Mustafa Karaalioğlu
Ortalıkta, bu ülkenin insanları için onur kırıcı ve kahredici birçok iddia var. Ne yazık ki birçoğu yeni değildir ve yakın tarih bunun örnekleriyle doludur. Zaman geçiyor, dünya değişiyor, Türkiye dönüşüyor ve iktidarlar yer değiştiriyor. Yine de o uğursuz karanlık ülkenin üzerinden çekilmiyor; kirli ilişkiler yeni mutasyonlarla hayatta kalmaya, gelişmeye ve kökleşmeye devam ediyor. Liderler, partiler, siyasi kadrolar tarih oluyor ama devlet imkanlarıyla, devletin ve sivil alanın dehlizlerine tutunan dokunulmaz ilişkiler ayakta kalıyor. Kurumlar zayıflarken, devlette tecrübe aktarımı neredeyse kesilmişken; karanlık ilişkiler hem tecrübesiyle ve kurumsallığıyla ayakta kalıyor.
Bütün bu tablodan daha elem ve keder verici olan ise bu yapıların ve bu yapıların adamlarının faaliyetlerini devlet namına sürdürmeleri ve her sıkıştıklarında kaynağı belirsiz bir milli çıkara sarılmalarıdır. Kâh teröre, kâh 15 Temmuz ihanetine, kâh dış güçlere karşı mücadele etmektedirler! Millet yetersizmiş gibi, devlet çaresiz kalmış gibi; yargı işlemez, meclis işe yaramaz gibi.
Bugün hangi noktadayız bilen var mı? Sistemin ne kadarı karanlık altında, ülkenin ne kadarı Susurluk, tahmin etmek mümkün mü? Değil, çünkü devlet karanlık ilişkileri eşelemeyi, araştırmayı ve soruşturmayı kendi bekasına tehdit kabul edip kenara çekildi. Kim, devlet için ne kadar endişe ederse etsin neticeye faydası kalmadı…
Mafyayı, yasa dışılığı ve devlet adına kanunsuz işleri temizleyemezsek de hiç olmazsa bu gruptakilerin yapıp ettiklerini devlet çıkarları namına pazarlamalarına mani olmamın yolunu bulmalıyız. İlk adım budur. Türkiye’nin kendi için kanunsuz işler yapacak adamlara ihtiyacı yoktur. Kimse, ne kadar yüksek hedeflerden bahsederse etsin ülke adına, devlet adına, milletin çıkarları adına yasa dışı ve izahı mümkün olmayan işlere kendini memur edemesin; kendi düzeninin devamı, kendi menfaati için, kanun düzeninden ve ortak menfaatten eksiltemesin.
Örgütlü ve himayeye mazhar yapılar önce bu yolla fiilen kriminalize edilmeli; yani onların devlet-millet adına da faaliyet gösterdikleri söylentisi yıkılmalıdır. Kimsenin, bizatihi devletin bile kendi adına iş görürken rutin dışına çıkmak, kanun çiğnemek, kural tanımamak gibi bir imtiyazı yoktur. Herkes uykudayken çalıştığı ve ülke çıkarına hizmet ettiği efsaneleriyle pazarlanan “derin devlet” palavraları bir övünç ve meşruiyet referansı olmak şöyle dursun, alenen suç ikrarıdır. Devletin derini, dehlizi olmaz, varsa da orada hukuk barınmaz…
Adnan Boynukara’nın perspektifonline’da yayımlanan ve KARAR Görüşler’de de yer verilen yazısından alıntıyla bahsi noktalayalım. Boynukara “Peki derin devlet denilen şey ne?” diye sorup cevaplıyor:
“Bunlar için asıl olan şey; kendi varlıklarını sürdürmek, üyelerinin iş/ekonomik güvenliklerini sağlamak, güçlerini ve otoritelerini artırmak, kayıt dışı şiddet ve ticaret faaliyetlerini genişletmek, kendi ideolojik hedeflerini ülkenin önüne koymak, milletin oylarıyla seçilmiş iktidarların belirlediği politikaların hayata geçmesini engellemek, güç mücadelesi için nüfuz ettikleri mafyatik yapıları kullanmak sayılabilir.
Yani; devlet aygıtına egemen olmak, yönetmek ve manipüle etmek isteyen küçük çıkar grupları, çeteler. Bunları derin devletin ve derin aklın temsilcileri olarak tanımlamak büyük bir yanlıştır. Doğru olan, bunların devletin içine çöreklenmek isteyen çeteler/gruplar ve klikler olduğudur.
Aslında; 1990-2010’lu yıllarda, derin devlet denilen yapı, kirli, vatandaşa düşman, suç işleyen, kamu kaynaklarını gasp eden, insan hakları ihlallerini sistematik hale getiren kötülüğün ismiydi. Hepsinden önemlisi devlet olamamanın adıydı. Ancak bu durum, gerçeklikten kopuk tarih anlatısı üzerinden, ‘güçlü görünmenin’ sembolüne dönüştü.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.09.2025
15.09.2025
14.09.2025
1.09.2025
18.08.2025
16.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025