Oya BAYDAR
Kötümserliğimle övünmüyorum ama hayat genelde, hele de bizim ülkede gamlı baykuşları haklı çıkarır. 1 Kasım sonuçları beni şaşırtmadı, AKP’nin tek başına iktidarını (bu oranda olmasa da) bekliyordum, HDP’nin oylarının düşeceğini de… Erdoğan AKP’sinin B planı, gereğinde uygulanmak üzere 7 Haziran’dan çok önce yapılmış, senaryo yazılmış, oyuncular rollerini ezberlemeye başlamıştı. 8 Haziran’dan itibaren hızla ve şiddetle uygulamaya sokulan plan; savaş ve kan dahil her yöntemi, baskı ve şiddetin her biçimini, her türlü hukuksuzluğu, kayfîliği pervasızca kullanarak Erdoğan’ı ve partisini mutlak iktidara taşımak böylece başkanlık sistemini ve anayasal kılıflı tek adam rejimini dayatmaktı.
Aşağıda yazacaklarımın çoğu, başkalarınca da çeşitli defalar ifade edildi. Benimki, kendime de konular üzerinde düşünme fırsatı yaratacak bir derleme toparlamadan ibaret.
1 Kasım sonuçları üzerine:
1 Kasım seçimleri de daha önceki seçimler kadar şeklî meşruiyete sahipti. Seçim hileleri de sonuçları değiştirecek bir düzeyde olsaydı, bilinirdi. Seçimlere devletin bütün olanaklarını sonuna kadar seferber ederek giren AKP’nin başarısını seçmene kömür dağıtmaya, gıda yardımına falan bağlayan kendi eksiğini bilmez görüşlerin de bence kıymet-i harbiyesi yok. Aynı seçmen, 7 Haziran’da da bol bol dağıtılan ekmeği kömürü AKP’ye oya tahvil etmedi.
Sonuçlar Erdoğan’ın demokrasi anlayışının sığlığını ve kısıtlılığını bir kez daha ortaya koydu. Ona göre, “milli irade” kendisini (AKP’yi) iktidara getirirse doğru, iktidar vermezse yanlış yapıyor.Böylece AKP için millî iradenin “bizimkiler”den ibaret olduğu bir kez daha anlaşıldı. Öte yandan 7 Haziran’da Doğu ve Güneydoğu’da sandıkların PKK denetiminde olduğu, seçmenin baskı altında oy kullandığı iddiası da 1 Kasım’da yalanlandı. Yine yüzde 100, yüzde 90 oranında HDP’ye oy çıkan sandıklar var. Bu defa, bölge oyları üzerinde baskı Özel Tim’den, Özel Harekât/devlet destekli koruculardan, devlet kurumlarından geldi. Yine de, halkın göç ettiği, pek çok HDP seçmeninin oy kullanma olanaklarının şu veya bu şekilde ellerinden alındığı son şiddetli çatışma bölgelerindeki önemsiz oy düşüşleri hariç, HDP buralarda oyunu korudu.
Seçmen oyu 5 ayda nasıl değişti?
7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadarki dönemde AKP’nin oy kazanmasına neden olacak en küçük bir ekonomik, sosyal, toplumsal iyileştirme yapılmadı; hatta işsizlik, hayat pahalılığı, geçim zorlukları, iflaslar, vb. arttı. Ancak bunların hepsinden önemli bir şey vardı: kitleler kaos, belirsizlik, korku, ekonomik çöküntü tehdidi altında değil; huzurlu bir ortamda, barış içinde, işlerinde güçlerinde yaşamak istiyorlardı. İktidarın 7 Haziran sonuçlarını aşmak için çoktan hazırladığı ve devreye soktuğu plan; savaşın, şiddetin, kan ve ölümün egemen olduğu kaos ortamıyla kitleleri korkutmak, sindirmek, bizi seçmezseniz haliniz böyle olur algısını yaygınlaştırmaktı. İçlerinden en lafını bilmez, en budala olanlar bunu açık açık söylediler zaten. AKP’nin seçim başarısı bu kan ve şiddet planının başarısıdır. Seçmen, başka bir iktidar alternatifi, sığınabileceği başka bir liman görmediğinden, kaosta boğulacağı korkusuyla, itildiği denizdeki yılana sarıldı.
AKP’nin 1 Kasım zaferine kimler katkı sundu?
AKP’nin tek başına güçlü iktidar olmasının ve Erdoğan’ın fiilî diktatoryal başkanlığının yasal hale getirilmesinin önündeki en önemli engel Türkiye Partisi olma iddiasıyla yola çıkmış Demirtaş HDP’siydi. Bu engelin, çözüm şantajıyla yıpratılıp teslim alınmaya çalışılması, olmadı yıkılması gerekiyordu. Yıpratma çabaları, HDP’nin seçimlere parti olarak gireceğini açıklamasından itibaren siyasal etikten nasibini almamış propaganda yöntemleri kullanılarak başlatıldı, yoğun baskı ve şiddet yöntemleriyle sürdü. HDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” açıklamasının ardından Kürt siyasal hareketini yok etme operasyonlarına hız verildi. Savaş başlatıldı ve 1990’ları aratacak biçimde sürdürüldü. HDP eşit PKK algısını yerleştirme senaryosu siyasî etiğin kabul edemeyeceği ahlaksız yöntem ve yalanlarla uygulamaya koyulurken, Kürt seçmenin yoğun olduğu bölgelerde devlet terörü sivil halk üzerinde de yoğunlaştırıldı.
PKK, bu savaş ve şiddet senaryosunda AKP iktidarının kendisine biçtiği, üstlenmesini teşvik ettiği rolü oynamaktan çekinmedi.Savaşı, şiddeti tırmandırdı, devlet terörünü kitlelerin gözünde meşru kılmaya yardımcı oldu. Özyönetim ilanı “müsamereleriyle” sivil halkı AKP’ye yem yapmayı göze aldı. Erdoğangiller, bu kadarını beklememişlerdi belki de.
AKP’nin zaferinin diğer ortağı Devlet Bahçeli’ydi. Erdoğan; faşizan milliyetçiliğini Kürt halkının taleplerini, kimliğini ve Kürt hareketini inkâr etme söylemi üzerine kuran MHP’nin elinden bu kozu aldı. Ben daha iyisini(!) yaparım, dedi. Din kardeşliği ve ümmetçiliğin eskisi kadar kâr (yani oy) sağlamadığını görerek asimilasyonist Türk milliyetçiliğini öne çıkardı. 1 Kasım; Erdoğan AKP’sinin baş aktör, PKK’nin en iyi yardımcı oyuncu, MHP’nin de lojistik destek olduğu bir prodüksiyondur.
HDP’nin durumu ve geleceği
HDP, iki seçim arasında 1 milyondan fazla oy, 20 kadar milletvekilliği kaybetti. Yenilgilerin başarı diye gösterilmesinden hiç hazzetmem, ama son 5 aydır içinde yaşadığımız savaş, şiddet, baskı ortamında, HDP’ye içerden dışardan yöneltilen darbeler, misli görülmemiş yalan ve karalama kampanyaları, miting dahi yapamaz hale getirilmesi, Ankara IŞİD saldırısında örneği görülen terör saldırıları, sözünü söyleyemez hale getirildiği medya ambargosu, ek olarak PKK/KCK’nin çelmeleri hesaba katıldığında, 1 Kasım sonuçları HDP’nin başarı hanesine yazılmalıdır. İktidarın Kürt hareketini elindeki bütün olanaklarla ezip geçme planı, HDP sayesinde/yüzünden tam başarıya ulaşamamıştır. Başka bir siyasal hareketin silinip gideceği bir durumda, Halkların Demokrasi Partisi Meclis’teki üçüncü parti konumundadır.
Önümüzdeki günlerde iktidardan gelecek yeni şiddet hamleleriyle karşı karşıya geleceği, meşruiyetinin tartışmaya açılacağı anlaşılan HDP’nin geleceğini de işte bu konum belirleyecek. HDP; PKK’nin son dönemdeki yanlış Türkiye ve dünya okumalarının, toplumda (Kürt halkı arasında bile) şimdilik karşılığı olmayan “devrimci durum” hayallerinin, kendi kadrolarını kurban eden, askeri gücünü zayıflatan, en önemlisi Kürt halkının geleceğini tehlikeye atan stratejik hatalarının kurbanı olmaktan kendisini koruduğu ölçüde Kürt sorununun çözümünün, yani barışın ana aktörü olmayı başarabilir. Kendini, köklerini, misyonunu reddeden bir HDP (veya benzeri bir siyasal oluşum) değil; Türkiye halklarının ortak vatan üzerinde özyönetimsel demokrasi ortamında eşit yurttaşlık ve barış içinde yaşamasının mücadelesini veren, bu mücadeleyi en geniş toplum kesimleriyle paylaşan bir HDP hayalinden söz ediyorum. HDP’nin kendisine takılmaya çalışılan sağlı sollu çelmeleri savuşturabilmesi için hepimizin; demokratik hak ve özgürlükleri, demokratik kurumları savunan herkesin desteğine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024