Murat BELGE
Bu seferki karşılaşma öncekilere benzemiyor. Dolayısıyla arkası gelecek gibi görünüyor.
Bülent Arınç’ın hükümetin en azından çoğunluğunun bilgisi ve katılımı olmadan, şu çıkışını yapmış olabileceğini düşünemiyorum. Gerçi AKP’nin “üç dönem kuralı” şu anda Arınç’ın önünü kapatıyor ve bu da ona “Ya herru, ya merru!” dedirtecek bir etken olabilir. Gene de, bunun bireysel bir şövalyelik olduğu kanısında değilim.
Arınç bunları söyler söylemez, AKP içinde kaderini, geleceğini kayıtsız şartsız Erdoğan’a bağlayanlar seslerini yükselttiler. Henüz, Arınç’ı destekleyen bir ses çıkmadı. Ancak bu, kimsenin desteklemediği anlamına geliyor olamaz. Bu taraf, daha ihtiyatlı ve serinkanlı yol almak durumunda.
Bülent Arınç o ilk konuşmasından sonra bir kere daha medya çalışanlarına görüşlerini açıklamış. Yeni bir şey söylemiyor, belki bazı kavramların altını bir kere daha çiziyor. Bu ikinci konuşmasında sık sık “hükümet” demesi ilgimi çekti. “Hükümet”, bir bakıma, “anonim bir kolektivite”, şu kadar sayıda, aralarında işbölümü yapmış bir kurul anlamına geliyor. Kuruluşu, çalışması, gereğinde çalışmasına son vermesi, belirli kurallara bağlanmış. Bu kurallar da anonim, nesnel, formel kurallar. Yetkileri, sorumlulukları tanımlı.
Bu kurul, “hükümet”, şu 2015 yılında kendini bir kavganın, bir çekişmenin, adına her ne diyeceksek böyle bir şeyin içinde bulunuyor. Bülent Arınç, kendi anlatımıyla, hükümetini savunmak gereğini duyuyor. Peki, kime karşı savunacak? Tayyip Erdoğan’a karşı. Tayyip Erdoğan da bu ülkenin yurttaşlarının oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı. Hükümet nasıl tanımlar, kurallar, teamüller vb. ile bağlıysa, Cumhurbaşkanı da öyle olmalı. Ama öyle değil. Halk oylarının çoğunluğunu alarak seçilmiş bir Cumhurbaşkanı Türkiye’de yeni bir fenomen. Ama bu Cumhurbaşkanı’nın siyasî sistemde eklemlenmesinin kuralları eskiden kalma. Ve Tayyip Erdoğan’ın davranışlarının bu kurallarda –ya da herhangi bir kuralla– ilgisi yok. Tayyip Erdoğan’ın davranışlarının özü zaten bir “kuralsızlık” talebinde toplanıyor. “Tek bir kural olmalı,” diyor Tayyip Erdoğan, “o da, benim dediğimin olmasıdır”.
Şüphesiz bunun adı “Başkanlık sistemi” falan olamaz. Bunun adı “plebisiter diktatörlük”tür. Tayyip Erdoğan şimdiye kadar sürekli bir yükselme gösteren kariyerine baktığında bunu kendi kazanılmış hakkı gibi görüyor. Böyle davranmakta yüzde yüz ehil olduğundan da hiçbir şüphesi yok.
Aynı şekilde, Recep Tayyip Erdoğan için iyi olan şeyin Türkiye için de iyi olacağı yeterince açık (formülü tersinden de söyleyebilirsiniz. O da eşit derecede geçerli olur).
Ve tabii Erdoğan’ı ve AKP’yi destekleyen tabanda da bunu böyle görenler var. “Yıllardan beri bu adamla gidiyoruz ve buralara kadar geldik,” diyorlar. “Recep Tayyip olmadan bir AKP de olmazdı. O halde önderin arkasında kenetlenmeliyiz.”
Gelgelelim, işler öyle bir noktaya vardı ki, Recep Tayyip bu şekilde varoldukça AKP’nin varolması da güçleşecek. Erdoğan’ın çeşitli fevrî, hesapsız çıkışları, kavgaları, her an memleketi baştankara edecek açmazlar yaratabilir –ve Recep Tayyip Erdoğan hiç kimsenin bu çıkışlarını frenlemesine, rasyonelleştirmesine, yumuşatmasına vb. tahammül edemiyor.
Bülent Arınç’ın ağzını açmasına yol açan somut “okazyon”, Kürt sorunu bağlamında patlak verdi. Bu alanda da Tayyip Erdoğan ne yapıyor, ne hesaplıyorsa, kendi önceki sözleriyle de ters düşen (örneğin Dolmabahçe’de, “Âkil Adamlar” toplantısını açarkenki konuşmasında, Türkiye’de bir “Kürt sorunu” olmadığını mı söylüyordu?) pozisyonlara girmeye ve şimdiye kadar yapılmış az şeyi de bozmaya başladı. Ama Tayyip Erdoğan’ın hükümet üyeleriyle ya da herhangi bir konumdaki AKP sorumlularıyla anlaşmazlığı bundan ibaret değil; gelecekte çıkabilecek anlaşmazlıkların da sonu yok.
Dolayısıyla kamuoyuna yansımış olan şu son “atışma”yı önümüzdeki siyasî gündemin verilerinden biri olarak ele alabiliriz. AKP’nin bugüne kadarki yalpalamalarında gördük, söylenenler geri alınıyor, bir tür “sulh” olunuyor. Şimdi de Bülent Arınç âlâ ü vâlâ ile emekliliğine uğurlanabilir. Ama bu sadmeler iz bırakıyor, birikim yaratıyor. Bu da öyle olacaktır.
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025