Murat AKSOY
Geçmişten bu yana siyasi iktidarlara ilişkin yapılan en büyük eleştiri; “hükümet oldular ama iktidar olamadılar”dı.
Yani seçilmişler hükümet olsalar da, kararları alan daima atanmışlardı.
Seçilmiş siyasiler, bunu değiştirmek değil buna uyum sağlayarak varlıklarını sürdürmeyi tercih ettiler. Bu durum toplumsal taleplerin, toplumsal sorunların tartışılması ve çözülmesi olan “siyasetin” gelişmesine imkan tanımadı.
Türkiye, bu açıdan “ara dönemler” dışında “siyasetin” bilinmediği/yapılmadığı bir ülke oldu.
Sonuç olarak devlet, bir muktedir olarak toplum için neyin daha iyi olacağına karar verir ve uygulardır. Devlet yönetimi, seçilmişlere bırakılmayacak kadar değerliydi.
AKP’nin iktidar olması ile başlayan süreç, toplumun Siyasetle tanışması oldu. Geçmiş dönemde devletin belirlediği pek çok politika, bizatihi seçilmiş iktidar tarafından belirlenmeye başladı.
Ancak bu dönem ne yazık ki, beklentinin aksine kısa sürdü. Devleti dönüştürme iddiasıyla iktidar olanlar, bizatihi devletleşerek siyaseti devre dışı bıraktılar. Bu açıdan devlet ne dönüştü ne de demokratikleşti.
Devlet otoriterdir
Bu bağlamada coğrafyalardan bağımsız olarak devlete ilişkin birkaç tespit yapmak mümkün.
1. Ulus-devlet sistematiği içinde kurumsallaşmış her devlet özünde otoriterdir,
2. Tek bir kimlik üzerinden homojen bir toplum tasavvuruna dayanır,
3. Devlet sadece toplumu yönetmek değil; aynı zamanda tüm bireyleri kontrol etmek ister,
4. Devlet sırrı, yabancı ülkelere karşı bir savunma mekanizması olarak çoğunlukla toplumu kontrolün en önemli aracıdır.
5. Devlet, vergi salarak, el koyarak rant üretir ve rantı dağıttığı toplumsal kesimler üzerinden meşruiyetini sağlar,
6. Toplumu vesayet altında tutar. Bu vesayetin esas uygulayıcısı atanmış bürokrasidir,
7. Devletin önceliği iktidarları kendine benzetmektir. Benzetemediği oranda gücünü paylaşarak zaman içinde iktidarı devşirir.
Bu maddeleri çoğaltmak mümkündür.
Bu tespitlerin çoğu, devlet-toplum ilişkisinde devletin baskın olduğu her ülke için geçerlidir. Türkiye, yukarıdaki tespitleri içeren devlet modelinin tipik bir örneğidir.
Son birkaç yıl içinde AKP, eskinin nobran, kaba, estetikten ve ahlaktan uzak bir taklidini hayata geçirmektedir. Önceki iki yazıda bunu tartıştım. Kendi tanımladığı bir vatandaşlık kimliği üzerine bir kamusal alan inşa etmekte; meşruiyetini bu toplumsal sınıfa dayandırmaya çalışmaktadır. Millet diye söylenen AKP’lilerden oluşan bir Türkiye tasavvurudur. Ve nihayet döngüyü ürettiği rantı, bu sınıfa dağıtarak tamamlamaktadır.
Son birkaç yıl içinde yaşadıklarımız; AKP’nin devlete eklemleşerek devletleşmesidir. Bu açıdan, devlet, ideolojik sürekliliğini sürdürmekte; bunu laik değil muhafazakâr bir iktidar aracı kullanarak yapmaktadır.
Devlet geleneği güçlü olan bu topraklarda; devletin iktidarları kendisine benzetmesi kaçınılmadır. Bu açıdan devlet, AKP’yi kendisine benzetmiş ve dönüştürmüştür. Bu görünürde güç paylaşımı olarak gerçekleşmektedir.
‘Kimin’ değil ‘nasıl’ önemli
AKP bu gerçeği, kendi tabanına karşı meşrulaştırmak için kapalı devre iletişimde kullandığı ana argüman ise; “Devlet özünde iyidir. Bugüne kadar devleti yanlış insanlar yönetti. Biz iyi insanlarız ve biz devleti iyi yönetiriz”dir.
“Nasıl” değil “kimin” yönettiğiyle ilgili olan tabanın, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranması bu açıdan normaldir. Devleti kutsayan bir dini yorumun, devletleşmesi de kaçınılmazdır.
Oysa temel mesele, ülkeyi “kimin” değil “nasıl” yönettiğidir.
Bu yüzden muhalefetin ana hedefi, iktidar kadar devletin alanının daraltılması ve siyasal alanı genişletmek olmalıdır.
Yapılması gereken devleti denetlenebilir hale getirmek ve tarafsızlaştırmaktır. Referansını dinsel tercihlerde almayan laik devletin yolunu açmaktır.
Bunun için de, adına ister “demokrasi bloku”, ister “demokrasi koalisyonu” diyelim ortak kesimi demokrasi ve özgürlükler olan herkesin kamusal alanda işbirliği yapması bir zorunluluktur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018