Mustafa Karaalioğlu
ABD Başkanı Biden’ın soykırımı tanıma kararı Türkiye’ye haksızlıktır ve yaşanan büyük acıların dinmesine katkı sağlamıyor. Hukuki bir hükmün siyasi saiklerle verilmesi kötü bir örnek olacaktır. Ayrıca, bu karar iki ülke arasındaki ilişkileri sadece bugün için değil gelecekte de yaralama potansiyeli içermektedir. Meselenin bir yönü budur.
Gelelim öteki yönüne… Yani, kendi kendimizi sorgulamaya ve neden bu hale geldik, sorusuyla yüzleşmeye.
Kabul etmek lazım ki eşine az rastlanır bir dış politika problemine şahit oluyoruz. Türkiye’nin kılıcının en keskin olduğu varsayılan dönemde, en hassas olduğu konuda, “Ermeni soykırımı” kararına tepkisiz kalması bir ülkenin başına gelebilecek en sıradışı olaylardan biridir. Her fırsatta, canımız her sıkıldığında Batı’ya, Avrupa’ya, Amerika’ya ancak umutsuz ve dışlanmış ülkelerin söyleyebileceği ağır sözleri NATO üyesi, demokratik bir Avrupa ülkesi sıfatıyla söyleyebilen ülke olarak Ermeni meselesindeki suskunluk şaşırtıcıdır. Gayet tabii gerçekte meselenin ne olduğunu bilen ve bilmek isteyen neyin ne olduğunu biliyor ama bu bile hamasetin uğradığı bozgunu izaha yetmiyor.
Neticede ABD, 1915 Olayları’na “soykırım” diyen ilk ülke değil; Rusya, Venezuela ve Libya gibi şu sıralarda yere göğe sığdıramadığımız müttefiklerimiz dahil 30 ülke bu kararı çoktan almıştı. Ama geçmişten bugüne kadar en zayıf hükümetler, en zayıf liderler döneminde bile ABD başkanları Türkiye’ye bunu yapmamış veya yapamamıştı. Bir şekilde bu ülke, ABD’nin soykırımla suçlayamayacağı kadar değerli ve önemliydi. Şimdi değil ve ironik olan budur. Kendi kendimize, dünyaya nizamat verdiğimizi, çok güçlü olduğumuzu, eski Türkiye olmadığımızı anlatırken, herkesin bizden korktuğu ve kıskandığı hikayeleriyle gün geçirirken ABD Başkanı’nın bizim bu üstün meziyetlerimizden habersiz olduğu anlaşıldı.
Gerekli tepkiyi vermemekten daha kötü olan ise, Türkiye’nin aylardır davul zurnayla geleceği belli olan bu kararı önlemek için diplomatik girişimde dahi bulunamamasıdır. Mesele, Ankara’nın Amerika’da çalacak bir kapısı olmaması ve mekanizmaların dışında kalmasıdır. Liderden lidere ve kişisel ilişkiyle dış politika hevesinin ilk gerçek krizde duvara toslamasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumda tabii ki tepkisiz kalacak ve nasıl davranacağını bilemeyecektir. Çünkü, kurumsal çalışma, ince işçilik ve diplomatik mesai gibi kavramlar devre dışıydı. Telefon da devre dışı kalınca kayıp kaçınılmaz olmuştur. Türkiye, hak etmediği bir konuda saygısız muamele görmüştür ama bu muameleyi önlemeye mecali olmadığını bile gizleyememiştir.
Durumun böyle trajik olması gerekmiyordu ancak diplomatik mesai yerine hamaset ve sloganla vakit geçiren bir ülkenin gelebileceği yer burasıdır. Tıpkı nerede olduğu gibi? Akdeniz’de yine haklı olduğumuz münhasır ekonomik bölge konusunda iş yapmak yerine nutuk atmayı ve gösteri yapmayı tercih edip oyunun tamamen dışında kalmak gibi. Sonra iş işten geçtikten sonra Mısır’ın gönlünü kazanmak için olmadık işlere kalkışmak gibi…
“İçeride prim yapsın da gerisi ne olursa olsun” anlayışı belki bir süre ayranları kabartıyor ama asla sürekli işe yaramıyor. Türkiye, geçmişte 24 Nisan hamlelerini bir şekilde savuştururken meseleyi bir hamaset alanı olarak görmüyordu. Kongre, senato, dışişleri, iş dünyası ve lobileri hareket geçirerek gerekeni yapıyordu. Ya da Akdeniz’de ileri gidemese bile gerilemiyor, bugün olduğu gibi avantaj kaybetmeden statükoyu koruyordu. Çünkü, meseleyi vatan-millet sakarya rüzgarı olarak değil, sadece milli çıkar hesabıyla yönetiyordu.
Dış politika, doğrudan sosyal yardım, emekli ikramiyesine zam veya vatandaşa patates soğanı dağıtma sahası değildir. Hassas ve çok taraflı dosyaları bu sahaya çekerseniz netice 24 Nisan çaresizliği olur.
Unutmayalım, hamaset yükseldikçe ülke kaybeder. Sloganların arttığı zaman memleket ya içeride döviz rezervi ya da dışarıda bir mevzi kaybediyor demektir. Bu kural hiç değişmez.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025