Oya BAYDAR
Başlığı sert mi buldunuz, yok artık o kadar da değil mi dediniz? Demeyin. Yandaş da olsanız yoldaş da olsanız, elinizi - eğer varsa- vicdanınıza koyup, bir durup düşünün. Cinayet sözcüğünün birincisini fiilî, ikincisini mecazî anlamda kullanmış olsam da, Suudilerin son iğrenç cinayeti ile suçsuz bir insanı rehin alıp hakkında iddianame bile hazırlanmadan bir yıl özgürlüğünden mahrum eden zihniyet arasında nitel değil sadece nicel fark var. Eğer bu ülkede hâlâ utanıp sıkılmadan gözümüzün içine baka baka hukuktan, bağımsız yargıdan söz eden birileri varsa bilsinler ki Osman Kavala olayı bir hukuk cinayetidir ve Türkiye’de hukukun, yargının, adaletin, yerini rehine uygulamasına bıraktığının tartışmasız ispatıdır.
Suudi muktedirlerin cinayetiyle Türkiye’de geçerli kılınan rehine hukukunun ortak kaynağı ve amacı muktedirlerin iktidarları için tehlike gördükleri muhaliflerini yok etme dürtüsüdür. Muktedir ve çevresi katli vaciptir fetvasını verir, istenmeyen kişi Suudi Arabistan türü ülkelerde muktedirin cellatları tarafından doğrudan katledilir. Elâleme karşı kerhen de olsa hâlâ hukuk-guguk sözleri edilen bizim gibi ülkelerde ise muhalif olan, korkulan, istenmeyen kişiyi susturma işi emir kulu sözde yargıya havale edilir.
İddianame olsa ne olur olmasa ne olur
Osman Kavala’nın Silivri hapishanesinde bir yılı dolmak üzere. Hep iddianamesinin çıkmadığına vurgu yapıyoruz da, iddianame hazırlansaydı ne olacaktı, diye sormuyoruz. Reis’in emri, yalancı gizli tanıkların ifadeleri, önüne konan saçma sapan metinleri iddianame diye sunmaktan utanmayan sözde savcıların suçlamalarıyla hazırlanan iddianame olsa ne olur olmasa ne olur! Rahip Brunson iddianamesinde ifadelerini geri alan yalancı şahitlerin suçlamalarından başka ne vardı ki! Yakından takip ettiğim Cumhuriyet gazetesi davası iddianamesinde muhteris muhbirlerin “gazetenin yayın politikasını değiştirdiler” suçlamasından başka ne vardı ki! Müebbed hapse mahkûm edilen Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan’ın iddianamelerinde, ne demekse “sübliminal” darbe suçlamasından başka ne vardı ki! Selahattin Demirtaş’ın, Kürt siyasetçilerin, belediye başkanlarının, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun iddianamelerinde yakıştırmadan, gizli (yalancı) tanık ifadelerinden başka ne var ki!
Öte yandan, haklarında somut suç delili olmadan, iddianame hazırlanmadan, ama FETÖ ama PKK iltisaklı (ilişkili) şüphesiyle, yakıştırmasıyla bir yıldan fazla süredir içerde tutulan o kadar çok insan var ki… Yeterince tanınmış olmadıkları, adları ünleri yaygın bilinmediği için onlardan söz bile edilmiyor. Onlar, Silivri gibi göz önünde olmayan hapishanelerin korkunç şartlarında aylardır, yıllardır zulüm görüyorlar. Yargısız infaz deyimi buraya cuk oturuyor.
Cinayetlerin esas failleri, ortakları ve yardımcıları
Suudi devletinin işlediği Kaşıkçı cinayetinin doğrudan ve dolaylı failleri apaçık ortada. Peki ya bu cinayete göz yumanlar, uluslararası planda cezasız kalmasına yardımcı olanlar? Mesela dünyanın ve Amerika’nın başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olan Trump... Suudilere milyarlarca dolarlık silah satan, ayrıca Kaşıkçı cinayetinin ortaya çıkmasından sonra kendisine gönderilen 100 milyar dolarlık rüşveti/ göz yumma payını cukkalayan Trump “Suudî Arabistan’la Kaşıkçı yüzünden ilişkilerimizi bozamayız” derken bu katil zihniyetin suç ortağı olmuyor mu? “Tahkikat sona erene kadar Suudi Arabistan’la ilişkilerimizi kesmeyiz” mealinde bir şeyler geveleyen Putin hangi etik anlayışı gözetiyor? Sadece onlar değil, cinayete bin bir kılıf uydurmaya, görmezden gelmeye, unutturmaya çalışan bütün devletler ve siyasetçiler, hepsi kendi iktidarları, korumaya çalıştıkları nüfuz bölgeleri, iğrenç dış politika hesaplarıyla katillerle işbirliği, yardım ve yataklık yapmıyorlar mı?
Gelelim bizdeki hukuk cinayetlerine... Emri verenler, mahkemelerden önce hüküm kesen muktedirler, hukuku adaleti bir yana koyup muktedirin isteği doğrultusunda iddianame hazırlayıp karar veren yargı mensupları, davalar sırasında sapına kadar yalan haberlerle, düzmece tanıklıklarla kamuoyunu yanıltan, yandaşlığı aşağılık düzeyine vardırmış medya, karanlık odakların sözcüsü kalemşörler… Hepsi hukuk cinayetlerinin suç ortağı değiller mi?
Dünyada da ülkemizde de hakkın, hukukun, evrensel ahlâki-insanî değerlerin yerini kaba kuvvetin, yalanın, savaşın, kanın, ayrımcılığın, vicdan yitiminin aldığı; kötülerin hükmettiği, kötülüğün egemen olduğu bir çürüme döneminden geçiyoruz. Tünelin ucunda ışık göremeyen kitlelerin bezginliğini, suskunluğunu, bana dokunmayan yılan bin yaşasın psikolojisini körükleyen: Çaresizlik duygusu ve umutsuzluk.
İnsan, hukuk ve vicdan katillerinin dünyayı ve ülkemizi teslim almamaları için silkinip dikleşmemiz, yenilecek bile olsak aramızdaki bütün farklılıkları, bütün ama’ları (şimdilik) bir yana koyup “kötü”leri afallatacak bir umut atılımına cesaret etmemiz gerekiyor.
En büyük engel kendimiziz, kendimizi aşabilirsek başarabiliriz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024