Sinan ÇİFTYÜREK
Kürdistan petrolünü dünyaya taşıyan tek boru hattı olmanın yanı sıra ekonomik olarak da belirleyici tek kaynağı olan Kerkük – Yumurtalık boru hattının, Cizre yakınlarında HPG tarafından bombalanması, parçalar arası ciddi bazı meseleleri de açığa çıkardı. Kürdistan’ın devam eden parçalanmışlığı nedeniyle bir parçanın ulusal çıkarı diğer parçanın ekonomik veya siyasal çıkarlarıyla geçici de olsa çelişebileceği gerçeğini çıplak olarak gözler önüne serdi.
Kürdistan parçaları arasında bazen siyasal çıkarlar örtüşürken ekonomik çıkarlar çelişebilir veya tersi. Kaldı ki parçalar arası ekonomik, siyasal çıkarlar birebir örtüşse bile işgalci rejimlerin parçalardan biriyle olan ilişkileri parçaları karşı karşıya getirmeye de zorlayabilir.
Güney Hükümeti, bağımsızlığın önemli bir adımı olarak gördüğü petrolünü Irak’tan bağımsız uluslararası pazarlara Türkiye üzerinden ulaştırmaya girişmiş ve Türk devletiyle “50 yıllık da anlaşma” imzalamıştı. Bu anlaşma yapılırken boru hattının geçtiği Kürdistan’ın en büyük parçasında ulusal özgürlük meselesi çözümlenmemiş olup mücadele silahlı silahsız devam ediyordu. Denilebilir ki Güney hükümeti anlaşmayı imzalarken buna mecburdu, başka çıkış yolu yoktu! Doğrudur!
KCK ile Türk devleti arasında çatışmasızlık devam ederken ve barışçıl çözüm arayışları sürüyorken mesele yoktu; ama ne zaman ki çözüm süreci bitirildi çatışmalar başladı ve ne zaman ki HPG Cizre yakınlarında Güney petrolünü taşıyan boru hattına saldırı düzenledi, birden fazla mesele de gün ışığına vurmuş oldu.
HPG, petrol boru hattına saldırı ile Türk devletinin ekonomik çıkarlarına zarar vermek hedeflerken esas Güney Kürdistan’ın ekonomik çıkarlarına zarar veriliyordu (Güney kaynakları zarar 250 milyon dolar diyor) ki bizce asıl mesele de budur. KCK bu eylemle Güney hükümetine başka mesajlar da vermiş midir? Vermiştir ve ayrıca irdelenmelidir!
Demek ki,Kuzey siyasetinin “yararına” olan bir eylem Güney’in ekonomik çıkarlarına ciddi darbe vurabilir gelecekte tersi de olabilir. Demek ki, Kürdistan’ın parçalı durumu devam ederken parçalardaki siyasetin benzer durumlarla yüzleşeceğini bilerek hareket etmesi lazım. Demem o ki, siyaset stratejik adımlar geliştirirken; Kürdistan’ın parçalanmışlığının yarattığı, yaratacağı ekonomik, siyasal sorunları dikkate alması gerekiyor. Örneğin;
Güney hükümeti, Türk devletiyle “50 yıllık petrol anlaşması” yaparak boru hattını Kuzey coğrafyasından geçirip petrolü Akdeniz’e ulaştırmayı hedeflerken, Kuzey’in devam eden özgürlük mücadelesi nedeniyle sorunlarla yüzleşeceğini hesap etmeliydi. Ne kadar buna mecbur olursa olsun Kuzey’in özgürlük mücadelesinin benzer meseleleri gündeme getirebileceğini az çok hesap etmeliydi. Muhtemelen etmiştir de “başka seçenek şimdilik olmadığı için mecburen anlaşmayı yapmıştır” denilebilir. O zaman da kendisi, Kerkük-Yumurtalık boru hattına yapılan sabotaj benzeri gelişmelere hazırlıklı olmalıdır. En azından anlaşma öncesinde Kuzey siyasetiyle mesele görüşülmeliydi. Görüştüler mi bilmiyoruz.
Kaldı ki HPG eylemi üzerinden gündeme gelen bu mesele yarın daha köklü olarak Türk devletinin atacağı kimi adımlarla gündeme gelebilir. Kürdistan hükümeti, ekonomik olarak can damarını oluşturan petrol ihracını Türkiye’ye havale ederken, Türk devletine iki parçayı birbirine karşı kullanma kartlarını potansiyel olarak vermiş olduğunu hesap etmeliydi. Çünkü Türkiye, Kürdistan’ın en büyük parçasını denetiminde tutuyor ve meselenin kimi sonuçlarını çözmek dışında halen çözüm yerine çözümsüzlükte ısrar ediyor.
KCK de, Türkiye’ye karşı petrol boru hatlarına sabotajları bir silah olarak kullanırken Kerkük- Yumurtalık hattının Güney’in tek petrol ihrac hattı olduğunu dikkate almalıydı. Üstelik parçalanmış Kürdistan koşullarında, Kandil başta olmak üzere Güney’i coğrafik ana karargah olarak kullanıyorsa; Türk devleti bu durumu her fırsatta Güney’e karşı bir silah olarak kullanıyorsa; yanı sıra petrol ihracı Güney’in hem ana ekonomik kaynağı hem de bağımsızlık yolunda uluslararası meşruluk kazanma aracı işlevini de üstleniyorsa …. HPG bu boru hattına saldırı düzenlememeliydi! Saldırı sonrası YNK başta olmak üzere Güney siyasal yapılarından gelen tepkiler üzerine “merkezi olarak yapmadık yerel birimlerimiz yaptı” demek yerine eylem yapılmadan önce bir değil on kere düşünülmeliydi!
Gelinen aşamada benzer durumların parçalar arası yaşanmaması için; bir yandan parçalardaki siyasal yapılar, özellikle stratejik hamleler geliştirirken, Kürdistan parçalanmışlığını dikkate alan yönelimler geliştirmeliler. Diğer yandanhem Kürdistan parçalarının örtüşen geleceklerine uygun hareket etmenin hem de parçalar arası “çıkar çatışması” veya çelişkileri gidermenin aracı olarak Ulusal Kongre’yi geliştirmeli.
Çünkü gerek Kürdistan’ın devam eden parçalanmışlığı gerekse de parçaların örtüşen geleceğinin gündemleştirdiği meselelerinin çözümü; parçalar arası “çıkar çatışmasını” değil ulusal çıkarların uyumlu birliğini sağlayacak Ulusal Kongre’yi dayatıyor!
Bilindiği gibi; boru hattının bombalanması üzerine Güney Kürdistan hükümeti; “Bağdat’ın bir yılı aşkın süredir bütçe göndermemesi, IŞİD’le savaş ve sayıları 1 milyon 800 bini bulan göçzedeler nedeniyle çok ağır bir ekonomik krizden geçmekteyiz. Petrol satışı, maaşlar ve milletin ihtiyaçlarıyla diğer sorunlar için en temel gelir kaynağımız” diyerek boru hattına yeni bir saldırının yapılmaması yönünde KCK’ye açık çağrıda bulunmaktadır.
KCK’nin hem bu durumu göz önünde tutması hem de Türk devletinden çok Güney hükümetini etkilediği açık olan benzer eylemlerden uzak durması halkımızın yararınadır. Ayrıca Türk devleti, kendisinden çok Güney Kürdistan’a zarar verdiği gerçeğinden hareketle benzer saldırıların devamına alkış tutabilir ve Güneylileri yanına alma hesabı içerisinde olabilir.
Bir yandan Güney’in kendi petrolünü Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara ihraç etme zorunluluğu diğer yandan aynı Türkiye’nin Kürdistan’ın en büyük parçasını işgal altında tuttuğu ve Kuzey ulusal özgürlük gereklerinin yer yer Güney’in çıkarlarıyla çelişebileceği gerçeği var!
Nasıl ki, Güney Kürdistan kendi varlığını ve geleceğini dikkate alırken diğer parçaların özgürlük mücadelesinin gereklerini de dikkate almak zorundaysa; Kuzey başta olmak üzere diğer parçalar da Güney’in mevcut kazanımlarını kollayan bir siyaset izlemekle yükümlüler. Bunu başaracak olan mekanizma ise yine Ulusal Kongre’dir.Parçalanmışlığın getirdiği ağır meseleleri uyumlulaştırarak parçalar arası çatışmasız bir çıkışı sağlayacak ve parça-bütün ilişkisinin dengesinin kuracak olan tek araç Ulusal Kongre’dir.
Ne HPG Güneyin ekonomik can damarı petrol boru hattına saldırmalı ne de Güneyli Partiler, PKK’ye “Güney’den çekil” demeli! Ortak tutumla Türk devletinin saldırganlığı BM başta olmak üzere uluslararası alana taşımalı ki bunu da en iyi tüm parçalar adına Ulusal Kongre yapabilir.
Ulusal Kongre adımı atılmış olsaydı; Rojavalı partiler arası gerçekleşen 2012 Erbil Anlaşması ve 2014’teki Duhok Anlaşması kağıt üzerinde kalmayabilirdi! Rojava Peşmergesi’nin Rojava savunmasına dönmesini sağlayacak uzlaşmayı sağlayabilirdi. Dört parçadaki zengin enerji kaynakları olarak Kürdistan’ın güçlü jeopolitiğinin Kürt halkına ve siyasetine karşı kullanılmasını engellenebilirdi.
Kuzey’de “Çözüm” sürecini kim ve ne için bitirdi?
Öncelikle yanıt aranması gereken soru şudur; savaş siyasetine dönüşten kim medet umuyor? Çözümsüzlüğü kim geliştiriyor, barışçıl çözüm sürecini kim bozdu, niye bozuyor? Kürt siyaseti mi yoksa Türk devleti ve AKP mi?
Birincisi;Devlet ve AKP hükümeti, 8 Haziran sabahı seçim sonuçlarına ve partilerin etkin olduğu coğrafik dağılıma baktığında gördüğü tablodan ürkmüştür. Kürdistan’da, rejimi temsilen son kale olan AKP de adeta silinince “bu durum sürdürülebilir değil” denildi ve düğmeye basıldı. Kısacası devlet ile AKP özelde de Erdoğan kliği savaş politikasına dönüşte örtüştüler.
Çatışmasız barışçıl ortamın Kürt siyasetine yaradığı, %13 oy oranına ulaşmada bunun belirleyici payı olduğu veri kabul ederek ve artık her gün şehit haberlerinin ekranlarda ülkeye yayıldığı çatışma ortamında, HDP’yi muhtemel bir erken seçimde baraj altında ya da küçültülmüş olarak meclise getirtme hesabı devlet ve hükümet katında yapılıyor. Demek istediğim çözüm sürecinin bozulmasını salt Erdoğan ve AKP’ye bağlayanlar yanılacaklar çünkü savaş konsepti bir devlet politikası olarak geliştiriliyor.
Devlet ve AKP, HDP’siz ve hatta Demirtaş’sız bir erken seçim peşindedir. Bu hesabın devlet katında yapılmış olması nedeniyle, yıllarca PKK’ye “silahı bırak siyaset yap” diyen devlet ve AKP hükümeti şimdi HDP’yi mecliste yok sayarak PKK’yi adeta savaşa davet etmektedir. Eee PKK de daveti kabulde gecikmedi! KCK, hem Rojava’da savaş içerisindeyken hem de 7 Haziran seçim sonuçlarıyla barışçıl çözüm arayışları Kürt siyasetine güç katmışken neden silahlı mücadeleye yeniden sarıldı? Anlamak zor!
İkincisi;bölge düzeyinde Kürdistan haritasının siyasal olarak giderek şekilleniyor olmasıyla Türk devletinin bu gelişmeden büyük tehdit algılamasıdır. Kandil’den Afrin’e kadar sınırın öbür yakasında Kürt ulusal güçlerinin hakim olması ve Kobanê ile Afrin karasal bağlantının sağlanması durumunda gündeme daha sıcak gelecek olana Kürdistan’ın Akdeniz’e açılması ihtimali Türk devletinin uykularını kaçırıyor ki saldırıya geçmesinin diğer esas nedeni budur.
Üçüncüsü;Türk devletinin, ABD üzerinden Batı ile bölge siyasetinde yeniden uzlaşmasından aldığı güç ve cesaretle Kürtlere içerde ve sınır ötesinde rahatlıkla saldırabileceğini ve dünyanın buna sesini çıkarmayacağı hesabının yapılıyor olmasıdır.
Dördüncüsü ve önemlisi;adına “çözüm süreci” denilen sürecin Kürt, Kürdistan meselesinin kendisini değil sonuçlarıyla sınırlı bir içeriğe sahip olması ve bu haliyle tökezleyeceğini iyi bilen devletin tüm imkanlarıyla kalekol, güvenlik amaçlı baraj, havaalanı, yol vb yapmaya devam etmesinin doğal sonucu olarak bu iş er geç karakola havale edilecekti edildi de.Yanı çözüm-çözümsüzlük ikileminde bu işin buraya geleceği az çok belliydi, 20 Nisan 2014 tarihli, “Kürt Meselesi Yine Karakola Mı Havale Edilecek?”başlıklı yazıda yazmıştım.
Sonuç olarak:
*Erken seçim ne Kürdistan meselesine ne de Türkiye’nin iç sorunlarına çözüm getirmeyecek.
Erdoğan’ın erken seçim olmazsa yeni bir Milliyetçi Cephe olarak AKP-MHP koalisyonu da çözüm getirmeyecek.
*Kürt/Kürdistan meselesinin çözüm adresinin TBMM olmadığı bir kez daha yaşanarak görüldü. TBMM’de HDP’ye cüzamlı muamelesinin yapıldığı; hiçbir partinin koalisyona bile yanaşmadığı bu durumda HDP mecliste çözüm üretemez, çözüme katkı koyamaz. Mecliste siyaset üretemezse ne yapacak? Siyaset üreteceği alan sokak ve meydanlardır.
*Seçim öncesi İMC tv de katıldığım bir programda “HDP barajı geçmezse ne yapacak” sorusuna “tartışılması gereken HDP barajı geçemeyince ne yapacağı değil geçince Meclis’te ne yapacağıdır? Hiçbir sistem partisi bu koşullarda HDP ile koalisyonu göze almaz …” demiştim!
Meclis çözüm yeri değil denilince “o halde seçenek silahtır” sonucunu çıkarmak da doğru değil. Siyaset, Kürt meselesine çözüm ararken, “ya silah ya meclis” ikilemine mahkûm değil.
*Savaş siyasetinin en başta HDP’yi zor durumda bırakacağı gerçeğinden haraketle “barışı koruyalım çözüm masası yeniden kurulsun” çağrıları yapılıyor. Bu açıdan HDP, HDK, DBP ve DTK’nın “size savaş yaptırmayacağız” şiar ve hedefi olumludur ses getirmesini dileriz.
Dileriz diyoruz çünkü her gün 15-20 F-16 savaş uçağının sınır ötesi ve hatta sınırlar içerisinde bombardımanı sürdürdüğü; cenazelerin Türkiye ve Kürdistan kentlerine gönderildiği; ardı arkası gelmeyen operasyonların sürdürüldüğü; KCK Eş başkanları, Bese Hozat’ın “Yeni süreç, devrimci halk savaşı sürecidir”, Cemil Bayık’ın da “halkımız silahlanmalıdır” çağrılarının yapıldığı; yıllardır çözümsüzlüğün oyalama eşliğinde sürdürülmesi sonucu, Diyarbakır başta olmak üzere Kürdistan kentlerinde gençler ve halkın öfkeyle yüklü olduğu; HDP’nin dışlandığı hatta yasadışı parti muamelesi yapıldığı, dahası kendini var eden dinamiklere karşı tutum almaya zorlandığı; yetmedi HDP’ye kapatılma baskısı geliştirildiği ve Demirtaş’a dava açılmanın yanı sıra HDP’li dokuz vekilin dokunulmazlıklarının kaldırılmak istendiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Dolmabahçe mutabakatı ifadesini asla kabul etmiyorum”, “ Kürt meselesi yoktur” dediği…koşullarda barış yürüyüşü ve etkinliklerinin başarılı olması herkesin yararınadır, desteklenmelidir.
*Yeniden çözüm görüşmeleri başlanmalı ama Öcalan merkezli değil! Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı ancak Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ile Öcalan üzerinden çözüm-müzakerenin sürdürülmesi farklı şeylerdir. Öcalan üzerinde tecrit kaldırılmalı fakat çözüm görüşmeleri Öcalan merkezli sürdürülmemeli. Silahın bırakılıp bırakılmamasında elbette Öcalan ve esas Kandil merkezli KCK’nin muhataplığı söz konusuyken, Kürt meselesi; tüm Kürdistani güçlerin yer alacağı geniş ve kalıcı temsiliyet muhatap alınarak çözüm aranmalı. 04-08-2015
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları





















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018