiye ve bölge ilişkileri perspektifi geliştirmekten geçiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
4.05.2025
8.04.2025
8.03.2025
4.02.2025
25.01.2025
11.01.2025
28.12.2024
13.12.2024