Yasin AKTAY

Mesajın taşıyıcısı mesajın bir parçasıdır
23.02.2013
2141

 Yeni çözüm sürecinin nasıl da hesaplanamayan sürprizlere açık olduğunu her gün yaşadığımız olaylar gösteriyor. BDP'li vekillerin Karadeniz turu hangi niyetle yapılmış olursa olsun, karşımıza yeni bir test, dolayısıyla risk alanı çıkarmış oldu. Öfkeli halk tepkisi görüntüsü verilerek organize edilen protestolar eminim sürece dair iyimser beklentiler içinde olan herkesin yüreğini ağzına getirdi. Oysa kısa sürede tepkilerin kendiliğinden değil, organize işlerin çabalarıyla tahrik sonucu oluşmuş olduğu anlaşıldı. Doğrusu yeni sürecin başladığı saatten itibaren kamuoyunda gözlemlenen ve bir ikrar olarak anlaşılan sükutu yeni baştan yorumlamayı gerektirebilirdi bu olaylar.

BDP'lilerin bu seyahatteki niyetlerini sorgulamak yersiz ve gereksiz. Sürece katkı yapmak için açılımı bilhassa kendilerine en uzak kesimlere anlatma tercihi tabii ki stratejik olarak değerlendirmeleri gereken bir tercihti. Türkiye'nin her insanının Türkiye'nin her yanına serbestçe gidebildiği bir iklim tartışmasız, hep birlikte oluşturmaya çalışmamız gereken bir tercihtir. Birilerinin ülkenin bazı yerlerine ayak basamıyor olması başka birilerinin kazanımı olarak düşünülüyorsa bu daha da büyük bir gaflet ve delalettir.

Sürecin başka bir sürprizi de İmralı'ya kimin gideceği üzerinden gelişen küçük çaplı kriz oldu. Bu tartışma sürecin dondurulduğu algısına yol açacak kadar etkili olduğu düşüncesine bile yol açtı. Neyse ki, İmralı'ya gidecek yeni isimlerin belirlenmesiyle birlikte çözüm sürecindeki durgunluk hissi giderilmiş oldu. Öcalan'a gidecek olan isimlerin belirlenmesi inisiyatifi üzerindeki iddianın bir süre süreci tuhaf bir kasvete boğduğunu gördük. Olayı tuhaf kılan, bu kadar büyük ve kapsamlı bir sürecin böyle bir iddiaya gelip indirgenmiş olması tabi.

BDP'lilerin bu süreç içinde ürettiği siyasetin bu iddiaya kadar çekilmiş olması, siyaset üretme kabiliyeti açısından yine BDP'lilerin değerlendirmesi gereken ciddi bir sorundur. Uzun süredir Meclis'teki varlıklarını bile neredeyse anlamsız kılma pahasına bir siyasi inisiyatif olarak İmralı'yı adres olarak gösterdi BDP'liler. Oysa, İmralı'nın alenen ve en kapsamlı şekilde muhatap alındığı bir ortamda görüşmelerde bulunmak veya bulunmamak üzerine bir kriz üretme teşebbüsünün kendi aklıyla bile izahı yoktu. O yüzden bu ısrarın kısa süre içinde akıl duvarına çarpması ve bu ısrardan vazgeçmek zorunda kalmaları mukadder oldu.

Asıl olan çözüm iradesinin ve sürecin devam ediyor olmasıydı. Bu süreçte İmralı ile taraflar arasında taşınan mesaj kadar, bu mesajın mesajın taşıyıcısı da çok önemlidir. Sadece geçmişte bu mesajın taşıyıcılarının bu mesajın içeriğini istedikleri gibi tahrif ederek veya taşınan mesaj yoluyla kendilerine duyulan güvenin suistimal edilmiş olması gibi vakalar değil sözkonusu olan. Kuşkusuz belirlenen isimlerde bu hassasiyet de en yüksek düzeyde gözetiliyordur. Ancak iletişim kazalarının bir çok şeye mal olabildiği ve daha önce sıkça yaşandığı bu süreçte mesajın taşıyıcısının da mesajın bir parçası olduğu gerçeği gözardı edilmiyor.

Dağda elinde silah tutanların 'önder' dedikleri Öcalan'la görüşülüyor da onlarla kucaklaşanların nasıl dışlanıyor olduğu soruluyor. Bu ikisinin aynı şey olmadığını nasıl anlatalım?

Bir defa, fiilen elinde silah tutanlarla buluşup kucaklaşma görüntüleri, silahlı eylemleri, terörü tasdik ve takdis etmek anlamına geldi. BDP'li vekillerin o meşhur kucaklaşması gerçekten silahlı eylemlere dair en ufak bir eleştiri iması bile taşıyor olsaydı emin olun o görüntü o şekilde oluşmazdı. Aksine özgürce ve dokunulmazlık zırhı altında siyaset yapma imkanı bulabilenlerin teröre verdikleri destek ve teşvik olarak anlaşıldı.

İkincisi, Öcalan'la görüşmeler onun belli bir siyasetini onaylamak için değil, şiddeti, terörü bir araç olarak sonlandırmaya ikna etmek için yapılıyor. O görüşmeler yapılıyor diye teröristlerle her türlü buluşmanın normalleştiğini düşünmek en iyi ihtimalle safdillik olur.

Şimdilik o görüntüler zihinlere bu şekilde kazınmışken, o görüntülerde rol alanların taşıyacağı bir mesajın bundan etkilenmemesi mümkün olmaz. Bu mesajın çözüm sürecine katkı yapması ise hiç düşünülemez.

İmralı'ya bugün giden ikinci BDP heyetinde yer alanlar, kişisel özellikleri itibariyle taşınacak mesaja ayrı bir renk ve muhteva kazandırabilecek isimler. Bu isimlerin sadece hükümetin veya sadece Öcalan'ın veya sadece BDP'nin tek taraflı olarak belirlediği isimler olmadığını bilmeliyiz. Bütün tarafların bu isimler üzerinde mutabık kalmış olması bile mesajın iyi niyetini ve sürecin sağlıklı yürümesi devredeki iradenin işlemeye devam ediyor olduğunu gösteriyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar