Orhan MİROĞLU
HDP/KCK liderleri Avrupa ve Amerika’ya çağrılar yapıp duruyor ve bizi Türkiye’yle masaya oturtun diyorlar. Bir ay içinde otuza yakın şehit, iki ton bombayla havaya uçurulan karakollar, korkunç infazlar... Ülkeyi bir anda yangın yerine çevir, cenazelerden yükselen feryatlar arşı alayı inletsin, sonra da bizi masaya oturtun diye çağrı yap...
Amerika’dan bu çağrılara gelen dolaylı/dolaysız cevaplar, Obama yönetiminin durduğu yeri net olarak ortaya koyuyor: Türkiye’nin teröre karşı mücadelesini anlıyor ve meşru buluyoruz...
Avrupalılar ise Ortadoğu söz konusu olduğunda ellerinde kala kala PKK/HDP kartı kaldığı için faydasız ve içinde bulunduğumuz durumu izah etmeye yetmeyen açıklamalar yapıyorlar. Kandil’in adını ‘devrimci halk savaşı’ olarak koyduğu, terör ve şiddet saldırılarından ibaret hamlesi , sadece HDP’yi değil, bence AB ülkelerini de zor durumda bıraktı. Böylesini sanırım onlar da beklemiyorlardı. Şimdi HDP’yle beraber bu çıkmazdan nasıl çıkılır diye kafa yorup duruyorlar ve çaresizler.
Kandil ve HDP, Suriye’de PYD’nin elde ettiği pozisyonu fazla abarttı. Hem Kandil hem PYD, NATO üyesi, AB’yle üyelik süreci yaşayan Türkiye’nin, Daişe karşı mücadelenin hatırına, Batı tarafından ‘feda’ edilebileceğine inandı veya inandırıldı.
Seçimlerden seksen milletvekiliyle çıkan bir hareket, şiddet temelinde öyle bir stratejik hamle yaptı ki nihayet Türkiye’yi Kandil ve PKK mevzilerini bombalamaya zorladı. Kandil’i yönetenler, Kandil bombalanırsa bunun uluslar arası bir sorun yaratacağını düşündüler. Oysa beklenen olmadı. Olacak gibi de görünmüyor.
Kürdistan hükümeti dahi , Kandil’in bombalanmasından PKK’yı sorumlu tuttu. Kandil olmasa topraklarımız bombalanmayacaktı demeye getiren bir açıklama yapıldı. Sonrasında, Yumurtalık-Kerkük petrol boru hattının PKK tarafından ateşe verilmesine Erbil, çok sert tepki gösterdi.
Gelinen aşamada şu çok net görülüyor: Selahattin Demirtaş’ın PKK’ya ellerini tetikten çekmesi için çağrı yapması, Başbakan Davutoğlu’nun ifade ettiği gibi yerinde bir çağrıdır.
Ama ya sonrası?
Eller tetikten çekilince ne olacak?
Şehirler dağlar bu kuşatma altında kalmaya devam mı edecek?
Demirtaş’ın çağrısına uyup, ellerini tetikten çekecek olanların bir daha tetiğe basmamalarının garantisi var mı?
Açıktır ki PKK, silahlı güçlerini Türkiye’den çıkarmadıkça silahlı mücadeleyi sona erdirdiğini ilan etmedikçe, bu çağrıların kalıcı bir barışa evrilmesi mümkün değildir.
Kandil ve HDP eğer samimiyse Amerika ve Avrupa’ya faydası olmayan çağrılar yapmayı bıraksın, çok geç kalmadan, yüzünü Mesut Barzani’ye dönsün, çözüm sürecine dönmek için Mesut Barzani’den daha iyi bir imkan yok. Mesut Barzani’nin ev sahipliğinde ve Erbil’de bir konferans toplanabilir ve PKK bu konferansta Türkiye’de silahlı mücadeleyi durdurduğunu ilan edebilir. Silahlı mücadele ve şiddet, bu hareketin olduğu kadar, başka Kürt partilerinin de bir iç sorunudur artık. KDP’nin de, YNK’nin de Goran’ın da iç sorundur. O halde ulusal bir konferans toplanarak, silahlara veda edip, tarihi bir adım atılabilir. Eğer niyet barışsa, bu niyete Mesut Barzani’den başka kimse katkı sağlayamaz. Zübeyr Aydar Amerika’ya çağrı yapacağına Mesut Barzani’ye çağrı yapsın. Amerika’ya yapılan ve yapılacak çağrıların hiçbir karşılığı yok. Ama Mesut Barzani’ye yapılacak bir çağrının karşılığı fazlasıyla var. Ulusal bir Kürt Konferansı, Kürtler’in kendi iç ‘çatışmalarını’, DAEŞ’e karşı mücadelelerinin bir muhasebesini yapmak için de bir fırsat olur. Birkaç yıl önce ulusal konferans için yapılan çağrılara Barzani evet demiş ve bir tek şart koşmuştu:
Toplanacak bir Kürt Konferansı savaşa değil, barışa karar vermelidir, barış için toplanmalıdır.
Hatırlayacaksınız, konferans bu ilkesel tutum nedeniyle toplanamamıştı..
Barışa ve silahsızlanmaya karar verecek ulusal bir Kürt Konferansına Kandil hazırsa eğer, hiç vakit kaybetmeden Amerika’ya yapılan çağrının aynısı Mesut Barzani’ye yapılmalıdır. Dert ve amaç barışsa eğer.. Yok savaşa çeşitli taktiklerle, ‘kısa bir mola’ vermekse amaç, bu taktikleri artık Türkiye’nin görmezlikten gelmesi mümkün değildir.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2016
13.04.2016
11.04.2016
10.04.2016
8.02.2016
6.02.2016
5.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
30.03.2016