Sinan ÇİFTYÜREK
I – Gerek Sur içinde gerekse Amed genelinde yabancı bir gücün işgali altındaki savaş ve askeri hareketliliği görmek mümkündür. Valilik bile TOMA ve zırhlı araçlarla korumaya alınmış dudumda. Sur içi özellikle de Sur’da çatışmanın yaşandığı mahallerinin girişinden itibaren savaşta yakılıp yıkılmış kent görüntüsüyle yüzleşiyor insan!
II – Dağ Kapı önünde bulunan Selahattin Eyüp Meydanı etrafındaki polis barikatlarının kaldırıldığını gördük. Yanı Dağ Kapı’dan Sur içerisine girişte polis araması yok artık. Fakat Dağ Kapı’dan içeri girerken Ulu Cami önündeki geniş kaldırıma TOMA ve zırhlı araçlar dizilmiş hazır kıta halen bekletiliyor.
III – Gazi Caddesi boyunca ve özellikle Dört Ayaklı minareyi geçip Green Park Oteline yanı Mardin kapıya doğru ilerledikçe hem ana cadde üzerinde hem de esas sağa sola ayrılan her dar sokak başında kum torbalarından oluşturulmuş ve yanındaki çadıra da yeniden işgali simgeleyen Türk bayrağı asılmış polis bariyer noktaları sıkça göze çarpıyor. İlginç olan polislerin özellikle ara sokakların başındaki tenha noktalarda nöbet tutan polislerin ellerindeki cep telefonlarıyla oynamalarıydı!
IV – Gazi Caddesi üzerindeki tarihi Hasan Paşa Hanı, içerisiyle dışarısıyla yaşanılanlara inat yeniden eski hareketli günlerine dönmeye çalışıyor. Yanı geniş iç havlusunda çay kahve içip nefes almak isteyenlerin ya da Amed’i/Kürtleri sembolize eden hediyelik eşyalardan almak isteyenlerin uğrak yeri olan Hasan Paşa Han’ı eski günlerine dönmenin gayreti içerisinde.
V- Green Park Oteli geçip Mardin Kapıya doğru ilerlerken sağda bulunan Peynirciler Çarşısı açık fakat halen yaşanan savaşın tüm ağırlığını üzerinde hissediyor. Öğleye doğru gittiğimiz halde dükkânların yarısı kapalıydı. İçerde çok az sayıda köyden ürünlerini pazarlamaya getirdiği belli olan kadın ve erkek köylüler ve onlarla al-ver yapan yine az sayıda açık dükkân sahibi bulunuyordu. Peynir, zeytin satan dükkânın birine “sıfır tuz peynir var mı” diye sordum “var” yanıtını alınca da oturdum sohbet ettik.
Sohbetin konusu malim yaşananlar. İlk sorum “dükkânların çoğu halen kapalı ve içerde çok az sayıda insan var niye böyle”? Önce beni yabancı anladı ancak Kürtçe konuşunca rahatladı ve konuşmaya başladı. Ahh çekerek “ancak bir Allah bilir bir de buranın halkı bilir başımıza neler getirildiğini. Görüyorsun esnafın, halkın halini, biraz şu karşı sokaktan içeriye doğru gir o yaşananlara zaten bakmaya gücün yetmez. Bu çarşı, ancak Sur’un tüm kapılarında, özellikle de Mardin Kapı’daki polis noktaları ve araçları kalkarsa o zaman halk rahat gelir al veri için buralara, şimdi o polisleri, araçları görünce psikolojisi bozuluyor gelmiyor. Bekleyeceğiz inşallah iyi olur diyoruz” dedi! Aynı kaygıyı Dağ Kapı’da bulunan bir otel çalışanı da dile getirmişti: “çatışmalar durunca otel doluluk oranı ufak da olsa arttı ancak bir grup telefonla rezerve yaptı fakat gelip Dağ Kapı girişindeki TOMA ve zırhlı araçları görünce iptal ettiler. Bu sıkça tekrarlanıyor” demişti.
“Peki” dedim “şu sıralar hükümet “Sur içerisindeki ev ve işyerlerinin çoğunu yıkıp yeniden yapacağım diyor Sur halkı ne der yapılacak olanlara” diye sorunca; “halkın evi yıkıldı yakıldı. İnsanlar söylenenlere güvenmiyor ne olacağını da bilmiyor inşallah iyi olur” demekle yetindi. Bu tablo uzatılabilir ama zaten bu konuda epeyce yerinde gözlem çıktı çıkıyor!
Siyasal manzaraya gelince!
Öncelikle Sur ve Bağlarda çatışmaların sona ermesinden halk memnun fakat kulağı ve yüreği Nusaybin, Yüksekova, Şırnak’ta olup bitenlerde, dahası olanlardan çok olacak olanlarda! Yanı Cizre, Sur benzeri yeni katliamların olabileceği kaygısı içerisinde! Önemlisi çatışmaların yaşandığı kentlerde hükümetin acilen ilan ettiği “kamulaştırma” (siz devletin el koyması diye anlayın ) nedeniyle evleri yakılıp yıkılan halk derin gelecek kaygısı içerisinde.
Halk ve Sur esnafı bir yandan kısa süre önce yaşananları sorguluyor niçin, neden oldu sorularına yanıt arıyor. “Bir devlet kendi vatandaşına bunları yapar mı” diye esas devletin yaptıkları sorgulanıyor! Hendeklerin bahane olduğu devletin zaten bir ön planla hareket ettiği halkta yaygın kanaat durumunda. Bununla birlikte aynı halk hendek ve silahlı özerklik ilanı siyasetini de sorguluyor, eleştiriyor.
Burada siyaseti ilgilendiren temel mesele şudur; son altı aydır yaşananlardan hareketle halkımızın, devletten zihinsel-duygusal ve sosyal kopuşu derinleşecek mi? Türkiyelileşme sürecinin ürünü olan HDP tümüyle Kürdistan’i kimliğe mi zorlanacak? Yoksa AKP’nin tüccar hesabıyla, “önce Kürtlerin evlerini başlarına yıkar sonra da yapar kazanırım” siyasetiyle yanı rüşvetle halkı satın almada başarılı mı olacak? Ve elbette Kürt siyasetine faturası ne olacak?
Bütün sorulara yanıtlar farklı farklı! “Devlet bu sürecin galibidir” diyen değerlendirmeler olduğu gibi bunun tam aksine “yakın vadede devlet güçlü olduğu alan olarak askeri yönde hedeflerine ulaşabilir, ama orta vadede halkın devletten kopuşu derinleşecek” diyen (Cuma Çiçek) tespitler var ki benim de görüşlerim bu ikinci tespit doğrultusunda. Yanı orta ve uzun vadede halkın devletten kopuşu derinleşecek!
II - Çözüm yanı siyasal görüşmeler süreci ne zaman başlar iç ve dış kamuoyunun bugün merakla beklediği sorulardır. Özellikle ABD, Rusya, AB’nin siyasal çözüm yönünde son haftalarda paralel tepkiler vererek Türk hükümetine baskı uygulamaları, bu soruların yanıtını daha merak edilir hale getirildi. Gerek basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı gerekse de Kürt meselesinde özellikle şehirlerin kuşatılıp aylarca sokağa çıkma yasaklarının uygulanması sürecinde yaşananlara tepki koyarak “çözüme dön” çağrılar gibi Türk devletine dışarıdan basıncın uygulanmasının yanı sıra PKK’ye de “silah bırak” çağrıları etkili oldu mu, olur mu?
Bu tepki ve çağrılara PKK’den yanıtlara gelmeye devam ediyor. PKK cephesinde, hem siyasal çözüm çağrıları yeniden artıyor hem de gerek Karayılan’ın gerekse son olarak Bayık’ın “HPG şehirlerden çekilecek” açıklamaları, kent merkezli çatışmaların sonlanacağının önemli işaretleridir ki kent merkezli silahlı özerklik pratiğinin bir an evvel sonlandırılması halkımızın yararınadır. Devlet (asker) silahta ısrar etse de PKK’nin tek yanlı da olsa silahlı savaşı sonlandırarak sivil siyasetin önünün açılmasına katkı koyması siyasal çözümü kolaylaştıracak adım olacak.
Türk devleti ise henüz ne dış çağrı ve baskılara ne de PKK cephesinden gelen çağrılara ilişkin yeni bir pozisyon belirlemiş değil! Denilebilir ki devlet cephesinde henüz “çözüm süreci buzdolabından” çıkarılmış değil! Bu nedenle Davutoğlu’nun “umut veren” çıkışı da zaten anında etkisizleştirildi.
Mesele şudur; herhangi bir sivil Türk hükümeti ne kadar güçlü olursa olsun, bunca kan üzerinde Kürt meselesinde Orduya rağmen sivil çözüme dönebilir mi? Oy kaygısı olan bir siyasal parti bunu en azından yakın vadede göze alabilir mi? Askerin onay vermeyeceği çözüme herhangi bir sivil hükümet adım atabilir? Silvan’a tanklar girdiğinden beri, Kürdistan meselesi tamamıyla askere havale edilmişken; asker Suruç’tan Yüksekova’ya uzanan sınır hattı başta olmak üzere Kürdistan’a yeni bir nizam getirme arayışındayken yakın vadede bir siyasal çözüm beklentisi gerçekçi midir? Bu sorulara yanıtım hayır!
Zaten Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, “yeniden çözüm masasına dönüleceği iddiaları için; "Bu iddia hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor" deyip devamında “terörle bu kadar canhıraş şekilde bir beka savaşı mücadelesi verilirken hiç kimse tekrar bir şekilde terör örgütüyle müzakere edilmesini beklemesin” diye ekliyor. Altı çizilmesi gereken nokta Kürdistan meselesinde artık siyasal çözüme dönüş askerin onayı alınmadan hükümetin tek başına atacağı bir adım olmaktan Silvan’a tanklar girdiğinden beri çıkmış olmasıdır!
III – Tartışılan diğer konu, bu kez siyasal çözüme dönülürse taraflar çıtayı yükseltirler mi? Elbette özellikle Kürdistan siyasetinin, yaşanan son sürecin ardında doğrudan statüyü (özerkliği) masaya getirmesi lazım. Dahası ve önemlisi eğer mesele Kürt/Kürdistan meselesinin siyasal çözümü olacaksa o zaman meselenin sadece PKK ve İmralı’ya sıkıştırılması gibi geçmişte yaşanan deneyimin de aşılması lazım. Tüm Kürdistani sivil dinamiklerin taraf olduğu bir çözüm sürecinde devlete siyasal statü dayatılabilir, dayatmalıdır.
Ordu merkezli devletin yürürlükteki yeni konsepti dikkate alınırsa; Türk devletinin, “çözümü buzlukta çıkarmanın” ön şartı olarak “önce silah bırak” ya da “önce sınır dışına çık” dayatmasıyla geleceği görülüyor. Kürdistan siyaseti, siyasal çözüm arayışlarını geliştirirken devletin de bu ön şartla yanı tersinden çıtayı yükselterek geleceğini bilerek hareket etmelidir.
VI- Kürtleri özelde de Batı Kürdistan Kürtlerini doğrudan ilgilendiren gelişme olarak Suriye rejimi, Rusya ve İran desteği ile Halep’i tümüyle kontrol altına alsa ne olacak? Şimdiden PYD’nin, Suriye rejimine “asker ve istihbaratını Qamışlo ve Haseke’den çekin” isteğine “bunda ısrar ederseniz Qamışlo’yu bombalarız” yanıtını veren ve ilan edilen Rojava Kuzey Suriye Federasyonu’nu tanımıyoruz” diyen Esad rejimi, yarın Halep’i tümüyle kontrol altına alırlarsa Rojava politikaları ne olur?
Birincisi, Kürtler ile Suriye rejimi (Araplar) arasındaki çelişki ve çatışma ön plana çıkar. Hatta Irak ve Suriye’de IŞİD ve diğer cihadist muhalif hareketler etkisiz hale getirilirse her iki ülke de Kürt-Arap çelişkisi birinci sıraya oturur. Kürdistan siyasetinin özelikle sürekli ertelenen Musul operasyonun bir adım sonrasında potansiyel Arap-Kürt çatışmasına hazırlıklı olması gerekiyor.
Rojava özelinde ikinci tehlike; Türk devletinin son haftalarda Kilis ve Hatay’a, Rojava ve Esad rejiminin denetimindeki bölgelerden sıkça atıldığını iddia ettiği katyuşa roketlerini bahane ederek karasal saldırıya zemin hazırlama ihtimalidir. Bu ihtimal de ciddiye alınmalıdır. Zira
Türk Cumhurbaşkanının son ABD gezisinde ana gündemi oluşturan Rojava meselesinde “PYD’den vazgeçin biz IŞİD ile savaşalım” şeklindeki çağrısı, sınırdan içeriye atıldığı iddia edilen roketler üzerinden yaratılmak istenen karasal müdahale ile birlikte ele alındığında durum daha da ciddiyet kazanır. Malum ABD, Türkiye’nin bu isteğine “evet” demedi ama net olarak “hayır” da dememesi dikkat çekici!
V - Başta Kürt meselesi olmak üzere içerdeki siyasal sorunlar altında bunalan ve bunun dış basıncını hisseden AKP hükümeti, rejim bürokrasisinin de telkinleriyle dış politikasını gözden geçirerek revizyona gidiyor. İsrail, Mısır, Rusya (Hakan Fidan’ın Rusya ziyareti) başta olmak üzere komşularıyla ilişkileri düzeltme çabasında. Burada hayatı yanı bölge gerçekliğini Stratejik Derinlik kitabına uydurmada halen ısrar eden Davutoğlu yerine daha çok pragmatist davranan Erdoğan’ın inisiyatif aldığı görülüyor. Ayrıca Reza Zarrab’ın ABD’ye tutuklanmaya gitmesiyle ABD ve Batı’nın eline “Erdoğan ve Hükümet aleyhine özellikle dış politikada baskı unsuru olabilecek malzeme verir” beklentisi en azından hali hazırda görünürde pek yok! Demem o ki başta İsrail olmak üzere komşularla ilişkilerini düzeltmiş Türk devletinin içerde ve bölgede Kürt siyasetine çıkaracağı fatura daha da ağırlaşabilir! Buna da hazırlıklı olunmalı.
VI – Bütün bunları dikkate alan Kürt siyaseti, ulusal ittifaka yönelecek mi? Rojava’de iki ayrı eksende durmanın yarattığı güç ve prestij kaybının önüne geçilecek mi? Güney’de PDK ile YNK’nin sağladığı uyum, Goran başta olmak üzere diğer yapılarla da sağlanacak mı? Kuzey’de bugünkü bölgesel ve küresel siyaset koşullarında silaha dayalı askeri çözüm yok iken Ulusal ittifakla sivil demokratik siyasetin etkin olmasının önü açabilecek mi? Yanıt bekleyen sorular! 18.04.2016
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları

































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018