Murat AKSOY
İki yıl önce bugünlerde Tunus'ta Bin Ali, Mısır'da Hüsnü Mübarek, Libya'da Muammer Kaddafi iktidardaydı. Ayın sonunda Tunuslu gencin kendini ateşe vermesiyle başlayan süreç Tunus, Mısır ve Libya'da liderlerin gidişine yol açtı. Liderler gitti ama onları ayakta tutan rejimlerin demokratikleştiği söylenemez.
Tunus, Mısır ve Libya'da kısa sürede liderlerin gidişine yol açan değişim, ne yazık ki göreli olarak zengin ama demokratik olmayan Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan'a uğramış değil. Üstelik Mısır'da yaşananlar değişimin uzun süreçli olacağını gösteriyor.
Arap Uyanışı'nın etkili olduğu Suriye'de olayların başlamasının üzerinden geçen yirmi aya rağmen Esed hâlâ ayakta. Yüzbinlerce göçmen, on binlerce kayıp, yaralı ve binlerce ölüyle karşımızda bir insanlık trajedisi var. Üstelik Arap Uyanışı'nın varmasını umut ettiğimiz Katar ve Arabistan gibi demokrasi geleneğinin olmadığı ülkelerin rejim değişikliği için Suriye'deki muhaliflere destek vermesi ise tarihin garip cilvesi.
Suriye'de yaşananlar kuşkusuz en fazla Türkiye'yi ilgilendiriyor. Yaklaşık 920 km'lik sınır komşuluğu, ortak kültürel mirasa sahiplik, akrabalık ilişkileri bu ilginin temel nedenlerinden başlıcaları. Bu açıdan Türkiye'nin Suriye'de yaşananlardan dolayı hassas olması gayet doğal.
Bunun yanında Suriye'de yaşananlar, Türkiye'nin kadim iki sorunuyla yüzleşmesine bir kez daha vesile oldu. Bunlar Kürt sorunu ve Alevilerin yaşadıkları sorunlardır. Türkiye içerde bu sorunları hak ve özgürlükler temelinde çözemediği sürece; bunlar zaman içinde karşısında büyük sorunlar olarak çıkacaktır.
Mesela Esed ailesinin mezhepsel kimliği olan Nusayrilik üzerinden başta CHP olmak üzere bazı parti ve kurumlar üzerinden kurulan illiyet bağı, Türkiye'de Aleviliğin henüz toplumsal sorun alanı olmaktan çıkamadığını göstermesi açısından üzücüdür. Elbette bu mezhepsel ilişkiyi kendi çıkarları üzerinden manipüle eden parti ve gruplar olabilir ama bu, büyük resim içinde sadece küçük bir ayrıntı olabilir.
Yine Esed yönetiminin Suriye'nin kuzeyindeki bazı yerleşim birimlerini anlaşmalı biçimde PKK'nın uzantısı olan PYD'ye bırakması karşısında Türkiye'nin verdiği tepki, Kürt sorunu konusundaki rahatsızlığın basit bir yansımasıdır.
Elbette Kürt sorunu konusunda Türkiye'yi ilgilendiren gelişmeler sadece Suriye'de olmuyor. Son aylarda Irak'ta yaşanan gelişmeler yakın gelecekte Türkiye'yi daha fazla etkileyecek görünüyor. Açık biçimde bu gelişmeler harita değişimini de kapsayan boyutta olabilir.
Kabul edelim ya da etmeyelim Irak'ın Kuzey'inde de facto olarak bir Kürt devleti bulunmaktadır. Barzani başkanlığındaki Kuzey Irak yönetimi ile Maliki başkanlığındaki merkezi yönetim arasındaki son aylarda yaşananlar, kontrollü bir kopuşun ilk adımlarıdır. Mezhepsel ve etnik ayrışmanın federasyon düzeyinde hayat bulduğu Irak'da var olan de facto bölünme de jure hale gelmesi uzak ihtimal değildir.
Nitekim Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin uluslararası petrol şirketleriyle yapmış olduğu anlaşmaların hayata geçmesinin temel koşullarından birisinin anlaşma yapan tarafın "devlet" olması zorunluluğunu düşünürseniz tablo daha açık hale gelmektedir.
Irak'ta yaşananlar, sadece Kürtler ile Araplar arasında değil, küresel güç dengelerinin aralarındaki mücadelelerinin yansımasıdır. Batı'nın eskiden bu yana Kuzey Irak Yönetimi ile kurduğu yakınlığa merkezi hükümet başkanı Maliki, İran'la var olan ilişkilerine Rusya'yı da ekleyerek karşılık verdi.
Türkiye'nin Kuzey Irak Yönetimi ile kurmuş olduğu iyi ilişkileri, artan ticari faaliyetler iki tarafı birbirine daha da yakınlaştırmıştır. Bu yakınlaşmayı gelecekte zora sokacak yegane şey Türkiye'nin Kürt sorunudur. Çünkü Türkiye-Kuzey Irak Yönetimi arasında PKK ve Kürt sorunu bir gölge gibi varlığını korumaktadır. Kürt sorununu haklar ve özgürlükler temelinde çözemeyen bir Türkiye'nin Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile ilişkilerini uzun süreli sağlıklı sürdürme imkânı azdır.
İki yıl önce bugünlerde Tunus'ta Bin Ali, Mısır'da Hüsnü Mübarek, Libya'da Muammer Kaddafi iktidardaydı. Tunuslu genç kendini yaktı başka bir dönem başladı. Sınırlar değişmedi ama liderler değişti. Irak'ta yaşanması muhtemel gelişmeler ise belki liderleri değiştirmeyebilir ama sınırları değiştirebilir.
1900'lerin başında masa başında cetvelle çizilen Ortadoğu haritası 100 yıl sonra bu kez kendi dinamiği içinde değişme potansiyeli taşıyor. Böyle bir değişim eşiğinde Türkiye'nin Kürt sorununu içinden daha da çıkılmaz hale getirecek BDP'li vekillerin dokunulmazlığını tartışıyor olması düşündürücüdür. İzlenecek süreç ne olursa olsun; dokunulmazlıkların kaldırılması Türkiye'nin geçmişte tecrübe ettiği bir hatayı tekrarlamaktan başka bir şey değildir. Oysa Kürtler değişen Ortadoğu'da Türkiye'nin en büyük gücüdür.
İki kutuplu dünyanın çöküşüyle başlayan "geçiş süreci" devam ediyor. Bu geçiş sürecinde Türkiye'nin güçlü çıkabilmesinin yolu kendi sorunlarını kendisinin çözmesinden geçiyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması bu çözüme hizmet etmez. Çünkü, Kürt sorununun geldiği noktada dokunulmazlığın kaldırılması sadece dokunulmazlığın kaldırılması değildir.
twitter.com/murataksoy
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018