Sinan ÇİFTYÜREK
Tank ve TOMA’lar eşliğinde yıkılarak boşaltma sırası Gever, Nusaybin, Şırnak’a geldi! Bunun için onlarca tank Gever, Nusaybin başta olmak üzere operasyon yapılacak kentlere hareket etti! Sokağa çıkma yasaklarının duyurulmasıyla birlikte kentlerde göçler de hızlandı.
Kentlerimiz öyle ki ulusal özgürlük mücadelesinin on yıllardır ağır yükünü omuzlamış kentlerimiz bir bir sıraya konulmuşçasına yakılıp yıkılarak boşaltılıyor. Varto, Silvan ile başladı Silopi, Derik ile sürdü ve Cizre, Sur üzerinden olabildiğince ağırlaştı. Şimdi sıra Gever ve Nusaybin, Şırnak’a geldi! Dedik ya kentlerin yıkılıp boşaltılması adeta sıraya konulmuşlar!
Burada insanın aklına ister istemez şu soru takılıyor: Devlet, kendi gücünü bölmemek için kentlerdeki operasyonları sıraya koymuş olabilir. Bu devlet açısından anlaşılır bir durum çünkü hem gücünü bölmek istemiyor hem önemlisi bir önceki kentte barikat/hendek kaldırma sürecinde edindiği deneyim ile bir sonraki kentte yönelmek istiyor! İyi de silahlı özerklik ilan edip kentlerde barikat kuran PKK neden buna karşı pratik adımlar geliştirmiyor ya da neden bu durumu hesaplamıyor? Neden barikatlar eşliğinde silahlı özerkliği, örneğin Silvan’dan Gever’e, Amed’ten Van’a, Şırnak’a kadar aynı anda ilan ederek devletin gücünü bölmeyi denemedi de parçalı silahlı özerlik ilanlarında halen ısrar ediyor! Buna gücü mü yetmiyor olabilir! Eğer yetmiyorsa o zaman neden halkı canından bezdiren, amiyane tabirle halkın evinin başına yıkılmasına neden olan kentlerde silahlı özerkliği ilan etti? Sorular, sorular!
Sivil siyaset, devlet terörü ile PKK’nin silahlı şiddeti arasında sıkıştı nefes alamıyor!
Ne oldu ya da neden kentlerde barikat eşliğinde silahlı özerklik ilan edildi? PKK’e yakın partiler;
*Kürdistan’ın il, ilçe ve nahiyeler toplamında 100 belediyeyi yıllardan beri yönetiyorken yani kent yerel yönetimleri zaten ellerindeyken;
*Türkiye Meclisi’nde bulundurduğu altmış vekille üçüncü büyük Meclis grubuna yani HDP ile Mecliste güçlü siyasal temsile sahip iken;
*Kandil’den KCK veya Amed’ten DTK, HDP halka sokağa, meydanlara “çıkın” çağrısı yaptığında yüz binler çağrıya yanıt verip sokağa akıyor iken;
*Türk rejimi ve AKP hükümeti, sivil siyasetten, kırılgan da olsa çatışmasız siyasal iklimden, “Kürtlere, bölücülere yarıyor” diyerek büyük rahatsız duyduğu bu zeminden kurtulmak isteğiyle ortamı açıkça terörize etme arayışındayken;
*TC devleti; bağımsızlıkta kararlı davranan Güney Kürdistan ile statüyü/özerk yönetimi sağlama alma mücadelesindeki Rojava’nın, Kuzey Kürdistan üzerindeki çok yönlü etkilerini ancak ördüğü fiziki duvarlarla engelleme çaresizliği içerisindeyken;
*Üstüne üstlük, Güney ve Rojava’nın aksine Doğu ve Kuzey Kürdistan ne bölgesel ne de küresel siyaset denkleminde yer almazken ve önemlisi daha önce de altını çizerek belirttiğim gibi silahlı mücadeleyle Kuzey Kürdistan’ın bugün denkleme alınmasının mümkün olmadığı, ancak ve ancak sivil siyaset yoluyla denkleme alınma yolunun açılabileceği ortadayken;
*Türk devleti zaten Güney ve Rojava’nın hesabını Kuzey özelde de Kuzey’in sınır kentleri üzerinden sormanın arayışındayken …
Kuzey Kürdistan kentlerinde bugün silahlı özerklik ilan etmek; siyasetin, silahlı siyasetin en ucuna savrulmak demektir. Böyle bir adımla PKK tam da devletin istediği ya da özel bir çabayla itmeye çalıştığı yere PKK kendisi adım atarak devletin sivil siyaset alanını terörize edip çapraz ateş altına almanın altın fırsatını kendi eliyle vermiş oldu. Kentlerde silahlı özerklik ilan edilişinin ilk günlerinde, “Türkiye, Rusya’nın Kafkasya Siyasetini Kürdistan’da mı İzlemek İstiyor” başlıklı makalede belirttiğim tehlike yaşanmış oldu.
Ruslar, Çeçen savaşçılarını en uca iterek başkent Gronzny’i yerle bir ederken dünyanın kılıp kıpırdamamıştı ve üstelik Ruslar bunu yaparken Batı müttefiki değil karşıt cephelerde yer almaktaydı. Türkiye ise Silvan, Cizre ve Sur’u yerle bir ederken, AB ve ABD müttefiki olmanın yanı sıra NATO’nun Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’daki sadık karakol gücünü temsil ediyor ki bu durum TC’nin uluslar arası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını da önemli bir engelidir.
Uluslar arası Ceza Mahkemesi (Lahey) meselesine gelince iki somut örnek üzerinden gidelim; Sırplar ve Ruslar! Sırpların Bosna’da giriştiği katliam, soykırım ilan edilip Lahey’e taşınırken, Rusların daha beterini Kuzey Kafkasya özelde de Çeçenistan başkent Grozny’de yaptıkları halde neden Rusya savaş suçlusu olarak Lahey’e götürülemedi? Yanıtı gayet açık; Rusya’nın en zayıf anında bile BM Güvenlik Konseyi daimi 5 üyesinden biri olarak kararı veto etme hakkının bulunmasıdır. Türkiye elbette Rusya değil ama Sırbistan olmadığı da açık! ABD, Fransa, İngiltere, NATO üyesi Türkiye’yi Lahey’e taşır mı? Bugünkü koşularda mümkün değil olsaydı Roboski davasında taşınırdı! Üstüne üstlük AB mülteci krizi nedeniyle Türkiye’de olup bitenlere gözünü-kulağını kapatmışken…
Kılınan iki rekat namaz kurbağayı ürkütmeye değdi mi?
Daha önce de yazdım devlet ve AKP hükümeti halkımıza zaten savaş açacaktı özellikle 7 Haziran sonrası bunun için bahane arıyordu. Devlet aranan bahaneyi, kentlerde hendeklerin kazılması eşliğinde ilan edilen silahlı özerklikte buldu. Silahlı özerklik, sivil siyaset karşısında sıkışan rejim ve hükümete büyük manevra alanı sağladı. Nedir bu manevra alanı?
Birincisi; siyaset, elbette sivil demokratik siyaset tepeden tırnağa terörize edildi ki bu devletin bilinçli olarak varmak istediği bir hedefti. Kürdistan’da sivil demokratik siyaset; tanklar, TOMA’lar eşliğinde geliştirilen devlet terörü ile PKK’nin silahlı mücadelesi arasında sıkıştı nefes almakta zorlanıyor. Tüm çağrılara rağmen kitlelerin sokağa, meydanlara çıkmaya mesafeli durmasının temelinde bu yatıyor.
İkincisi; Meclisin üçüncü büyük grubunu temsil eden HDP’nin Meclisteki varlığını anlamsızlaştırdı. Öyle ya madem Kürdistan’da kent merkezli silahlı özerklik ilan etmiş ve bunun için fiilen savaşıyorsunuz o zaman HDP’nin Kürtleri temsilen ne işi var mecliste? Madem silahlı özerklik ilanı yapılmış o zaman ne diye HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına fırsat veriliyor kendileri Meclisten çekilsinler Amed merkezli Kürdistan meclisini ilan ederek oranın üyesini olsunlar.
Üçüncüsü; devlet ve AKP’nin birden fazla nedenle bitirmiş oldukları “çözüm” sürecini PKK’de kentlerde silahlı özerklik ilan etmekle tescil ettiyse o zaman “çözüm” sürecinin ürünü olarak kurulmuş olan HDP’nin de misyonu bitmiş ya da daraltılan siyasal mücadele alanında nefes alamaz hale getirilmiş demektir.
Dördüncüsü ve önemlisi; PKK olup bitenlerin ardından artık yeni görüşme-müzakere masasına doğrudan özerkliğin kendisini getirmeyi hedefliyor ancak silahlı özerklikle devlet en azından bugün masaya dönmeyecek. Eğer bütün bu çabalar yanı bir dizi kentin yerle bir olmasına neden olan silahlı özerklik mücadelesi, devleti kesilen görüşmelere yeniden çekme hedefiyle sınırlı ise o zaman sormazlar mı, kıldığınız iki rekat namaz kurbağayı ürkütmeye değdi mi?
Sonuçları Silvan, Varto, Sur ve Cizre’de ortadayken ve küçük bir çabayla Kürt halkının özelde de HDP’ye oy veren kitlenin çoğunluğu hatta DTK, HDP, DBP yöneticilerinin çoğu hendek, barikat siyasetini doğru bulmazken bunda ısrar ederek kent çatışmalarını Gever, Nusaybin ve başka kentlere taşımak ya süreci hiç ama hiç doğru okumamak demektir ya da Rusya, İran gibi kırılgan desteklere gereğinden fazla misyon yüklemek demektir. Her ikisi de yanıltıcıdır.
Sonuç olarak; Ülkemizde ki insan ve kent manzaralarını görüp izlemek, insanın tahammül sınırlarını aşıyorken;
Yaşlılarımız dün ancak bir beyaz bez parçası sallayarak hastaneye gidebiliyor ya da evini terk edebiliyorken; bugün ise haritadan silinecek şekilde yakılıp yıkılmış evinin yerinde ya ölü bedenlerle ya da yıkıntılar arasında ev eşyalarından “acaba bir paça eşyamı çıkarabilir miyim” telaşındayken;
Onlarca belki yüzlerce gerilla, genç, öğrenci, sivil insanımız yakılıp yıkılan kentlerimizle birlikte dehşet verici şekilde katledilmişken aynı durum şimdi Nusaybin, Gever’de yarın şimdiden bilmediğimiz bilmem hangi kentimizde tekrarlanacağı aşikârken;
Dün Varto, Şırnak’ta kadın ve erkek insanlarımızın çıplak bedenleri teşhir edilirken bugün kentlerimizin yıkıntıları arasında “teslim olduğu” iddia edilen savaşçılar çıplak olarak duvar diplerine dizilmiş teşhir ediliyorken;
Türk hükümeti ve devleti halkımızla ve önemlisi hepimizin siyasal aklıyla alay edercesine önce yakıp yıktığı kentlerimizde şimdi “zarar tespit etme” çalışmalarını yapıyorken…..
Halen parti ve örgütlerimiz ortak iş yapma, bu saldırılar karşısında birlikte bir şeyler yapma iradesini ortaya koyamıyorlar! Çünkü partilerimiz birbirine güvenmiyorlar. Çünkü partilerimiz halkın ulusal çıkarlarını parti çıkarlarının başına koyamıyorlar. Çünkü büyük olan küçük parti refleksiyle davranmayı, küçük olan ise salt eleştiri yapma ile sınırlı siyaseti tarzını aşamıyor! Elbette siyaset güven üzerine inşa edilmez ama asgari bir güven bağı da gereklidir fakat özelimizde parti ve hareketlerimiz arasında ciddi bir güven erozyonu sürüyor öyle ki aralarında söz ve kelimeler bile anlam kaybına uğramış durumdalar. Bu durumun hızla aşılması gerekiyor ve aşılması için de herkese ama herkese sorumluluk düşüyor.
Ulusal ittifak aranırken şunu da not edelim:
TC devleti kurulup çok partili sisteme geçildiğinden bu yana devlet, Kürdistan meselesinde ilk kez bir partiye (AKP’ye) bu kadar bağlı hale geldiğini, ilk kez bir parti (AKP) devlet ile Kürt halkı arasında bu düzeyde vazgeçilemeyen köprü halini aldığını, yoksa AKP’nin bu rolü olmasaydı devletin (Ordunun) çoktan ABD ile anlaşarak AKP/Erdoğan’ı aşmanın yollarını bulmuş olabileceğini de belirtelim.
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018