Yaşar YAKIŞ
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Suriye ile ilgili pratik sonuçlar doğurabilecek bir açıklama yaptı. Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantısına katılmak üzere New York'a gitmeden önce, “Bölgeyi (Kuzey Suriye) terör örgütlerinden temizlemeli ve asıl sahiplerine iade etmeliyiz. Ve asıl sahipleri yüzde 85-90 oranında Araplardır” dedi.
Erdoğan'ın bahsettiği oran tartışmalara neden olabilir, çünkü bölge nüfusunun kalan yüzde 10’unun kim olduğu sorusunu gündeme getirebilir. Türkmenler mi, Kürtler mi, yoksa diğer azınlıklar mı? CIA'in 2019 raporunda Suriye'deki Kürt nüfusunun yüzde 10 civarında olduğu iddia ediliyor.
Ancak bölgede Türkmenler de var ve bunların oranının da yüzde 10 civarında olduğuna inanılıyor. Peki, Araplar bölge nüfusunun yüzde 90'ını oluşturuyorsa, kalan yüzde 10 Kürtler mi, yoksa Türkmenler mi?
Bunların yanı sıra, bölgede Hıristiyanlar (Ermeniler, Süryaniler, Rum Ortodokslar ve Maruniler) ve Ezidiler gibi diğer dini, mezhepsel veya etnik azınlıklar da bulunuyor.
Erdoğan'ın açıklaması iki soruyu gündeme getiriyor.
Birincisi, 24 Eylül'de BM Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşmada, Türkiye'den ya da başka bir yerden dönecek Suriyeli mültecileri barındırmak için, Fırat'ın doğusunun 20 ila 30 kilometre derinliğinde bir bölge üzerinde evler inşa etmeyi önerdi.
Bu öneri, bu evlerin kimin topraklarında inşa edileceğini belirleme konusundaki asıl soruyu gündeme getirecektir. Suriye nüfus ve tapu kayıtları, Kürtlerin bölgedeki çoğunluğu oluşturduğunu kanıtlarsa, bu bölgede Kürt olmayan mülteciler için ev yapımını meşrulaştırmak zor olacaktır.
Erdoğan'ın açıklamasının gündeme getirdiği diğer soru ise, Türkiye'nin bölgeyi asıl sahiplerine iade etme taahhüdünü yeniden vurgulamasıdır. Asıl sahiplerin, tahkiki ve tetkiki hassas bir incelemeyi gerektiriyor. Türkiye, bölgedeki nüfusun çoğunluğu olmaları durumunda Kürtlere topraklarını iade etmeyi reddederse, uluslararası topluma ve ABD’ye karşı haklı çıkamaz.
Konunun daha karmaşık ve hassas bir yanı da var: 1962'de Suriye makamları Kürtleri vatandaşlıktan çıkararak 2011'de yeniden vatandaşlığa kabul etti. 1962'de; Suriye'deki Kürt nüfusunun yüzde 20'si, 1945'te başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerden yasadışı olarak göç ettikleri zaman hileli olarak nüfus kaydı yaptırdıkları gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarıldı. Bu yüzden, şu anda Türkiye ve Suriye arasında sayısız bölünmüş Kürt aile bulunuyor.
Suriye hükümeti, Kürtlerden kimlik kartlarını yenilemeleri için teslim etmelerini istedi. Bazıları kimliklerini teslim etti, ancak karşılığında hiçbir şey almadı. Bu Kürt kategorisi ‘ajnabi’ (yabancılar) olarak kaydedildi. Diğerleri ise kimlik kartlarını vermeyi reddetti. Buna rağmen vatandaşlıktan çıkarıldılar ve 'yabancılardan' bile daha düşük bir statü olan maktumin (kayıtdışı) olarak kaydedildiler.
Bu iki kategorideki Kürtler kamu sektöründe çalışma haklarına sahip olamadılar, yurtdışına seyahat edemediler, emlak alıp satamadılar, evlilikleri veya boşanmaları tescil edilemedi. Ebeveynlerin vatandaşlığı vardı ama çocuklarının yoktu. Vatandaşlıktan çıkarılanların taşınmazları, zaman zaman Suriye devleti tarafından Arap yerleşimcilere verildi.
Nisan 2011'de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, bu adaletsizliği mümkün olduğu ölçüde düzeltmeye ve desteklerini kazanmak ya da bağlılıklarını satın almak için birçok Kürde vatandaşlık vermeye karar verdi. Yeniden vatandaşlığa kabul edilenlerin kesin sayısı bilinmese de, 120 bin ila 130 bin arasında oldukları tahmin ediliyor.
Onyıllardır gayrimenkul sahibi olmalarına izin verilmediğinden, yaşadıkları evler ve çiftçilik yaptıkları tarlalar kendilerine (Kürtlere) ait sayılacak mı? Peki vatandaşlığa tekrar kabul edilmeyenlere ne olacak?
Bu durum, Türk ve Suriye hükümetleri arasında işbirliği için yeni bir fırsat ve gereklilik yaratıyor. Çünkü Suriye ile işbirliği olmadan Kuzey Suriye'deki pek çok yerin asıl sahiplerinin kim olduğunu belirlemek neredeyse imkânsız.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2020
3.04.2020
29.03.2020
6.03.2020
28.02.2020
23.02.2020
16.02.2020
9.02.2020
26.01.2020
13.01.2020