Mustafa Karaalioğlu
Resmi kayıtlara göre Türkiye’de 3.5 milyonun üzerinde Suriyeli mülteci bulunuyor. Başlangıçta, geri dönüş ihtimali yüksek olarak görülen bu göç, giderek sosyal bir olguya dönüştü. En nihayet, Suriye’deki savaşın bitme ihtimali zayıfladı; bitse bile ülkeden kaçmak zorunda kalan Sünni-Arap kitlelerin geri dönmesinin uzun yıllar alacak bir güvenlik riski barındırdığı anlaşıldı. Mamafih hakikat de öyledir... Esad rejiminin baskısı ve zulmünden kaçan milyonlarca insanın çatışmalar sonlansa da kendilerini güvende hissederek eski yaşadıkları yerlere dönmelerini beklemek gerçekçi değildir.
Zira böyle durumlarda hesaplaşma bitmez, en küçük kıvılcım bile katliamlara yol açabilir ve iç savaş yaşamış bir ülkenin normalleşmesi on yıllar alır. Kaldı ki Ortadoğu’da bu hiç mümkün olmayabilir. O insanlar, Suriye’de güven içinde yaşayabilselerdi zaten savaş olmazdı ve sığınmacı olmaya zorlanmazlardı. Ayrıca, tek Suriyeli mülteci ülkesi Türkiye değildir. Bizdeki sayı kadar çevre ülkelere sığınmış olanları da hatırdan çıkarmayalım. Dört bir yana dağıldılar.
***
Türkiye, Suriyeli mazlum ve mağdur insanlara karşı nesiller boyu övünebileceği bir misafirperverlik gösteriyor. Yüksek maliyetlere rağmen gelişleri engellemiyor ve buradaki hayat standartlarını yüksek tutmak için de elinden geleni yapıyor. En yüksek mülteci akınlarında bile kişi başı hizmet maliyeti Birleşmiş Milletler’in belirlediği standartların üzerinde olmuştur. Bu bile, Türkiye’nin süreçteki samimiyetini göstermeye yeterlidir.
Şunu unutmayalım… Kimse doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yerleri terkederek belirsiz bir yolculuğa çıkmaz. Gittiği ülkede uzun yıllar statüsü belli olmadan, doğru dürüst iş ve eğitim imkanı olmadan bir maceraya atılmaz. 3.5 milyondan fazla insanın kesinlikle ölümden kaçtıklarını ve sadece yaşayabilmek için Türkiye’ye sığındıklarını akıldan çıkarmayalım. Birçoğu ülkelerindeki standartların altında bir hayata razı olmak pahasına, ölümden ve zulümden kaçarak buralara geldiler. Dostluğu ve misafirperverliği hak ediyorlar.
Genel olarak toplum da Suriyeliler’in mağduriyetiyle empati kuruyor ve onların ülkede bulunmasının ve desteklenmesinin gerekli olduğunu düşünüyor. Eğer bu empati olmasaydı sayı asla bu kadar yüksek olmazdı. Bununla birlikte ülkede daha fazla yabancı olmasına itiraz edenlerin, bu durumdan hoşnut olmayanların psikolojisinin de gözardı etmeyelim. Irkçı, ayrımcı ve yerine göre fırsatçı tutumları dışarıda tutalım ama makul kaygıları hesaba katalım.
Suriyelerin eğitimi ve istihdamı başta olmak üzere bu büyük göç hareketinin ortaya çıkardığı ve çıkarabileceği bütün meselelere karşı bir planımız ve hazırlığımız olmalıdır. En başta da bu insanların mağdur olduğunu, mazlum olduğunu bilmek zorundayız. “Bazıları mafya oldu, bazıları uyuşturucu satıyor” gibi istisnalarla genel tavrımızı gölgelemeyelim. Sakarya’daki elim cinayet ve tecavüz vakası üzerine Elif Çakır dün bir yazı yazdı. Devlet mülteci olana sahip çıksa da, şehirlere yerleşenlerin yaşadıkları yerlerde, oturdukları evlerde ne kadar sahipsiz olduklarını anlattı.
***
Mülteci olmayı bilmiyoruz olanları da anlayamıyoruz. Tacizler, saldırılar, baskılar tabanda olunca bu insanlar sessiz ve dilsiz olurlar. Koskoca mahallede birkaç tatsız tavır, birkaç serseri sataşma onları daha da mazlum yapmaya yeter. Kolay değildir. Ne polisi arayabilirler ne devleti bulabilirler.
Bize düşen onların dili ve sesi olabilmektir. Tarih önünde gösterdiğimiz misafirperverliği sahada, sokakta, caddede, apartmanda da sürdürmektir. Her birinin bir arkası ve koruyucusu olduğunu, bir dostu ve arkadaşı olduğunu göstermektir.
Bunu yapalım ki bir daha Sakarya’da olduğu gibi başımızı utançtan öne eğmek zorunda kalmayalım.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025
17.07.2025
14.07.2025
13.07.2025
26.06.2025
23.06.2025
21.06.2025
8.06.2025