Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde olanları nasıl tanımlamak gerekiyor?

Bir devletin kendi toprağını işgali mi?

Yoksa bir iç savaş mı?

Ya da başka bir şey mi?

Şu çok açık ki, bölgede olanlar Türkiye’nin Batısı’nda yeterince yankı bulmuyor?

Çünkü Türkiye’nin Batısı, Doğusu’dan kopmuş.

Doğusu da bu gerçeği görüyor.

Kürtlerle Türkler arasındaki duygusal kopuş, son dönemde çokça ifade edilen kazılmış “hendek”ler gibi her gün biraz daha derinleşiyor.

KOPUŞ HIZLANIYOR

Bölgede son dönemde yaşananlar, 1990’lardan daha ağır ve kötü.

1990’larda köy köy yaşanan boşaltmalar yerini nüfusu 100 bini geçen ilçelere bıraktı. İlçe ilçe ilan edilen sokağa çıkma yasakları ile bölge terörize ediliyor. Bölge devlet eliyle insansızlaştırılıyor.

Bütün bunlar, PKK ile mücadele ve PKK’lıları bu ilçelerden temizlemek adına yapılıyor. Ama sonucu, hedefin tam tersine bölgedeki sıradan insanları PKK’lılaştırmaktır.

Bu sürecin sonu, Cengiz Çandar’ın ifade ettiği gibi bölgenin Kandilleşmesidir.

Erdoğan/AKP iktidarının izlediği bu strateji, Kürt Sorununu çözmediği gibi bu şiddetin mağduru olan Kürtleri Türkiye’den biraz daha koparmaktadır.

ADI KONMAMIŞ SAVAŞ

Bölgede adı konulmamış bir savaş yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP iktidarı bölgeyi “PKK’lılardan temizlemek” adına başlattıkları süreçte kullandıkları araç ve yöntemler, terörle mücadeleden çok bir savaşı andırıyor.

Bölgeden ajanslara, sosyal medyaya yansıyan resimlere baktığınızda bunu görüyorsunuz. Bu resimlerin Suriye’deki görüntülerden farkı var mı?

Terk edilmiş evler, kurşun delikleri,  yıkılmış, yakılmış binalar.

SİYASETEN DOĞRU ZAMANLAMA YANLIŞ

Burada değinmemiz gereken bir başka unsur ise bölgedeki BDP’li yerel yönetimlerin sorumsuz tavırlarıdır. Ne yazık ki, bölgedeki yerel yönetimler izledikleri politikalarla, iktidarın şiddetini deşifre etmek için değil meşrulaştırmak için çabalıyor gibiler.

BDP’li yerel yönetimlerin tek taraflı ilan ettikleri ‘demokratik özerklik’, ‘öz yönetim’ gibi fiili durumlar Erdoğan/AKP iktidarının sürdürdüğü şiddeti meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

BDP’li yerel yönetimlerin özünde demokratik yönetim modelinin bir parçası olarak hayata geçirdikleri bu fiili durumlar, siyaseten doğru bir zemin ve zamanda yapılmadığı için sorunludur.

Özetle mevcut koşullarda BDP’liyerel yönetimlerin bu tür çıkışları, Erdoğan/AKP iktidarına bölgede savaş ve şiddetini meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

ÇIKIŞ DEMOKRASİ KOALİSYONUNDA

Erdoğan/AKP iktidarı ilan ettiği savaş ile lümpen milliyetçilik üzerinden iktidarı konsolide etmektir.

Erdoğan/AKP iktidarı,sadece bölgeyi değil tüm Türkiye’de bir tür olağanüstü hal ile yönetmektedir. Demokrasinin, özgürlüklerin, siyasetin alanı daralmaktadır.

Türkiye, Erdoğan/AKP iktidarı eliyle içerde bir iç savaşa sürüklenmektedir. İçinde olduğumuz bu süreçten çıkışın yolu hem siyasi alanda hem de sivil alanda bir “demokrasi koalisyonu” inşa etmekten geçmektedir.

Doğu ile Batıyı, Kuzey ile Güneyi, Kürt ile Türkü, Alevi ile Sünni’yi kısaca farklı kültürel, dinsel ve etnik kimlikleri içine alacak AKP/devletin tüm mağdurlarının bulaşacağı bir koalisyondan geçmektedir.

Güneydoğu da süren bu savaşı da Türkiye’de süren anti-demokratik gidişi de sona erdirecek olan bu demokrasi koalisyonundan geçmektedir.

Bu koalisyonun kurmanın yolu ise AKP/devlet mağdurlarının birbiriyle konuşmasından geçmektedir. 

MURAT AKSOY / HABERDAR