Mustafa Karaalioğlu
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yaptırım uygulama ihtimali arttı. Bugün ve yarın yapılacak zirvede tahminen sınırlı ve hatta sembolik bir yaptırım kararı çıkacağı haberleri gelmiş bulunuyor. Eğer karar alınırsa AB, öteden beri yanlış ve empatiden yoksun politikalarla Türkiye’yi uzaklaştırma yolunda bir adım daha atmış olacak. Haksız ve yanlış bir adım olacak ama bu bizim kendi kendimize karşı sorumluluğumuzu değiştirmiyor.
Yaptırım ya da yaptırıma benzer bir şey, zaten krizde olan ekonomimizi daha kötü yapmayacaktır. Haber yayılınca, piyasalar kıpırdamadı bile. Ama meselenin bundan önemli bir yönü var. Türkiye’nin en haklı olduğu Akdeniz konusunda sürecin gidip yaptırıma dayanması; yani haklıyken zararlı noktaya gelmek can sıkıcıdır. Diplomatik yollarda başarısız olmak, yaptırıma muhatap hale gelmek yol açacağı sonuçlardan daha ciddi bir prestij problemidir. Kaybımıza bu açıdan bakmak gerekir. Sadece AB değil, Avrupa Konseyi ile de problem yaşıyoruz ve denetim sürecindeyiz malum. “Geleceğimizi birlikte kurmak istediğimiz Avrupa”yla sivil iktidarlar döneminde bu kadar problemli ilişkimiz hiç olmamıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptırım ihtimalini önemsemiyor. Şu sözler Erdoğan’a ait: “Herhangi bir yaptırım kararı Türkiye’yi çok fazla da ırgalamaz. Yani zaten biz resmi olarak 1963’ten bu yana sürekli yaptırıp uyguluyorlar. Hiçbir zaman Avrupa Birliği bize dürüst davranmamıştır. Hiçbir zaman Avrupa Birliği verdiği sözün arkasında durmamıştır ama biz o günden bugüne hep sabrettik hala da sabrediyoruz.”
Cumhurbaşkanı böyle düşünüyorsa doğrudur, ırgalamaz. Eğer içe kapalı bir sistem, küçük, verimsiz bir ekonomi ve mesela sadece Çin aşısıyla yetiniyorsak niye ırgalasın? Böyle de yaşarız ki yaşıyoruz zaten.
Böylelikle, geleceğimizi Avrupa ile kurmak meselesi de şimdilik bir kenarda duracak görünüyor. Zira, anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı, AB’den çok ABD’deki gelişmelerin yolunu gözlüyor. Şu sözler de yeni başkan Biden hakkında: “Biden’a yabancı bir isim değilim. Obama döneminde gayet iyi tanışan birisiyim. Evime kadar gelmiş olan birisidir. Rahatsızlığımda beni evimde ziyaret etmiştir.”
Türkiye’ye ağır ve onarılması zor zararlar veren Trump dönemi geride kaldı, şimdi önümüze bakıyoruz. Yine anlaşılan o ki estirilip duran reform rüzgarlarının karara bağlanması için de en azından Biden’ın koltuğa oturması beklenecek. AB’nin yapacağı en kötü şeyin bile bizi ırgalamaması bundan olsa gerek…
Diplomasi ve iyi ilişkiler demek büyük küçük farketmeden her ülke için refah ve güvenlik artışı demektir. Türkiye için de böyledir, tersi de zarardır. Geride kalan yıllarda yaşanan ekonomik gerileme ve dünya ligindeki düşüş bunun yaşayan örneğidir. Yeter ki bu ilişkileri kurabilme mahareti olabilsin. Diplomasiye niyet etmek, aynı zamanda usanmadan, bıkmadan, yorulmadan bu çabada ısrar etmek ve bilhassa da sahici olmak demektir. En nihayet bütün dünya birbirini iyi tanıdığı için bundan sonraki her adımda sahici olmak bir numaralı kuraldır. Reform, hukuk, demokrasi, ifade özgürlüğü her neyse geri dönüşsüz olmak zorunda.
Sözler ve kararlar da öyle… Örnek verecek olursak, AB ile gelecek planları yapıp sonra ne halleri varsa görsünler demek yeni döneme hazıklık için iyi bir yöntem sayılmaz. Türkiye’nin pazarlık gücünü de artırmaz. Türkiye’nin kayıplarını durdurmak ve zararını telafi etmek için kaynağı ve bilhassa zamanı kısıtlıdır. Her ne yapacaksak bunu unutmadan yapalım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025