Oya BAYDAR
Yalanla eğitilmiş, yalanla büyütülmüş, yalana inandırılmış, yalandan medet ummuş, yalanla yükselmiş insanların ülkesiyiz. Bu toplumda makbul olan kendi gibi olmak değil “mış gibi” yapmaktır. Yalan siyasal retoriğin parçası olduğu kadar gündelik yaşamımızın da içindedir. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar deyişi, toplumsal gerçeğimizin ifadesi, yalana sığınmanın da gerekçesidir. Onuncu köyü arayıp bulmak hiç de kolay değildir ve muhtemelen coğrafi sınırlarımız dahilinde olmadığı gibi zihniyet dünyamızda, etik anlayışımızda da öyle bir köy yoktur.
Kendileri de yalanlarla yetişmiş, söyledikleri yalanlara kendileri de inanan ve toplumu inandırabilen en usta yalancılar en tepelere çıkarlar. Kitleler kendi kumaşlarından olan bu kişileri zirveye taşır. Aldatabilme gücü arttıkça yandaşları, alkışçıları, müritleri artar. “The”lısı “the”sızı, cüppelisi cüppesizi cemaatler, ak’ı- pak’ı, kızılı-karası siyasetler, uhrevî ya da dünyevî toplum mühendisi izm’ler; yarattıkları, vaadettikleri ve insanları inandırdıkları yalan dünyalar üzerinde yükselirler.
Toplumsal yalanların ülkemizde en yaygın olan, en fazla kabul görenlerinden biri “genel ahlak”tır. Anayasa tartışmalarından ve maddelerinden gündelik hayata ilişkin mahkeme kararlarına, resmî- gayriresmî yasaklardan sansür uygulamalarına, kitap toplatmaktan giyim kuşama müdahaleye, devletin teba’sını, ana babanın çocuğunu zapt-ı rapt altına almaya çalışmasına kadar her alanda genel ahlak gerekçesi çıkarılır karşımıza. Genel ahlak öyle bir kavramdır ki akan sular durur; nedir o sizin genel ahlak dediğiniz sorusu bile genel ahlaka aykırı sayılır.
Egemenlerin kadim yalanı
Genel ahlak yalanı bugünün icadı değil. Muktedirler iktidarlarını hep benzer yalanlar üzerine kurarlar, benzer yalanlarla pekiştirirler. Kestirmeden söyleyecek olursak, genel ahlak muktedirlerin ahlakıdır; daha doğrusu kendilerinin hiç uymadığı ama hükmettikleri kitlelerden talep ettikleri davranış ve düşünce biçimidir. Ya da kendi davranış, yaşam, düşünce biçimlerini, yani kendi özel ahlaklarını genel ahlak adı altında dayatmalarıdır. Düzenin devranın egemenleri bunu bazen zorla, bazen yasayla, çoğunlukla da dinsel ya da laik eğitimle sağlarlar. Bu tezgâhlardan geçen fertler farklı olanın, farklı düşüncenin, farklı yaşamın genel ahlak dışı olduğuna, kestirme deyişle ahlaksızlık olduğuna inandırılır.
Genel ahlak muğlak, sınırları belirsiz, öznel, içi doldurulmamış ya da her ruhanî veya dünyevî iktidarın içeriğini kendi ideolojisi, kendi zihniyeti ve çıkarları doğrultusunda keyfince tanımladığı bir klişe kavramdır. Kişi hak ve özgürlüklerinin, yaratıcılığın gelişmesinin, ruh ve bedenin özgürce serpilmesinin önündeki en sinsi engeldir. Sinsidir, çünkü geniş kitlelerin zihniyet dünyasına nakşedilmiştir.
Muhafazakârlık genel ahlak mitosundan beslenir. Özüne temeline inecek olursanız, muhafaza edilmeye çalışılanın eril iktidarın taşıyıcı ayakları olduğunu görürsünüz. Bu taşıyıcı ayakların en önemlisi, eril iktidar için en gerekli olanı: kadın, beden, cinsellik konusundaki, her biri genel ahlakın parçaları sayılan tabulardır. Eril iktidarların kadın-erkek muktedirleri de genel ahlak torbasının bekçileridir.
Ahlaksızlığa methiye
Durup dururken değil, şu günlerde anayasa maddeleri tartışılırken, yeni yasalar torba torba çıkartılırken ve yeni yasaklar üstümüze ahmak ıslatan misali ince ince yağarken yazdım bu satırları. Oysa ne çok konu vardı yazıyla çığlık atmayı gerektiren. Ama tümünü şöyle bir gözden geçirince, şu sıralarda vicdanımı isyana yönelten ne varsa hepsinin, genel ahlak, kamu düzeni ve vatan elden gidiyor ezberinden (yalanından) kaynaklandığını farkettim. Toplumu, insanlarımızı, gelecek kuşakları özgürleştirecek; farklılıkların tümünü, azınlık çoğunluk demeden eşit haklı özgür birimler/ bireyler olarak kabul edecek; hiçbir kişinin, grubun, düşüncenin, yaşam biçiminin, inancın, cinsel tercihin ötekileştirilmemesini sağlayacak ne kadar talep, ne kadar öneri varsa genel ahlak, toplum düzeni, vatanın bütünlüğü duvarına; -muktedirlerin yalan ve kandırmaca taşlarıyla ördükleri o duvara- vurup geri çevriliyor.
Sizi bilmem; ben -sadece bugünkü siyasal iktidarla da sınırlamadan- eril iktidarın savaş, kan, yalan üzerine kurulu genel ahlakına isyan ediyorum. Yalan karşıtlığı ve cinselden siyasala özgürlük talebi bir ahlaksızlıksa eğer, ben bu ahlaksızlığa methiye düzüyorum. Eşcinselliği genel ahlaka aykırı sayıp da çocukların ırzına geçenleri (bütün bir kasaba eşrafının, mülki erkanın, hatta öğretmenlerin cinsel istimarına maruz kalan küçük kızları hatırlayın) delil yetersizliğinden beraat ettiren, beraat ettiremediği zaman hafifletici nedenlerle azad eden zihniyete dur demeyenlerin, bu zihniyeti mahkûm etmeyenlerin ahlakın a’sından söz etmeye hakları yoktur diye düşünüyorum. Ölümleri engellemek, savaşa son vermek iki dudaklarının arasında ve ellerindeyken hamaset edebiyatıyla Türk, Kürt gencecik insanların ölümünü vatanseverlik diye yutturanların ahlakının yalandan ibaret olduğunu söylüyorum. İçkiyi fazla kaçıran veya açık giyineni genel ahlaka aykırı davranışta bulundu diye kınayanın Madımak’ta insanları diri diri yakanlara mazeret uydurmaya çalışmasını ahlaksızlığın büyüğü görüyorum. Her gün, her an etrafımızda gelişen, içinde yaşadığımız, haberini okuduğumuz, seyrettiğimiz nice olaydaki hak ihlallerini kamu düzeni, genel ahlak, terör gibi torba kavramlarla gerekçelendiren bir adalet sisteminin gerçek ahlaktan yoksun olduğunu söylüyorum.
Ahlakın, On Emir’den beri aynı kalan ve insan değişip farklı bir yaratık olana kadar da değişmeyecek birkaç evrensel ilke dışında her zaman her toplumda herkes için geçerli normları yoktur. Ahlak anlayışı topluma, zamana, kültürlere göre değişir. Ahlakın evrensel ilkeleri: insanı, canlıyı, doğayı korumaya, barışı sağlamaya, insanların birbirine zarar vermesini engellemeye yönelik, “öldürmeyeceksin”le başlayan, “canlıya eziyet etmeyeceksin, çalmayacaksın, komşunun malına göz dikmeyeceksin, yalan söyleyip nifak çıkarmayacaksın” diye süren bir kaç ortak yaşam düsturudur. Bunun dışındaki her “genel ahlak” muktedirlerin ister dinsel, ister siyasal kendi iktidarlarını korumak üzere yarattıkları, kandırmacalar silsilesi bir özel ahlaktır.
Yukarda sayılan evrensel ahlak kurallarına uygun yaşayan, tanıdığım ne kadar insan varsa, genel ahlaka göre ahlaksızdı. Her soydan, her boydan, her meşrepten siyasetçilerimiz, hele de iktidardakiler arasında ise, öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin gibi temel ahlak kurallarına uyanını ben tanımadım, belki tanıyanınız vardır.
İnsanı, canlıyı, doğanın dengesini, barışı, özgürlüğü sözde değil özde içeren gerçek ahlak “genel ahlak” tekerlemesine galebe çalmadan toplumdaki aşınmayı önlemek mümkün değil gibi geliyor bana. Güzel sözler ama ne yapılabilir, diye soracak olursanız ilk adım, kendi yalanlarımızdan ve genel ahlaka teslimiyetimizden kurtulmaya çabalamak olabilir. Bir de, genel ahlaka aykırı görülenlerin, marjinallerin, ötekilerin mağduriyetlerinin giderilmesi, haklarının teslim edilmesi için birlikte eyleme girmek; genel ahlak adına dayatılan kısıtlamalara, kurallara gerçek ahlak noktasından itiraz ve direniş cesaretini kendinde bulmak... Gerçek ahlaka genel ahlakı reddederek; hepimizin, tüm toplumun içine işlemiş yasakları, tabuları, yalanları aşarak varılabilir belki . Tabii kendimiz de (genel) ahlakçı, ayrımcı, yasakçı değilsek.
Son dakika notu
7 TİP’li gencin katillerinden nasılsa mahkûm edilip hapse konmuş olanlar ceza infaz yasasında, kendi avukatlarının da açıkça ifade ettiği gibi, sırf ve sadece kendileri için yapılmış değişiklikle serbet bırakıldılar. Doğan Akın’ın yazısından daha açık ve daha güzel anlatamam nasıl olsa. Tek eklemek istediğim: ne ahlak, ne vicdan, ne adaletle ilişkisi olan böyle şahıslara (pardon faşist katillere) özel bir yasa değişikliğini, “katil benden oldukça iyidir” zihniyetiyle önerenlerin, parmak kaldırıp çıkaranların, yukarda anlatmaya çalıştığım genel ahlak adı altındaki ahlaksızlığın en iyi örnekleri olduklarıdır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Çocukları kefene sokan ruh hastası ilkel zihniyet
24.05.2024 - "Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete" mi, hukuka dönüş umudu mu?
14.05.2024 - 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkamamanın sorumlusu kim?
3.05.2024 - 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkamamanın sorumlusu kim?
3.05.2024 - Istakoz, Maldivler, pahalı saat muhalefeti AKP'nin AK'lanmasına yeter mi?
22.04.2024 - "Kobane düştü düşecek"ten Kobane Davası provokasyonuna
16.04.2024 - Hukuksuzluk değil irade gaspı ve siyasî ahlâksızlık
3.04.2024 - Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na
29.03.2024 - Vicdanını yitirmiş dünyanın vicdanını, ahlakını yitirmiş siyasetin ahlakını savunmak
22.03.2024 - Oy yüzdesiyle ölçülemeyecek kadın: Gültan Kışanak
7.03.2024
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Rize Hemşinli-Başhemşin Ermenisi
Sahte Lazoğlu niki ile giren dacik Turko, Pontus yöresi ne lazların nede daciklerin Hemşin ise bütün coğrafyası ile bizimdir Hemşin adını bile atalarımız koymuştur.Hemşin Ermenice bir isimdir Prens Hamamın adından gelmektedir Ayrıca biz Hemşinliler Anatolia coğrafyasında Lazlardan bile eskiyiz Friglerin torunuyuz tamam lazuna nickli dacik bunu o televole kafana yerleştir.Aptal kelimelerle bir şey dediğinide sanma. kafkas göçmeni Laz dığası kendine gel. git futbol oyna sokakta sen lazoğlu.
Ad Soyad Giriniz...
Demem o ki yazar gibi ol
LAZOĞLU
88 e 8 girmiş gibi. Ama tam 9 çeyreğine benzemekte şu ermeniye kafayı taktım lan rize ile hemşini ikide bir karıştırma ermeni isen ermenisin de ne gerek var yok şuranın dönmesi mönmesi benim atayurdumu ermeni söylemleriyle lekeleme kimbilir kimin dörtlemesisinde buraya sanki bir bok yapıyor edasıyla yazmaktasın tamam yorumun 26 e 5 de iki de bir görmekteyim ağzına hemşin biberini almadan kendi kendine söyle bu memleketin vatandaşı olduğunu dönme herif. Yani bu süper yazıyı karalama ermeniğinle
Rize Hemşinli-Başhemşin Ermenisi
Roni yazı için teşekkürler. kemalizm bu topraklara bir zehirdir.en aşırı dincilikten bile geri bir zihniyettir çoğu aydın geçinen müsveddeler bile bunun farkında değil.
Ad Soyad Giriniz...
Devletin teslim olmus gorunmemek derdiyle Kurtce yasagina devam ettigini dusunmek icin tarafta yazmak gerek! Kurtce dusmanligi bu kadar basit degil! Sizin her turlu "yetmez ama evet"li propagandalariniza ragmen su bir gercek: bu devlet Kurtlere verdigi birkac kirinti hakki bile ne zaman geri alacaginin hesabina hakki verdigi gun baslamistir. Insanlari manipule etmeyi birakin, gundelik siyasi dilinizin barisa bir faydasi yok, eger derdiniz barissa!
rodin baran
10 numara bir tespit olmuş..