Mustafa Karaalioğlu
Türkiye’nin yüksek enflasyonla yaşadığı yıllarda bugünkü gibi rakam tartışmaları olurdu. Enflasyon ne kadar? Hükümetin dediği doğru mu? Ya da hesaplama sepeti gerçeği yansıtıyor mu? gibi sorular büyük tartışma konusu olurdu. O laf kalabalığı zamanlarında bir işadamı çıkıp şöyle demişti: Enflasyon vatandaşın hissettiği kadardır.
Doğrusu da budur. Vatandaş bakkalda, markette hayat pahalılığını ne kadar hissediyorsa gerçek enflasyon da o kadardır.
Bugün ciddi bir ekonomik sarsıntının içinden geçiyoruz ve yaşamakta olduğumuz şeyin kriz mi yoksa dalgalanma mı olduğu konusunda son derece ciddi bir görüş ayrılığı var. O kadar ki kriz diyenler dış güçlerin adamı veya hain olmayı göze almak zorundalar. Böyle olduğu için de tanımdan işin özüne gelmek neredeyse imkansızdır. Ama hayat akıyor, günler geçiyor ve problem derinleşiyor. En iyisi yine aynı ölçüyü kullanmak: Vatandaş ne hissediyorsa yaşadığımız şey odur.
Elbette ekonomide aktör sayısının bakkal ve marketle izah edilemeyeceği, birçok kurumun işin içinde olduğu gerçeğine de bakmak zorundayız. Ülkenin dış finansman ihtiyacı, bunun tedarik şartları, borç çevirme kabiliyeti, kur hareketleri ve temelde üretim ekonomisi eksikliğinden doğan zaafları bu değerlendirmeye eklemek zarureti vardır.
Ekonomi dünyayla ileri düzeyde entegre olmanın avantalarından nasıl istifade ettiyse bugün olduğu gibi bunun faturasını da ödemekle karşı karşıyadır. Kolay borçlanıp, içeride yüksek büyümeyle üretimimizin üzerinde bir hayat standardıyla yaşamak bir avantajdı. Büyük altyapı yatırımları ile otomotiv, elektronik ve günlük hayata dair ürünlere kolay erişim ve iyi standartlara yakın hayat tarzını sürdürmek bu sayede mümkün olabildi. Bu tablo, dünya piyasalarının dilini konuşmak ve onlara güven vermenin bir sonucudur. Hepimizin bildiği gibi Türkiye kendi ürettiğiyle ve tasarrufuyla yetinecek olsa böyle bir büyüme yakalayamazdı. Daha küçük bir ekonomi ve kısıtlı bir refahla yetinmek zorunda kalırdı.
***
Güçlü veya güven veren bir ekonomi demek dünyadan doğrudan yatırım ve borçlanma yoluyla finansman çekebilmek demektir. Türkiye uzun yıllar bunu başardı ve çok övündüğümüz altyapı yatırımları dahil ülkenin çehresini değiştiren alanlarda gelişme kaydetti. Öte yandan, daha fazla üretim ve bilhassa da teknolojik gelişmede ise başarılı olamadı. Hatta bu alanlar ihmal edildi.
Yine de geçmişle hayıflanmak yersizdir. Ama, doğacak ilk fırsatta bu kez üretime ağılık vermek kaydıyla…
Hükümetin hemen hergün bir önlem açıklamasına bakılacak olursa kriz ya da dalgalanma; adı ne olursa olsun en azından meselenin ciddiyetinin anlaşıldığına hükmedebiliriz. Önemli olan bugün karşı karşıya bulunduğumuz gerçeği kabullenmek ve çıkış için gerekenleri yapabilmektir.
Yapılacaklar ise sadece bankaların borç servislerini yönetmek, Türk lirasıyla sözleşme tavsiyesinde bulunmak ya da stokçunun peşine zabıta takmaktan ibaret olamaz. Ekonomi, siyaset hatta diplomasiyi de içeren zemini toparlayacak bir hukuk atağı kaçınılmazdır. Ülkenin genel görünümünde kaybolan güven hissini geri kazanmadan ekonominin ayağa kalkması mümkün değildir.
Yolunda giden işler nereden tökezlemeye başlamışsa önce oradan onarmaya başlamak gerekir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.09.2025
15.09.2025
14.09.2025
1.09.2025
18.08.2025